Monday, October 26, 2015

BAŞLANGIÇ ve WARCRAFT'IN HİKAYESİ




Hoşgeldiniz!

(Ön bilgilendirme: Bu sayfa içerikten dolayı biraz yüklemesi uzun sürüyor, telaş yapmayın, azcık bekleyin geliyor hepsi, özür, böyle oldu napalım <:b)
Efendim şimdiee...

WoW'a başlamadan, genel hikaye neymiş öğrenmek, hem oyun hem hikaye nasıl bu aşamaya geldi bilmek lazım diye düşünüyorum şahsen.

"Şimdi okumasak?" ya da "tl;dr lol" derseniz de (pisler!) sayfanın sonundaki linkten ya da hemen şuradan:
"Maddiyat, Gereken PC ve Eklenti Paketleri" konularını işlediğimiz sayfaya geçebilirsiniz.

Amaaa!

"Neymiş bu Warcraft?" derseniz, hikayesini de tarafımdan naçizane ve olabildiği kadar özetlenmiş halde okumak isterseniz, o uzuuun mevzuyu da bakınız şu başlıklarda ele alıyoruz:

Ön Not: Çok soru geliyor, burada Warcraft Evreni'nin yaradılış hikayesi, önceki mevzular ve benzeri şeyler yok, ben onlara hiç girmeyip olayı Warcraft oyunlarının ve World of Warcraft'ın hikayesi ile sınırlı tuttum, ki o bile göreceğiniz gibi en özet halinde bile gayet kallavi oldu, o açıdan, diğer kısımları merak ederseniz sizlere kitapları ve türlü siteleri öneririm, birazdan link de var, Ekşi Sözlük'teki Warcraft entry'imde hepsinin listesi de var, evet, bu ahval ve şerait içerisinde işte hikayemizin "içindekiler"!

İÇİNDEKİLER:

- "Warcraft" nedir?
- İlk Savaş (Warcraft: Orcs & Humans, Warcraft: The Beginning)
- İkinci Savaş (Warcraft II: Tides of Darkness)
- Draenor'un İşgali (Warcraft II: Beyond the Dark Portal)
- Üçüncü Savaş (Warcraft III: Reign of Chaos)
- Kil'jaeden ve Lich King Savaşı (Warcraft III: The Frozen Throne)
- Alliance-Horde Savaşı (World of Warcraft)
   - Onyxia, Molten Core, Maraudon, Dire Maul (1.0, 1.2, 1.3)
   - Call to War: Battlegrounds (1.4, 1.5)
   - Blackwing Lair (1.6)
   - Zul'Gurub, Rise of the Blood God (1.7)
   - Dragons of Nightmare, The Gates of Ahn'Qiraj (1.8, 1.9)
   - Naxxramas, Shadow of the Necropolis (1.11)
- Burning Legion İşgali ve Outland Savaşı (World of Warcraft: The Burning Crusade)
   - Before the Storm (2.0) (Hellfire Citadel, Karazhan, Gruul's Lair, Coilfang Reservoir, Tempest Keep)
   - The Black Temple (2.1)
   - The Gods of Zul'Aman (2.3)
   - The Fury of the Sunwell (2.4)
- Lich King'in Dönüşü (World of Warcraft: The Wrath of the Lich King)
   - Echoes of Doom (3.0) (Naxxramas, The Eye of Eternity, The Obsidian Sanctum)
   - Wrathgate ve Undercity Savaşı
   - Secrets of Ulduar (3.1)
   - Call of the Crusade (3.2)
   - Fall of the Lich King (3.3)
- Azeroth'un Kıyameti (World of Warcraft: Cataclysm)
   - The Shattering (4.0) (The Bastion of Twilight, Throne of the Four Winds, Blackwing Descent)
   - Rise of the Zandalari (4.1)
   - Rage of the Firelands (4.2)
   - Hour of Twilight (4.3)
- Sislerin Ötesi ve Pandaria Savaşı (World of Warcraft: Mists of Pandaria)
   - Theramore Savaşı
   - Mists of Pandaria (5.0) (Mogu’shan Vaults, Heart of Fear, Terrace of Endless Spring)
   - Landfall (5.1)
   - The Thunder King (5.2)
   - Escalation (5.3)
   - The Siege of Orgrimmar (5.4)
- Iron Horde İşgali (World of Warcraft: Warlords of Draenor)
   - Iron Tide (6.0) (Highmaul, Blackrock Foundry)
   - Garrisons Update (6.1)
   - Fury of Hellfire (6.2)
- Burning Legion'un Dönüşü (World of Warcraft: Legion)
   - Broken Shore (7.0) [*Broken Shore'da olanların tam hikayesi]
   - Broken Isles, Emerald Nightmare (7.0.5) [*Legion Bölgelerinin ve ilk Raid'in hikayeleri]
   - Return to Karazhan (7.1 & 7.1.5) (Trial of Valor, The Nighthold)
   - Tomb of Sargeras (7.2)
   - Shadows of Argus (7.3) [*Argus'un tam hikayesi. Bu kısımda Titanlar ile ilgili ek bilgi de var]
   - Antorus, The Burning Throne (7.3.2 & 7.3.5)
- Azeroth için Savaş (World of Warcraft: Battle for Azeroth)
   - Battle for Azeroth (8.0)
...


"Warcraft" nedir?

Yine sözlükteki bir başka entry'imden sizlere alıntı yaparak anlatmaya çalışayım:
Öncelikle sözlük tanımı, bire bir çevirirsek War: Savaş, Craft: Sanat, zanaat, el işçiliği.
Aha bu, umarım tabii "Savaş Sanatı" diye çevrilmez bir gün...
(gerçi daha kötüsü oldu ama, neyse :b)

Şimdi, son gelişmeler uyarınca filmi de söz konusu iken yeniden değinmek lazım, "Warcraft" kelimesi artık tanım olarak aynı Star Wars gibi fantastik bir evreni ifade eden genel bir isme dönüştü, oyunlarla başlayıp, kitaplar, çizgi romanlar ve artık filmiyle tam olarak "Warcraft Universe" anlamına gelir oldu.

O yüzden aslında böyle anlamak lazım "Warcraft"ı.

Evet, o yüzden bu evreni oluşturan adımları da kronolojik olarak kısa konuları ile size özetleyeyim ki genel hikayeye hep beraber hakim olalım, bilenler de benimle beraber hafızalarını tazelemiş olsun.

Bu aşamada seçenek sizin, İngilizce'niz yeterli ise ve bire bir hem hikayeyi hem oyunu ilk elden deneyimlemek isterseniz:


Mutlaka Blizzard'ın Warcraft serisini oynayın. Zaten artık ilk 2 oyun yani 1994 çıkışlı "Warcraft I: Orcs & Humans" ve 1995 çıkışlı "Warcraft II: Tides of Darkness" oyun teknolojisi olarak tarih öncesi kaldı, o açıdan onlar çok da önemli değil, ama 2002 çıkışlı "Warcraft III: Reign of Chaos" ve onun eklentisi olan "Warcraft III: The Frozen Throne"u bence mutlaka oynayın.

Bu oyunlar artık pek karşımıza çıkmayan RTS, yani Real Time Strategy (gerçek zamanlı strateji) türünde oyunlar, ama kasamam demeyin, Easy'de (en kolay seviyede) sırf mevzuyu görmek için oynasanız en fazla 1 gününüzü alır, o günün de yarısı Blizzard'ın şahane cinematiclerini izlemekle geçeceğinden, bence sorun yok.

Yani iddia ediyorum, WoW'dan alacağınız potansiyel zevki en az 10 kat arttıracak bir deneyim olur! Ölçün zevki, 1 kilo zevk alıyosanız bunu yapıp 10 kiloluk zevk almazsanız benden size birer Tadelle! :b


İşte hikaye hikaye diyip duruyorum aslında tam olarak da burayı açmak lazım:

WoW'un hikayesine genel olarak "Warcraft Lore" deniyor. Hatta World of Warcraft içindeki her bölgenin görevlerini bitirip bütün mevzuya hakim olabilirseniz "Loremaster" diye bir achievement ve title da alabiliyorsunuz, o derece; ki zaten fantastik kuntastik olayları da seven biriyseniz bu ana hikayeye kaptırınca, nerde ne olmuş, kim kimdir, burası neden böyle falan derken kaptırıp gidiyorsunuz, o açıdan hele ki oyundan aksyonu dışında gerçek anlamda tad almak gibi bir derdiniz varsa, Lore önemli, bu yukarıda bahsettiklerim de Lore için bir nevi "Ön Tarih Bilgisi" oluyor.

Neden? Çünkü World of Warcraft'ın konusu The Frozen Throne'un dört yıl sonrasında başlıyor, bütün mevzular da burada temelleri atılan olayların ve öncesinde olan şeylerin devamı. İşte tam olarak da o yüzden möhem zaten.

O açıdan öncelikle, şiddetle ve bizzat ilk elden oynamanızı tavsiye etsem de, yine de bir şekilde oynamaya çok da delicesine üşenirseniz onu da anlarım.

Tabii gazdan ve tozdan başlayan Warcraft Evreni'nin geçmişine girersek ayrı bir yaradılış hikayesine gireriz, o yüzden o konuya burda anlatılana doyamayıp, detayları merak eden arkadaşlar bulaşsın diyerek ben sizlere oyunların tarihi üzerinden genel konuyu kısaca özet özet anlatayım.

Tabii, "Ulan bu mu özet?!" diyeceksiniz aşağıya doğru devam ederseniz, ama hakkında bir sürü oyun, roman ve çizgiroman olan, gerçekten geniş bir hikayenin size sadece World of Warcraft'ı oluşturan temelini özetliyorum, inanılmaz ama gerçek.

*Öncelikle, yakın zamanda "resmi" hikaye de yayınlandı, yani orjinal hikaye ve özet, "canon" denen şey işte budur, işte resmi kaynaktan (aşırı özet) "The Story of Warcraft" burada:

"The Story of Warcraft"
sayfa ve alt başlıkları

Ben ise size özellikle hikayenin temeli olduğu için ilk kısmı biraz genişçe anlatıp, sonra devamını ve World of Warcraft'ın eklentileriyle hikayesini özetlemeye çalışacağımdır, elimden geldiğince tabii.

Dediğim gibi, "Şimdi okumasak?" ya da "tl;dr lol" derseniz de sayfanın sonundaki linkten ya da hemen şuradan:
"Maddiyat, Gereken PC ve Eklenti Paketleri" konularını işlediğimiz sayfaya geçebilirsiniz.

Bu aşamada bu sayfanın başına dönüp, başlıklara bakmak isterseniz de:
"
İçindekiler Listesi" burada.

Okumak isteyen hikaye severler ve aynı zamanda geleceğin Loremaster'ları için başlıyoruz, işte "kısaca"...

Warcraft'ın Hikayesi




[ * * * S P O I L E R * * * ]

N'olur n'olmaz, buraya bir uyarı bırakayım, çünkü buradan sonrası Warcraft oyunları ve filminin konusunu da anlatıyor, ilk elden kendiniz öğrenmek isterseniz devamını okumayın.

Her şeyin gerçek başlangıcı işte burada!
İlk Warcraft oyunu ve aynı zamanda sonunda kavuştuğumuz filmimizin de "esas" konusu başlıyor:





İLK SAVAŞ


(Warcraft: Orcs and Humans / Warcraft, The Beginning / First War)

Çorak Draenor, eski Tanaan Ormanı bölgesi
Gezegenleri Draenor çoraklaşan ve yok olmak üzere olan Orc'lar bundan bir çıkış aramaktadır. Orc'ların ruhani lideri Baş Şaman ve Shadowmoon Klanı'nın şefi Ner'zhul, diğer klan liderlerini Orc'ların ruhlarla iletişiminin ve şaman inançlarının anahtarı, devasa göktaşı Oshu'gun'a toplantıya çağırır. Ner'zhul, ruhların kendisini Draenei ırkına karşı uyardığını ve onların düşman olduğunu söyler. Bu aslında İblis Lordu, Karanlık Titan Sargeras'ın baş kumandanı Kil'jaeden tarafından Ner'zhul'a gösterilmiş bir rüya ve kandırmacadır. Bu sayede Kil'jaeden, sonunda izlerini bulduğu Draenor'daki Draenei ırkından ve eski yoldaşı Peygamberleri Velen'den binlerce yıllık kaçışlarının intikamını alabilecektir.


Kutsal Ruh Taşı, Oshu'gun, Nagrand, Draenor
Ner'zhul'un emri ile Frostwolf Klanı lideri Durotan ve Frostwolf Klan Şamanı Drek'thar, bir görüşme grubu ile Draenei'lerin lideri Velen ve beraberindeki takipçileri ile Oshu'gun yakınlarında görüşmek üzere görevlendirilir. Ner'zhul'un uyarısını anlatan Durotan'ın söyledikleri karşısında Velen, aslında Oshu'gun'un merkezinde kutsal ışıktan oluşma bir varlık olan bir Naaru olduğunu, K'ure adlı bu Naaru'nun Orc'ların atalarının ruhlarına yol gösterdiğini anlatır. Aynı Naaru'nun 25 bin yıl önce Draenei'lerin Argus'dan kaçmasında da onlara yol gösterdiğini ve bu gezegene o şekilde geldiklerini anlatır.

Baş Şaman Ner'zhul
Bu bilgi her şeyi daha da kötü hale getirir, Orc'ların hiçbiri buna inanmaz ve zaten gergin olan buluşmada düşmanlık uyarısının doğru olduğuna inanmaya başlarlar, hatta Şaman Drek'thar bunun inançlarına büyük bir saygısızlık ve yalan olduğunu söyler. Ama buna rağmen Velen ve beraberindekileri esir alıp Ner'zhul'a götürmek için emir almış olan Durotan, artık bunun onursuzca bir hareket olacağını düşündüğünden ve o anda hiçbirinden düşmanca bir tavır gelmediğinden hepsini serbest bırakır.

Bu olaydan sonra Orc'ların artık düşman gördükleri Draenei'lerle girdikleri rutin bir çatışma sırasında Drek'thar ve Durotan ruhlarla iletişim kuramadıklarını ve Şaman güçlerini kaybettiklerini farkederler. Durotan da, eşi Draka da bunun çok kötü bir olayın habercisi olduğunu söylerler, ama savaş durumunda böyle şeylerin olabileceği konuşulup geçiştirilir. Fakat bütün Orc'lar için durum aynıdır, ruhlar ve şamanistik güçlerle bağlantıları kesilmiştir. Baş Şaman Ner'zhul'un hırslı çırağı Gul'dan, kendisinin Warlock büyüleri üzerine çalıştığını ve Orc'ların büyü güçlerini bu şekilde takviye edebileceklerini söyler. Aslında bu bilgiler kendisine Kil'jaeden tarafından bahşedilmiştir ve Warlock büyüleri yapmak için Fel büyüsü, yani bir tür ölüm büyüsü kullanmak gerekmektedir. Bütün klanların katıldığı genel ruhani bir karara itiraz etmeyi göze alamayan Durotan da klanın şamanı Drek'thar'ı diğer bütün şamanlar gibi Warlock büyülerini öğrenmesi için Gul'dan'ın eğitimine yollamak zorunda kalır. Eski Baş Şaman Ner'zhul ise artık şamanik güçler bir şey ifade etmediğinden gözden düşer. Etkin ruhani lider artık Gul'dan'dır.

Ner'zhul'un çırağı Gul'dan
Gul'dan'ın entrikaları ve bu birleştirici çatışmalar sonucu Orc klanları tek bir lider altında birleşmek zorunda kalır. Durotan'ın da aralarında olduğu birkaç kişinin liderlik için adı geçer, ama Gul'dan kendi kuklası olan Blackrock Klanı lideri Blackhand'i Warchief yaparak onun liderliğinde klanları birleştirir, böylece ilk Horde kurulmuştur.

O sırada Azeroth'ta cennetvari bir yaşam süren Stormwind Krallığı insanları ise rahipler, şövalyeler ve tabii ki Gardiyan büyücü Medivh sayesinde bu huzuru korumaktadır. Fakat Medivh aslında Karanlık Titan Sargeras'ın etkisi altındadır ve onun karanlık planlarını gerçekleştirmek için büyü kulesi Karazhan'da gizlice Draenor'daki Gul'dan ile pazarlık yapmaktadır.

Her şey Sargeras'ın planlarına göre giderse Orc'lar insanları yok edecek ve sonra da nihai amacına, avatarının mezarı olan yere gidip, bu zayıf ve yetersiz insan vücudundan kurtulacak, gerçek formuna kavuşup bu gezegendeki yaşamı bizzat kendisi alevler içinde yok edebilecektir.

Cennet şehir Stormwind, filmdeki haliyle

Throne of Kil'jaeden
Bu sırada Orc'lar güç ve kurtuluş vaadiyle birleşmiş ve Draenei'lerle savaş haline geçmişlerdir. Gezegenlerindeki Draenei'lere artık tamamen kendilerini ve inançlarını küçük gören düşmanlar gözüyle bakmaktadırlar. Draenei'lerin baş şehri Shattrath'a yapılacak büyük saldırı öncesinde Gul'dan Orc'ları güçlendirecek bir hediye için herkesi, sonradan Throne of Kil'jaeden (Kil'jaeden'in Tahtı) adını alacak dağın zirvesine çağırır. Bu hediye, Kil'jaeden'in Orc'ları yönetmesi için gönderdiği iblis Mannoroth'un kanından başka bir şey değildir. Gul'dan'ın vaadiyle kandan içen Orc'lar iblis gücü ile kutsanacak, boyları, güçleri ile beraber, çeviklikleri, dayanıklılıkları ve hızları da artacaktır.

(*Burada bir hatırlatma yapayım: Warlords of Draenor'un giriş videosu...
İşte Garrosh ona müdahale edip, "Times Change" demese olacaklar oluyor bu kısımda ;b)

1) Throne of Kil'jaeden'deki "Hediye Töreni" toplaşması


2) Hediye de bu: İblis Mannoroth'un Kanı

3) Kanı içmek üzere olan Grommash Hellscream

4) Töreni organize eden: Warlock Gul'dan

5) Onur Konuğu: Pit Lord Mannoroth



Mannoroth'un kanını içtikten sonra Grom
Kanı ilk içen Warsong Klanı'nın şefi büyük savaşçı Grommash Hellscream olur, vaadedilen etkilerle beraber yan etkileri de anında görür: Derisi yeşile dönüşüp, gözleri kırmızı parlamaya başlar ve durdurulamaz bir kana susamışlığın etkisi altına girer. Güçten düşen Baş Şaman Ner'zhul'un uyarısı yüzünden Durotan ve arkadaşı Orgrim kandan içmeyi reddederler, Frostwolf Klanı'nın tamamı da liderlerinin izinden gidip kandan içmez ve bu yüzden Gul'dan'ın güvenini kaybederler. Ama diğer bütün klanlar, önce liderleri, sonra takipçileri bu "hediye"yi kabul eder. Horde, artık Blood Curse (Kan Laneti) ile daha da güçlenmiştir, ama aynı zamanda da Orc'lar Mannoroth'un, dolayısı ile Burning Legion'un iradesinin köleleri olmuşlardır.

Bu yeni güçle ve dindirilemez kana susamışlıklarıyla Orc'lar Kil'jaeden'in intikamını almış, Draenor'da topyekün 8 yıllık acımasız bir savaş sonunda Draenei'lerin %80'ini yok etmiş, canlı kalanların çoğunu da Gul'dan'ın büyülerinde kullanmak için esir etmişlerdir. Kendini kurtarabilen Draenei'ler ise gezegendeki yoğun Fel etkisinden, yani çok fazla kullanılan Warlock büyüsü kalıntısından dolayı başkalaşım geçirmeye başlamıştır. Bu etki, iblis kanından içmeyen Orc'ların bile derilerinin yeşile dönmesine sebep olmuştur.

Durotan, filmdeki haliyle

Yoğun Fel büyüsü kullanımı, aynı zamanda, zaten ölmekte olan Draenor'da yaşamayı da iyice zorlaştırmış ve Orc'lar artık sadece hayatta kalabilmek için bile yeni bir dünyayı işgal etmeye her yönden hazır hale gelmiştir. Bu yüzden iblis kanından içmeyi reddeden Frostwolf Klanı lideri Durotan ve arkadaşı, Blackhand'in sağ kolu Orgrim Doomhammer gibi büyük savaşçılar bile bu metodları onaylamamalarına rağmen Horde ile hareket etmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Gul'dan artık son hamlesini yapar ve Orc'ların kurtuluşu olabilecek bir haber aldığını, başka bir dünyadan Medivh adlı bir Gardiyan'ın kendilerine yeni bir dünya sunabileceğini söyler. Bunun için de derhal bir geçit kapısının inşasına başlanmasını emreder. Bunun üzerine vedalaşmak için Durotan ve Draka, Büyük Anne Geyah'ı ziyaret ederler, Geyah, Draka'nın hamile olduğunu, doğacak erkek çocuğunun adının da Go'el olacağını söyler ve çifti uğurlar. (*Go'el'in Warcraft teması içerisinde bir resmi Orc'ca çevirisi olmasa da "Goel" İbranice'de "Kurtarıcı" anlamına geliyor ve bu isim pek meşhur Jesus Christ kişisi için kullanılır, bu arada Thrall'a da internetlerde bolca "Green Jesus" denir ;b)


Medivh, Azeroth tarafında Dark Portal'ı açarken
Sargeras'ın etkisi altındaki Medivh, sonunda amacına ulaşmıştır, Gul'dan Draenor tarafında, Medivh ise Azeroth tarafında Fel büyüsü ile iki dünya arasındaki köprü kuracak olan karanlık geçit; Dark Portal'ı aynı anda açarlar ve sayısız Orc, Azeroth'a ilk Horde işgalini başlatır. Geçitten geçen gruplar ilk önce Durotan'ın itirazlarına rağmen karşılarına çıkan habersiz insan köylerini ve çiftlikleri basıp rahatça yok eder. Bunun üzerine bunun Orc'lara yakışmadığını, masumları öldürmeye gerek olmadığını söyleyen Durotan'ın itirazlarına ve muhalefetine daha çok dayanamayan Gul'dan, hem Durotan hem de bütün Frostwolf Klanı'nı Horde'dan aforoz eder. Kaderlerini kabullenen Frostwolf'lar sadakatle liderlerinin peşinden ayrılmaz ve beraberce Alterac Dağları'na doğru göçerler. Eski dostlar Orgrim'le Durotan'ın yolları da artık ayrılmıştır.

Cho'gall ve Kilrogg

Muhalif seslerden kurtulan Gul'dan, insanların baş şehri Stormwind'e doğru büyük bir saldırı yapma emri verir, fakat Kil'rogg ve çift başlı Ogre Cho'gall liderliğindeki bu saldırıyı yapan birlik, hazırlıksız çiftlik ve köylerden sonra insanları hafife almanın cezasını ağır öder, Stormwind'i savunan atlı şövalyelere karşı büyük bir bozguna uğrarlar. Geride kalanlar, daha önce hiç karşılaşmadıkları bu zırhlı ve at üstündeki savaşçılardan kaçarak Dark Portal'a kadar geri çekilirler.

Gul'dan'ın kuklası olmasına rağmen deneyimli bir savaşçı ve stratejist olan Warchief Blackhand, durumu öğrenince yeni bir taktik geliştirir ve bölgeye sağ kolu Orgrim Doomhammer'ın liderliğinde yeni bir işgal birimi gönderir. Bu sefer Blackhand, Orgrim'e direkt olarak şehre saldırmak yerine bölgedeki güçleri ve sonradan gelecekleri de desteklemek için Dark Portal'ın olduğu bataklık bölgesine stratejik destek verebilecek bir Orc üssü kurulmasını emreder. Orgrim, iblis kanından içmediği için hem onu ön saflara atarak cezalandıran, hem de yeni bir saldırı taktiği oluşturan Blackhand, farkında olmadan Orgrim sayesinde bir taşla iki kuş vurur.

Warchief Blackhand (filmdeki haliyle)
Bu sırada sürgündeki Frostwolf Klanı, Alterac Dağları'nın kuzeyindeki izole bir bölgeye yerleşir. Warlock büyülerini bırakan ve Fel büyülerin etkisinden uzaklaşan Drek'thar ise sonunda tekrar ruhlarla bağlantı kuran ilk Orc Şaman'ı olur. Şamanizm güçlerini yeniden kazanmaları ile bu sayede Frostwolf'lar bu yaşaması zor bölgede hayatta kalmayı başarır, hatta bölgede yaşayan kurtlarla da derin bir dostluk kurarlar. Kısa bir süre sonra da Draka doğum yapar, Geyah'ın öngördüğü üzere erkektir ve adını da onun istediği gibi Go'el koyarlar. Ama üzülerek farkederler ki ne kadar sakınmış olsalar da çocukları doğuştan yeşil derilidir, fakat Go'el aynı zamanda da Orc'larda çok ender görülen ve büyük işler yapacağının işareti olduğuna inanılan mavi gözlere sahiptir.

Orgrim Doomhammer
Artık sadece kendisinin değil, oğlunun doğumu ile ailesinin, klanının ve mirasının da tehlikede olduğunu düşünen Durotan, Gul'dan'a ve kötücül yollarına karşı bir şeyler yapmak gerektiğine karar verir. Klanı dışında güvendiği son Orc olan Orgrim'e haber yollar. Arkadaşının çağrısını görmezden gelemeyen Orgrim, büyük saldırı öncesi ufak bir grupla Alterac'taki Frostwolf üssüne gelir. Durotan burada, daha önce Gul'dan'la ilgili şüphelerinin nasıl doğru çıktığını, ruhlarla iletişimlerini bozanın Gul'dan olduğunu, Drek'thar'ın yeniden ruhlarla iletişim kurabildiğini anlatır. Shadow Council'in gizli planlarını ve Ner'zhul'un da ilk başta nasıl kandırıldığını ve onları uyarıp iblis kanından içmemelerini sağlamasının ne kadar doğru olduğunu söyler. Artık Gul'dan'ı durdurmaları gerektiğini yoksa her şeyin çok daha kötü olacağını söyler.



Orgrim Doomhammer, filmdeki haliyle

Draka ve Durotan, Thrall onları anlatırken
(Warcraft Legends 2'den)
Orgrim, tamamen Durotan'a katılır, fakat Durotan'ın, Draka'nın ve yeni doğmuş çocukları ile savaşçılarının güvenliği için küçük bir grupla daha güvenli bir yere gitmelerini söyler. Bu güvenli noktaya gidebilmeleri için Durotan'ın koruması göreviyle yanında gelenlerden bir kısmını da Durotan ile bırakır. Fakat Orgrim'in yanındakiler Gul'dan'ın casuslarıdır ve bütün konuşmayı duymuş, ihanetten artık emin olmuşlardır. Orgrim ayrıldıktan sonra Durotan ve grubu yola çıkar, gruptaki casuslar, Gul'dan'ın suikastçilerine haber verirler ve kafile Hillsbrad yolunda baskına uğrar. Durotan casuslardan en az birini öldürür, diğerlerini de yaralar, ama Draka, bebeğini korumak için kendini savunamaz ve ilk saldırıda; Durotan ise ağır yaraları nedeniyle kan kaybından ölür. Arbede içerisinde ailesinin cesetleri arasında yerde kalan bebek Go'el ise kurtulur. Bebek, Lordaeron Krallığı'na bağlı Durnholde Kalesi'nin komutanı Aedelas Blackmoore tarafından tesadüfen bulunur. Blackmoore, Arena dövüşçüsü bir "esir" olarak yetiştirilmek üzere alıkoyduğu bu Orc bebeğine "Thrall" (yani "köle") adını verir.


İlk Savaş'ın haritası (Stormwind yanlış yazılmış ;b)
Bu olanlardan habersiz olan Orgrim, stratejik üssü Kyross'a geri döner. Üssü kurarken karşılaştığı bütün saldırı ve bölgedeki karşısına çıkabilecek yerleşimleri de yok etme emri alan Orgrim, önce Grand Hamlet kasabasını (şimdiki Darkshire) basıp, sonra da üsse gelen bir karşı saldırıyı bastırır. Devamında Sunnyglade'e saldırıp kasabayı yok eder. İki bölgede de canlı ve taş üstünde taş bırakılmaz, sadece Gul'dan ve Warlock'ları insan büyülerini merak ettiğinden Orc'lar Sunnyglade'in büyü kulesine dokunmazlar.

Kyross üssünün varlığının Stormwind'in Kralı Llane Wrynn tarafından haber alınmasından sonra Kral, bir komutanını Defender of the Crown (Tacın Koruyucusu) ilan eder ve bu tehdidi araştırıp bastırması için bölgeye gönderir. (*Bu koruyucunun adı belli değil, çünkü ilk oyunda bu komutan biz oluyoruz :b)
Koruyucu, ilk iş olarak Grand Hamlet yıkıntılarına yakın bir keşif kampı kurar ve Grand Hamlet'in etrafındaki devriye Orc birliklerini temizleyip bölgeyi tekrar kurtarır. Grand Hamlet yeniden kurulma aşamasına geldikten sonra Koruyucu, o sırada o bölgeye saldırının kaynağı olan, nispeten boş durumdaki Kyross üssüne saldırır ve üssü yok eder.

Kral Llane Wrynn, filmdeki haliyle

Stormwind'in Kralı Llane Wrynn


Bundan bir süre sonra, Deadmines'a bir kalıntıyı bulmaya giden Kralın Şövalyesi Anduin Lothar'dan haber alınamayınca, Kral, Koruyucu'yu Lothar'ı ve yanındaki keşif birliğini bulmaya gönderir. Deadmines, Ogre işgali altındadır, uzun bir mücadele sonunda Koruyucu yaralı haldeki Lothar'ı bulur ve yanındaki rahipler tarafından iyileştirilen Lothar kurtarılır, keşif ekibindan başka kimse ortada yoktur. Bu olaydan sonra iyileşen Lothar, Kral'ın yanında, Stormwind'in baş şövalyesi olarak görevine geri döner. (*Yani Anduin Lothar, oynadığımız Defender komutan değil, evet ;b)



Anduin Lothar
(filmdeki hali yok, çünkü Ragnar Lothbrok'un aynısı :b)


Anduin'in dönüşü ile, Kral Llane, Elwynn Ormanı'nın Orc'lardan tamamen temizlenmesi için Koruyucu'yu ve şövalyelerini görevlendirir. Çok geçmeden bölgedeki ileri Orc kampı bulunur ve yok edilir. Bu zafer, sınır bölgesine kadar bölgeyi temizlemek için insanlara stratejik bir üstünlük kazandırmıştır. Tam bu sırada Northshire Abbey'in ve rahiplerinin isyancı insan savaşçılar tarafından kuşatıldığı haberi gelir. Kral, derhal Koruyucu'yu emrine bir şövalye birliği verip bölgeye yollar. İsyancı savaşçılar şövalyeler sayesinde kolayca temizlenip, rahipler kurtarılır.

Fakat bu sırada Sunnyglade, Horde tarafından tamamen işgal edilmiştir. Büyü kulesinden de yeni güçler edinen Orc'lar, kolayca üstünlüğü ele geçireceğini düşünüp tekrar saldırıya geçer. Orgrim'in kampının kalıntılarının güneyinde, bölgeyi korumak için iki yeni insan kampı kurulduğunu öğrenen Orc'lar, buradaki iki üsse giden köprüleri tutarak kamplara desteği keser, sonra da büyük tek bir saldırı için yığınak yapacak şekilde üstünlük kurarlar. Sonunda bu saldırıya hazırlanan Horde, iki kampı da tamamen yok eder ve bu büyük güçle tekrar Elwynn Ormanı'na yönelir.

Elwynn Ormanı'nın kuzeyinde de kampları yerle bir edip, kazanılan zaferin tadını alan Orgrim, keşif casuslarının insanların en güçlü birimlerinin geldiği, Stormwind Krallığı'nın tam ortasındaki şövalye eğitim kampını keşfetmesi ile bu hedefe yönelir. O sırada bir saldırı beklemeyen ve çoğu aktif gücü Koruyucu ile rahiplere yardıma gitmiş olan kamp, gelen büyük saldırı karşısında direnemez, Orgrim'in Orc'ları kimseyi sağ bırakmaz. Bu saldırı ve yenilgi sonrası hem insanlar en büyük savunma gücünü kaybeder hem de Orgrim, Warchief'lik için adını pekiştirmiş olur. Artık, Kral Llane'in evi Stormwind Kalesi'ne son ilerleyiş başlamıştır. Horde'un önünde artık sadece iki yerleşim birimi kalmıştır, Goldshire ve Moonbrook. Stormwind Kalesi'ne giden son destek yolunu tutan bu ikiz yerleşim noktası, insanların son umududur. Fakat Orgrim büyük bir güçle, aynı anda iki noktaya da saldırıp, iki bölgeyi de yerle bir eder. Artık Stormwind Kalesi'ne saldırıp savaşı kazanmak için önleri tamamen açılmıştır.


Genç Khadgar
(GemKim Art)
Bütün bunlar olurken, Medivh'in çırağı büyücü Khadgar ve Yarı-Orc casus Garona, Medivh'in garip davranışlarından şüphelenirler ve aslında söylediği kişi olmadığını keşfederler. Adı Dwarf dilinde "güven" anlamına gelen genç Khadgar, büyü şehri Dalaran'ı yöneten Kirin Tor konseyinin Medivh'e daha 17 yaşında çırak olarak atadığı yetenekli bir büyücüdür. Bu çıraklıktaki gizli görevi ise Medivh'in yaptıklarını Dalaran'a bildirmektir. Garona ise, kendisini yarı insan yarı Orc zanneden, ama sonradan kendisinin de öğrendiği üzere aslında Draenei bir anneden ve Orc bir babadan olma gayrımeşru bir savaş çocuğudur. Gul'dan tarafından deney amacıyla üretilmiş ve büyü gücüyle erken olgunlaştırılmış, esir yetiştirilen Garona, Gul'dan'ın gizli örgütü Gölge Konseyi (Shadow Council)'in kirli işlerinde suikastçi ve casus olarak kullanılmaktadır ve şaşırtıcı biçimde Orc'dan çok insanımsı bir görüntüsü vardır.



Garona Halforcen
(Action Figure, filmdekinin
bu olması gerekenle ne yazık ki
 alakası yok :b)
Garona, ilk Orc baskınlarında etkin olarak bulunur ve ilk bozgunda esir düşenler arasındadır. Özellikle canlı bırakılır ve Gul'dan'a mesaj göndermesi için elçi olarak kullanılır. Bundan sonra Medivh'in büyü kulesi Karazhan'a, Gul'dan'ın elçisi olarak gönderilir, burada Medivh ve çırağı Khadgar ile tanışır. Khadgar tarafından önce varlığı büyük bir itirazla karşılansa da Medivh, Khadgar'dan Garona'nın varlığına saygı göstermesini ister. Medivh'in onu bu şekilde koruması ve bir casus olduğunu bilmesine rağmen sorduğu her şeye açıklıkla cevap vermesi Garona'nın Medivh'e büyük bir saygı duymasına, hatta Shadow Council'e ve Gul'dan'ın metodlarına sadakatini de sorgulamasına neden olur. Karazhan'da geçirdiği zaman içerisinde bu sayede Medivh ve Garona arasına elçilik dışında da duygusal bir yakınlaşma olur.

Bu yakınlaşmayı ve zayıflığı farkeden Khadgar da Garona'dan Horde'un gelişi ile ilgili bilgiler öğrenmeye karar verir. Garona, Karazhan'da Khadgar'a kendisine "Gardiyan" diyen yaşlı bir adamın Orc'lar için bu dünyaya kapıyı açtığını anlatır. Bu durumdan şüphelenen Khadgar, bu yaşlı adamın kim olduğunu görmek için o anın görüntüsünü büyü gücüyle tekrar izletir. Khadgar'ın şüphelendiği üzere, Dark Portal'ı açan Yaşlı Gardiyan'ın bizzat Medivh'in olduğunu görürler. Bunun üzerine Khadgar, Medivh'in gerçek yüzünü görüp, yıkılan Garona'yı da yanına alarak derhal Karazhan'dan kaçar ve Stormwind Kalesi'ne giderek bu korkunç keşfi Kral Llane ve Anduin Lothar'a iletir. Llane'in ve Anduin'in çocukluk ve kader arkadaşları da olan Medivh'in durumunu ilk elden tetkik etmek için Kral'ın emri ile Khadgar ve Garona'nın yanına katılan Lothar, güvenilir askerlerinden oluşan bir ekiple hızla Büyücü'ye müdahale etmek için Stormwind'de bir kuleden Dwarf'ların Gryphon'larına biner, hep beraber tekrar uçarak Karazhan'a doğru yola çıkarlar.

Karazhan, Medivh'in Büyü Kulesi
Karazhan'a vardıklarında Büyücü'den bir iz bulamazlar, kaçtığını zannederler. Ama Garona tam bu sırada gizli bir geçit keşfeder. Bu geçit Karazhan kulesinin adeta tersi biçiminde yer altına doğru inen ters bir kuleye açılmaktadır. Ters Karazhan'da bir tür büyülü tuzağa yakalanan grup ikiye ayrılır, Lothar ve adamları tuzaktan gelen türlü iblis ve yaratıkla mücadele ederken Khadgar ve Garona onları geride bırakıp ilerlemeye devam eder, sonunda izleme kulesinin tam tersi olan en dipteki odaya ulaşırlar, Medivh oradadır.

Medivh'le yüzleştiklerinde ve Dark Portal'ı sorduklarında Medivh, çekinmeden Khadgar ve Garona'ya aslında Sargeras olduğunu söyler ve bu savaşı yüzlerce yıldır planladığını anlatır. Sonunda mezarında yatan avatarına ve gerçek formuna ulaşınca Azeroth'u ve zavallı yaşayanlarını zevkle yok edeceğini söyler. Medivh, Khadgar'la konuşmaya devam ederken Garona onu arkasından hançerlemeye çalışır, fakat Medivh Garona'yı farkeder ve bir büyüyle onu şiddetle geri iter. Dikkati Garona'dayken bu sefer Khadgar saldırır, ama Medivh onu da kolayca savuşturur. Khadgar ve Garona uzunca bir süre büyücüyle mücadele ederler, fakat büyük gücü karşısında başarılı olamazlar, sonunda yaralar ve yorgunlukla diz çökerler. Medivh, artık son hamleyi vurup bu dövüşü bitirmek için Khadgar'ı öldürmek üzeredir, fakat tam bu sırada şans eseri Anduin Lothar gelir. Tuzaktan çıkan iblislerle mücadelesinden dolayı yaralı ve yorgun olan Anduin, son bir hamleyle Khadgar'ın hayatını kurtarır ve Medivh'i kendisiyle yüzleşmeye zorlar.

Medivh, Sargeras'ın kontrolünde
Khadgar, Garona ve Anduin ile savaşırken
Güçlü büyücüye karşı bu deneyimli savaşçının bile yapabileceği çok bir şey yoktur. Medivh, Anduin'i kolayca savuşturur ve sonunda onu da bir büyüyle duvara çarpıp kendisinden geçmesine neden olur. Tekrar işini bitirmek için Khadgar'a döner, fakat Khadgar diz çöktürdüğü yerde değildir, Medivh, Anduin'le uğraşırken, o sırada Khadgar sessizce Medivh'in arkasına dolanmış ve büyülü rün kılıcını Medivh'in kalbine yöneltmiştir. Medivh son anda Khadgar'ı farkeder, fakat çok geç kalmıştır. Khadgar, Medivh'in ilk hareketinde hızla kılıcı saplar, Medivh'in bedeninin öleceğini anlayan Sargeras, onunla beraber yok edilmemek için gerçek görüntüsü ile öne çıkarak bedeni tamamen ele geçirir, fakat tam bu anda Anduin son bir hamle ile Medivh'in kafasını uçurur. Medivh ölür ve İblis Lordu Sargeras'ın ruh özü de dağılarak kaybolur. (*Karanlık Titan ve İblis Lordu Sargeras burada tamamen ölmez. Çünkü İblisler normal yollarla ölmezler, fiziksel formları öldürülse bile ruhları araf gibi bir boyut olan ve bütün düzlemleri birbirine bağlayan Twisting Nether düzlemine geri döner ve bu sayede İblisler, güçlerini toplayınca yeni bir fiziksel vücutla geri dönerler. Tamamen öldürülmeleri için Twisting Nether'da öldürülmeleri gerekir.)

Gul'dan, belki de
komaya girmeden az önce :b
Medivh'in son anlarında, o sırada Sargeras'ın mezarı ile ilgili bilgi çalmak için habersizce zihnine girmiş olan Gul'dan da bütün bu olanlara şahit olur, ama Medivh'e vurulan son darbenin etkisi ile Gul'dan da bulunduğu yerde bilincini yitirir ve komaya girer. Gerçek anlamda başsız kalan Orc Klanları Gul'dan'ın etkisiz hale gelmesiyle hızla yeniden birbirleriyle uğraşmaya başlar. Bu karmaşayı fırsat gören Orgrim Doomhammer, kukla Warchief Blackhand'e Horde'un Warchief'liği için meydan okur ve Orc'ların onur düellosu Mak'gora'ya çağırır.

Orgrim, Frostwolf'ların lideri olan arkadaşı Durotan gibi, hem Gul'dan'ın hem de Blackhand'in metodlarının Orc'ları onurlu savaşçı ruhundan uzaklaştırdığını düşünmektedir. Bu yüzden, hizmet etmek için yemin etmiş olduğu Warchief'e başkaldırmak zorunda kalır ve adı da Gul'dan'ın sadık takipçileri ve Shadow Council üyeleri tarafından "arkadan bıçaklayan fırsatçı hain" olarak anılacaktır, fakat Orc gelenekleri savaşçıların liderlik için üstlerine meydan okumalarına izin vermektedir ve Blackhand de buna cevap verip liderliğini kanıtlamalıdır. Ama tabii, Orgrim çok zorlanmadan Blackhand'i yenip, öldürür. Ardından da kafasını kesip, bütün Orc'lara karşı havaya kaldırır, kim ne derse desin, artık hem Blackrock Klanı'nın hem de Horde'un lideridir ve Orc'ları insanlara karşı zafere artık kolayca taşıyabilecektir.

Orgrim Doomhammer ve Blackhand'in kellesi :b
Önünde engel kalmayan ve entrikalı liderlik sorununu da çözen Horde, Orgrim Doomhammer'ın liderliğinde bütün gücüyle Stormwind Kalesi'ne saldırır. Şehri iki koldan kuşatan Orc'lar alevli mancınık topları yağdırmaya başlar, bu sırada esas güç Orgrim liderliğinde ana kapıdan şehre girerken, doğu tarafından da Blackrock Klanı şehre girer. Cennetvari, huzurlu ve yıkılmaz gözüken
krallığın büyük duvarlarını artık alevler sarmıştır. Şehir milisleri beyhude bir çabayla yayılan yangınları söndürmeye çalışırken Orc'lar önünde durulamayan bir dalga gibi saldırmaya devam eder.

Tam bu sırada Kral Llane Wrynn'e Medivh'le yüzleşmelerini haber vermek için taht odasına gelen Horde'un elçisi ve artık Llane'in güvenilir danışmanı olan Garona, hiç istemeden Shadow Council'in emrini yerine getirmek zorunda kalır. Shadow Council, "Stormwind tahtında güçlü bir kalp atarsa insanların morali hep yüksek olur." demiş ve Garona'yı bu nedenle elçi olarak göndermiş, Kral'ın ve insanların güvenini kazanmasını sağlamışlardır. Bu yüzden Garona bu savaş anındaki kargaşa ile esas görevine, yani casusluk ve suikastçiliğe geri döner. Görevini istemeyerek yaparak, bu kargaşa anında Kral Llane'i zehirli hançerleri ile öldürür ve Kral'ın cesur kalbini emredildiği gibi yerinden söker. Olaya şahit olan ve o sırada henüz bir çocuk olan tahtın varisi Prens Varian Wrynn, uzun süre neden Garona'nın bu korkunç ihaneti yaparken bir yandan da göz yaşı döktüğüne anlam veremeyecektir...

"O an"da Garona ve Varian...



Stormwind'in işgali sırasında Prens Varian Wrynn
Kral'ın öldürülmesinden sonra bunun duyulması ile gerçekten moralini tamamen yitiren savunma güçleri dağılmaya başlar, Stormwind Kalesi ve insan krallığı düşer. Orgrim Doomhammer'ın liderliğindeki Horde, kesin bir zafer kazanmıştır.

Orgrim, zaferle yetinmez ve Horde'u eski onurlu haline çevirmek için derhal casuslarını görevlendirip Shadow Council üyelerini ve Garona'yı yakalamalarını emreder. Yakalanan Garona'ya Orgrim'in casusları öldüresiye işkence edip, diğer Shadow Council üyelerinin yerlerini ve nasıl çalıştıklarını öğrenirler. Saklandıkları yeri öğrenince Orgrim, vakit kaybetmeden baskın yapar ve Shadow Council üyelerini toplantı halindeyken öldürür, sadece konseyin başı, koma halindeki Gul'dan ile çift başlı Ogre Warlock Cho'gall ve birkaç güçsüz Warlock'u canlı bırakır.
Orgrim,
Shadow Council'i dümdüz ederken

Savaştan kurtulan Stormwind'liler ise, Anduin Lothar liderliğinde gemilerle kuzeye doğru kaçarak büyük denizi geçer ve Lordaeron Krallığı'na sığınırlar. Kral II. Terenas Menethil, Anduin Lothar'ın bahsettiği Orc tehdidi ve Stormwind'in başına gelenleri öğrenmeleri üzerine, diğer insan krallıkları olan Stromgarde, Kul Tiras, Alterac, Gilneas ve büyü şehri Dalaran'ı toplantıya çağırır. Böylece Alliance'ın ilk adımları da atılmış olur.


Anduin Lothar'ın liderliğinde gemilerle
Lordaeron'a kaçan insanlar (temsili tabii)



















(*İlk Savaş için dip not: 
Aslında halen daha inanmayabilirsiniz, ama "çok" da detaylı değil, ama bu kısmı özellikle bu kadar anlattım, çünkü bütün büyük karakterlerin ve hikayenin esas hali bu. Filmde ciddi anlamda bir değiştirilme var, ama WoW açısından hikayenin bu hali "canon"dur, yani esas hikaye budur.
Film, benim için o yüzden filmde de "based on" dediği gibi, görsel bir "esinlenme" olarak kalacak.
Zaten resmi açıklamalar da filmin canon olmadığı ve film hikayesinin ve destekleyici yan ürünlerin (çizgiroman kitap vb) "Warcraft Movie Universe"e dahil olduğu yönünde.
Ne yazık ki... Keşke böyle olmasaydı... Ayrıca merak ederseniz filmle ilgili ilk kişisel yorumum da burada.)





İKİNCİ SAVAŞ

(Warcraft II: Tides of Darkness / Second War)

Birinci Savaş'ın sonunda Stormwind'i kaybeden insanlar, Anduin Lothar'ın liderliğinde Lordaeron Krallığı'na sığınır. Orc tehlikesini diğer insan krallıklarına duyuran Lordaeron Kralı II.Terenas Menethil'in çabaları sayesinde sayesinde bu işgali geri püskürtmek ve büyümesini engellemek için toplanılır. Sonunda Stromgarde, büyü şehri Dalaran, Kul Tiras, Alterac ve Gilneas çağrıya yanıt verir.

İkinci Savaş öncesi Alliance ve
Horde'un hakimiyet bölgeleri
Toplantının sonunda Alterac'ın lideri Lord Perenolde ve Gilneas'ın lideri Genn Greymane bu savaşa girmek istemediklerini söylerler. Perenolde, Orc'lara karşı bir savaşın kaybedildiğini, bir daha aynı şey olabileceğini ve kendisine saldırılmadıkça bu savaşa katılıp insanlarını tehlikeye atmak istemediğini söyler. Genn Greymane ise Gilneas'ın yüksek duvarlarının tek başına da zaten böyle bir saldırıya karşı dayanabileceğini, o yüzden bu savaşa katılmanın kendilerini boşuna tehlikeye atmak olacağını söyler.

Terenas ve Anduin, bu iki cepheden kaybettikleri müttefiklerin yerini ise Dwarf ve Gnome'larla doldururlar. Bu tehlikeye karşı insanların yanında olacağını belirten Ironforge şehrinin Bronzebeard Dwarf'ları, Aerie Peak'in Wildhammer Dwarf'ları ve Gnomeregan şehrinin Gnome'ları da böylece ittifaka katılmış olur. Quel'thalas'ın High Elf'lerine gönderilen elçiler ise önce ilgisiz ve isteksizce karşılanır, ama yine de ittifaka göstermelik küçük bir birlik gönderilir. Bu son katılımla da ittifak son şeklini alır ve ilk Lordaeron Alliance'ı kurulmuş olur.

Bu sırada Orgrim Doomhammer liderliğindeki Orc'lar da boş durmamaktadır. İlk zafer sonrası Stormwind'i tamamen yağmalamış olan Orc'lar, şehrin çevresindeki yerleşim birimlerini de ele geçirip bölgelerini genişletirler. Dark Portal'ın bulunduğu Blasted Lands'e kadar güneydeki bütün bölgeleri de ele geçirir ve ordularını güçlendirecek alan ve kaynağı fazlasıyla sağlamış olurlar.

Gul'dan Orgrim'e boyun eğiyor
Bunlar olurken Medivh'in öldüğü savaşta habersizce Medivh'in zihninde bulunduğu için Medivh'in kafasının uçurulması ile komaya giren Gul'dan da uyanır, kendine gelince derhal artık Horde'un Warchief'i olmuş olan Orgrim'in karşısına çıkarılır. Orgrim, Gul'dan'a, komaya girdikten sonra nasıl kuklası Blackhand'i kolayca alt attiğini, Gul'dan'ın gizli örgütü Shadow Council'i nasıl yok ettiğini söyler, hayatta kalmak istiyorsa eski metodlarından vazgeçmesini ve Warchief'i olarak kendisine itaat etmesini ister. Gul'dan isteksizce bu teklifi kabul eder ve Orgrim'e bağlılık yemini eder, sonra da derhal çalışmalarına dönerek ilk Death Knight'ları yaratmaya koyulur.

Orgrim, Gul'dan'ın yokluğunda ilk anda dağılan ve birbirine düşen Klanları toplamak için büyük çaba sarfetmiş, ama bunun karşılığını almıştır. Kaybettikleri güçlerini Dark Portal'dan gelen Orc'lar ve onlara katılan Ogre'ler ile dolduran Orgrim, bu yeni bölgede karşılaştığı çıkarcı Goblin'lerle de ittifak kurmuş, yine güneye doğru topraklarını genişletirken karşılaştıkları bazı Troll kabileleriyle de savaşmak yerine onları kendilerine katılmaya ikna ederek güçlerini arttırmıştır.

Kırmızı Ejderleri savaşa süren Orc'lar
İkinci Savaş'tan önce Horde'un en büyük kazançlarından biri ise Dragonmaw Klan lideri Zuluhed tarafından keşfedilen Demon Soul (aslında Dragon Soul) adlı büyülü taştır. Bu taş, gerçek işlevi o olmasa da, Orc'ların keşfettiği şekilde kullanılınca ejderhaların zihnine hükmetmeyi de sağlamaktadır. Bunu keşfeden Zuluhed, eski Warlock, artık Warrior olan Nekros Skullcrusher adlı komutanına kırmızı ejderhaların kraliçesi Alexstrasza'yı esir edip kendisine getirmesini emreder. Alexstrasza'nın bugünkü Twilight Highlands'deki inini basan Nekros, Demon Soul'un yardımıyla kırmızı ejderhayı alt eder. Baskında sadece kraliçe ejderha değil, baş eşi ve indeki bütün yavrularını da iradesi altına alır ve dış tehlikelerden korumak için hepsini Grim Batol zindanına hapseder. Artık bütün Orc'ların savaşta binek olarak kullanabileceği, ateş kusan kırmızı ejderleri ve bunları üretebileceği bir ana ejderhası vardır. Alexstrasza ne zaman bu iradeden çıksa Nekros acımasızca Demon Soul ile ona işkence ederek tekrar onu bastırır, hatta bu zulme dayanamayıp kendini aç bırakıp ölmeye çalışan Alexstrasza'yı doğmamış yavrularından birini barındıran yumurtalarından birini gözlerinin önünde parçalayarak hizaya getirir. Bu yüzden, normalde esas gücü yaşam vermek olan kırmızı ejderhaların kraliçesi, ırkı bir ölüm makinesine döndüğü için, bu esaretten kurtulana kadar her gününü ağlayarak geçirir.

~ ~ ~


İkinci Savaş'ın genel haritası

Stormwind'in işgalinden 6 yıl sonra Horde tekrar harekete geçer ve kuzeye doğru işgali başlatır. Saldırı aynı anda iki koldan gelir, ilk saldırı Blackrock Dağı'nın kuzeyindeki Dwarf şehri Khaz Modan'a karadan bir baskındır. İkinci ise Stormwind'den deniz birlikleriyle Anduin Lothar'ın kaçtığı yöne doğru yapılır. Bu yöndeki üç ada Zul'dare, Crestfall ve Tol Barad ele geçirilir ve buralara deniz üsleri kurulur. Buradan yapılan saldırılarla Horde, Wetlands, Arathi Highlands ve en önemlisi de Lordaeron'un güneyine çıkarmalar yapmaya başlar. Güneyde de Southshore, Hillsbrad ve Tarren Mill'e saldırılır ve Horde bu sayede Lordaeron'a büyük bir birlik sızdırmayı başarır. Bunu yaparken de Alterac ülkesinin onlara sağladığı istihbaratları, haritaları ve gizli yol bilgilerini kullanırlar.

İkinci Savaş sırasında Zul'jin
(kolu gözü yerinde ;b)
Bundan kısa süre sonra Horde, Tarren Mill yakınlarında Zul'jin ve liderliğini yaptığı Amani Troll'lerinin yakalandıktan sonra tutulduğu geçici hapis alanını keşfeder. Orgrim, keşfi yapan baskın birliğine derhal Zul'jin'in ve diğer Troll'lerin serbest bırakılmasını emreder. Özgürlüğünü Orgrim'e borçlu olan Zul'jin de bunun karşılığında Orc'larla bir anlaşma yapar, yanlarında savaşmaları karşılığında işgali başarabilirlerse Lordaeron bölgesi Orc'ların, kuzeydeki High Elf işgali altındaki atalarının eski toprakları da yeniden Troll'lerin olacaktır.

Orc'ların kara birlikleri Loch Modan bölgesine girip sayıca az Dwarf ve Gnome birliklerini bozguna uğratıp bölgeyi kolayca ele geçirir. Kaçan Dwarf ve Gnome'lar dağın içindeki baş şehir Ironforge'a sığınıp içeriden şehre bütün girişleri kapatırlar. Bleeding Hollow Klanı birkaç kez farklı yerlerden bu ablukayı kırmaya çalışsa da başarılı olamaz, ama en azından Alliance'ın Dwarf ve Gnome desteğinin ana bağlantısını da tamamen kesmiş olurlar.

Thandol Span köprülerinden biri
(World of Warcraft'taki haliyle)
Bundan sonra Horde, Wetlands yönüne doğru kuzeye ilerlemeye devam eder ve bölgedeki Dun Algaz ve Dun Modr üslerini ele geçirip Horde üssüne çevirir. Grim Batol da bu işgal sırasında ele geçirilip önce kara saldırılarının yönetileceği ana üs haline getirilir, daha sonra da Kırmızı Ejderler için bir üretim noktasına çevrilir. Grim Batol'un kuzeyindeki bu iki bölgeyi birbirine bağlayan üç köprünün kurulu olduğu stratejik Thandol Span vadisi ise önce Horde tarafından tutulur ama savaşın içerisinde sıklıkla el değiştirir.

Sonunda High Elf bölgesi Quel'thalas'ın sınırlarına kadar dayanan Horde, Aerie Peak'teki Anduin Lothar'ın esas birliğinin istemeden yarattığı bir şaşırtmaca sayesinde farkedilmeden kuzeye ilerleyip bütün Amani Troll Kabilesi'ni kuzey topraklara sızdırmayı başarır. Burada hazırlıksız yakalanan Alliance birlikleri ve High Elf'ler bozguna uğrar ve en kuzeydeki baş şehir Silvermoon'dan önceki son bölge olan Everglade Woods'a kadar, Lordaeron'dan destek birlikleri gelene dek geri çekilmek zorunda kalırlar.

High Elf bir okçu Troll Berserker'a karşı
Ironforge'dan sonra ikiye bölünen ve her aşamada geri çekilmek zorunda kalan Alliance birliklerine iyi haber High Elf'lerden gelir. Olayın ciddiyetini kendi toprakları Amani Troll'leri tarafından desteklenen Horde güçleriyle işgal edilince anlayan High Elf'ler tam güç savaşa girerler. Elf Destroyer Gemileri güneye, Anduin Lothar'a destek için Hinterlands'e gönderilir. Buna karşın Lothar da güçlerini ikiye bölerek baş kumandanını Elf topraklarının geri alınması için kuzeye gönderir. Kendisi de Hinterlands'de kalır ve bu sayede hem Lordaeron, hem de Quel'Thalas iki cephede de Horde'u geri püskürtmeyi başarır ve Hillsbrad kıyılarına kadar Horde'u geri çekilmeye zorlarlar. Troll gücünün büyük kısmı da Amani'lerin baş şehri Zul'aman'da kalmış ve ana güçle bağlantıları kesilmiştir.

Fakat bu sırada Gul'dan boş durmamaktadır. Elf topraklarında ele geçirdiği Rün Taşları sayesinde Ogre Büyücüler yaratmayı planlamaktadır ve bu amacına ulaşır. Yani Horde kaybetmiş gözükse de eli boş geri çekilmemiş olur. Yine de Elf desteği ile Lordaeron birlikleri Zul'Dare bölgesine büyük bir son saldırı gerçekleştirip Lordaeron'u tamamen işgalden temizler. Hillsbrad ve Southshore'daki yerleşimler ve Alliance üsleri Horde Donanması tarafından neredeyse tamamen yok edilmiş olmasına rağmen yine de Horde'un deniz gücü de Wetlands, Crestfall ve Stormwind yıkıntılarına kadar geri çekilir.

High Elf bölgesi Everglade Woods'u geri almaya giden Alliance birlikleri
(Gods of Zul'aman patch tanıtım videosundan)

Kuzeydeki zaferden sonra High Elf'lerle güçlenen Alliance, kara saldırısıyla bu zaferi perçinlemek için Arathi tarafından saldırıya geçer. İlk iş olarak Thandol Span köprüleri ve Dun Modr'u yeniden ele geçirmek için yapılacak saldırıya ana üs olması için Tol Barad'a saldırılır ve kanlı bir savaş sonunda Tol Barad ele geçirilir ve buradan gelen deniz desteği sayesinde sonunda Thandol Span geçişi de Alliance'ın olur. Bu sayede rahatça Dun Modr'a saldıran Alliance, zorlanmadan üssü tekrar ele geçirir ve güneye Dun Algaz'a doğru devam eder, ama Grim Batol'u hiçbir zaman tam olarak ele geçiremezler. Dwarf'ların Ironforge'daki taktikleri bu kez Alliance'a karşı uygulanır ve üs Horde'da kalır, ama aynen Dwarf'ların Alliance'la bağlantısının kesilmesi gibi Grim Batol'un da ana Horde gücüyle kara bağlantısı kesilmiş olur ve Dwarf bölgesi Khaz Modan büyük oranda yeniden ele geçirilir.

İlk Death Knight,
Teron Gorefiend iş başında
Khaz Modan zaferinden sonra savaşın genel gidişatında bir duraklama evresi yaşanır. İki taraf da bu sırada güçlerini arttırıp yeni avantajlar yaratmaya çalışırlar. Horde, güneyden yeni birlikler getirip Gul'dan'ın yeni Death Knight'ları ile güçlenirken, Alliance da Uther the Lightbringer liderliğindeki Knights of the Silver Hand Paladin'leri ile desteklenir. Gul'dan'ın ilk Death Knight'ları ölmüş insan şövalyelerin bedenlerine yine ölmüş Orc Warlock'ların ruhları hapsedilerek üretilmektedir. Ölüm büyülerinde etkili olan bu şövalyeler aynı zamanda ağır zırhları ve durdurulamayan ölü binekleriyle savaş alanında çok ciddi bir tehdit yaratmaktadır. Uther'ın Paladin'leri ise tam tersine rahiplerin iyileştirici ışık gücünü ağır zırhları ve silahları ile savaşta silah haline dönüştürebilen savaşçılardır ve Death Knight'lara karşı en etkili dengeleyici silah olurlar.

Uther'ın ilk görevi kuzeyde kalan Horde birliklerini temizlemek ve bölgede kalan savaştan zarar gören halka yardım götürmektir. Fakat bu yardımlar sırasında Tyr's Hand'de bir halk isyanı patlak verir. İsyanın büyümesi yüzünden Uther ve Paladin'leri isyanı bastırmak zorunda kalır ve bunun alelade bir isyan olmadığını ve Alterac'ın lideri Lord Perenolde'un Alliance'ın liderliği için bir komplo peşinde olduğunu ve Horde'a da bu sebeple gizli yolları ve haritaları verdiğini ortaya çıkarırlar. Bunun üzerine Alliance birlikleri tüm gücüyle hain krallığa saldırır ve etkin ama tek taraflı bir mücadele sonunda Alterac Krallığı'nı haritadan siler ve Lord Perenolde'u esir alırlar.

Lordaeron Şehri, savaş öncesi parlak günlerinde

Bunlar olurken tam da Alterac'ın önceki hainliği sayesinde ise Horde, Lordaeron surlarının ötesine geçer ve baş şehri kuşatır. Perenolde esir alındıktan sonra Stromgarde birlikleri hemen savunmaya yardım etmek için Lordaeron'a gelir ve Horde'a gelebilecek desteğin yolunu keserler. Artık bütün Alliance ordusu, şehri kuşatmış olan bütün Horde ordusuna karşıdır. İlk başta Alliance kuşatmayı kıramaz ve mücadele sonuç vermeyecek gibi gözükmektedir ama tam bu sırada Gul'dan esas amacı doğrultusunda Stormreaver ve Twilight's Hammer Klanlarına geri çekilme emri verir, bir anda Horde güçleri ikiye bölünür, Gul'dan kendi çıkarları uğruna Horde'un üçte bir gücünü savaştan çekmiştir ve bu yüzden Orgrim Doomhammer yanında kalan güçle Alliance'ın tam gücü karşısında onların insafına kalır.

Günümüzdeki haliyle Tomb of Sargeras, öndeki de Warlords of Draenor sonrası başımıza sardığımız
alternatif gerçekliğin Gul'dan'ı, yine başımıza bela açmaya gidiyor :b

Gul'dan sonunda aslında eski bir Elf tapınağı olan Tomb of Sargeras'ın yani Sargeras'ın Avatar bedeninin yattığı yeri keşfetmiştir. 800 yıl önce Gardiyan Aegwynn'in Sargeras'ı yendikten sonra bedenini hapsettiği yıkık tapınak, Gul'dan'ın gerçek güce ulaşmak için en büyük arayışı olmuştur. Aslında Sargeras'ın dolaylı yoldan Gul'dan'a ima ettiği ve sahip olanı bir Tanrı yapacağını söylediği Eye of Sargeras (Sargeras'ın Gözü) denen büyülü taşı ele geçirmek istemektedir. Bu yüzden Gul'dan Horde'un hedefi olarak Azeroth'u seçmiş ve bu amaç uğruna Sargeras'ın zihnine girdiği Medivh ile pazarlık yapmıştır. İlk savaş sırasında da Medivh'in zihninden Avatar'ın yattığı yeri öğrenmek için bu bilgiyi çalmaya çalışmış, bu esas amacı uğruna kendisini tehlikeye atmış ve o sırada Medivh'in kafasının uçurulması yüzünden komaya girmiştir. Ama Gul'dan artık uzun süre sonra amacına ulaşmak üzeredir, bu yüzden bu bilgiyi öğrenir öğrenmez, hemen kendisine sadık birlikleri önemsiz gördüğü bu kuşatmadan çeker ve suların altındaki adanın bulunacağı söylenen yere götürür.

Güçlerinin üçte biri çekilince Lordaeron'u ele geçirmesinin imkansız olduğunu farkeden Orgrim, ilk etapta eski Warchief Blackhand'in oğulları Rend ve Maim Blackhand tarafından yönetilen en kalabalık klanlardan biri olan Black Tooth Grin Klanı'nı Gul'dan arkasından yollar. Sonrasında kuşatmayı kaldırır ve esas gücü ile hainleri yok etmek için düzenli bir geri çekilmeyle Gul'dan'ın peşine düşer. Lordaeron'da bıraktığı birlikler ise artık olmayan hava desteği ve destek güç yüzünden fazla dayanamaz ve yok edilirler.

Black Tooth Grin Klan flaması
Bu sırada Gul'dan ve birlikleri bölgeye ulaşmıştır. Gul'dan adayı su yüzüne çıkaracak bir büyü yapar ve tapınak tekrar suyun yüzeyinde bütün heybetiyle çıkar. Gizli güçlerin saklı olduğu tapınak artık önündedir. Twilight's Hammer ve Stormreaver Klanları bölgeye üslerini kurup bu keşfi koruma altına alırlar. Arkalarından Orgrim'in güçlerinin gelebileceğini tahmin ederek kıyıdan uzak kısımları tercih ederler.

Gerçekten de hainlerin peşinden önce Black Tooth Grin, sonra da bütün Horde gücü intikam için gelmiştir. Orgrim derhal bir saldırı üssü kurup bütün gücüyle saldırır. Gul'dan ve yanında çift başlı Ogre yardımcısı Cho'gall ise yanlarındaki birlikle tapınağa yönelmiştir.

Orgrim ve Horde birlikleri kıyı tarafından Gul'dan ve Cho'gall'ı yakalamak için saldırınca Stormreaver'lar savunmaya geçer, sayıca en az klan olduklarından dayanamayacakları kesindir, ama fanatik bir şekilde Gul'dan'a sadıktırlar ve son Stormreaver kalana kadar tam anlamıyla ölümüne savaşırlar ve Orgrim'in de pek çok askerini kendileriyle birlikte götürürler. Twilight's Hammer Klanı da fazla direnemez ve büyük Horde gücü tarafından yok edilir. Cho'Gall ise geride kalmış ve yenileceğini anlayınca kendi ölümünü tezgahlayıp gizlice bölgeden kaçmıştır. Tabii, bu hain klanı yok etmek, aynı zamanda Horde'un gizli silahı Kırmızı Ejder gücünün kaynağını da yok etmiştir. Sonunda kıyıda üst üste Orc cesetleri yığılmış halde savaş biter ve artık Stormreaver Klanı yoktur.

Bu fedakarlık sayesinde Gul'dan tapınağın içlerine ulaşır. Ama güç açlığı ile tedbirsizce tapınağa girer ve aslında buranın sadece ölü bir bedenin hapishanesi olmadığını korkunç bir şekilde öğrenir. Sargeras, bedenini hapis halinde bile başı boş bırakmamış ve mezarını koruması için en güçlü iblislerinden bir kısmını buraya nöbetçi bırakmıştır. Bu güç açlığı ve amacına ulaşmanın sarhoşluğu içerisindeki Gul'dan'ı göz odasının bekçisi iblisler karşılarlar ve anında Gul'dan'ı paramparça ederek öldürürler.

Tomb of Sargeras'ı açan Gul'dan'ın son anları...
(Warcraft II cinematic'lerinden)

Anduin Lothar, Horde'un içten parçalanmakta olduğunu görmüş ve Lordaeron'un kuşatmasından kalan dağınık Horde birliklerini temizledikten sonra Orgrim'in ve esas Horde gücünden kalanların peşine düşmüştür. Horde'u daha güneye itmek için Stormwind yıkıntılarının kuzeyine kadar gelir. Hainlerle savaşı yüzünden daha da zayıf düşen esas Horde gücünü güneye Blackrock dağına kadar itmeyi başarır. Horde birlikleri burada dağın içinde bulunan Blackrock Spire üssüne kadar geri çekilir.

Blackrock Savaşı
(Ashbringer çizgiromanından)
Alliance birlikleri aynen zamanında Horde'un Ironforge'u kuşattığı gibi Blackrock dağını kuşatırlar ve güneyden gelen bütün desteği keserler. Kuşatma altındaki Orgrim Doomhammer, son bir hamleyle Anduin Lothar'ın liderliğini kırarsa aynen Stormwind'de olduğu gibi liderini kaybeden Alliance'ın yaşayacağı şaşkınlık ve şokla üstünlüğü ele geçirebileceğini ve kuşatmayı kırabileceğini düşünür ve bütün esas gücü ile birlikte son bir saldırı için Blackrock'tan çıkıp Anduin Lothar'ın ve Paladin'lerinin üstüne saldırır.

Merkezinde Anduin Lothar ve Orgrim Doomhammer'ın düellosu olan devasa bir çatışma yaşanır. Orgrim, uzun bir mücadele sonucu Lothar'ı öldürmeyi başarır. Ama bu sefer Alliance, liderini kaybetmenin şokuyla dağılmak yerine daha da güçlü bir şekilde karşılık verir, Lothar'ın sağ kolu olan Paladin Turalyon derhal komutayı ele alır ve savaş yorgunu Horde birliğini bozguna uğratıp Orgrim'i esir alır. Kalan Horde birlikleri ellerinde kalan son destek noktası olan Dark Portal'a doğru geri çekilmeye başlarlar.

Orgrim Doomhammer, Anduin Lothar'a karşı...
(Fan Art)
Rend ve Maim Blackhand liderliğindeki Horde birlikleri ellerinde kalan son gücü tamamını Dark Portal'ı savunmak için kullanır. Bu yüzden İkinci Savaş'ın en kanlı çatışmaları bu bölgede olur. Sonunda Uther ve Turalyon komutasındaki Alliance ordusu, Gul'dan'ın ihaneti ile bölünmüş, savaş yorgunu ve dağınık Horde birliklerini yine de çok uzun ve zorlu bir mücadele sonucu yenmeyi başarır. Liderleri dahil pek çok Orc esir alınır.

Dark Portal Savaşı
Medivh'in eski çırağı Khadgar da Alliance birlikleriyle birlikte Dark Portal'ı yok etmek için savaşa katılmıştır. Zaferin sonunda Khadgar, açık olan geçit kapısının büyüsünü bozar ve Draenor ile bağlantısını keser. Böylece İkinci Savaş artık mutlak Alliance zaferi ile resmen sona ermiştir.








*İkinci Savaş için dip not:
Buraya kadar da detaylı anlattım, çünkü çoğu olayın ve esas Alliance'ın da ilk kuruluşu bu kısımlarda geçiyor, Orc'ların ve günümüzdeki Horde'un kuruluşu ise Üçüncü Savaş'ta, ama şimdilik onları özet geçip genel konuyu tamamlayayım diyorum, sonradan vakit oldukça ve rehber tamamen bitince onları da genişletirim. Söz! :b
*Güncelleme: Geniş geniş yazdım hepsini ^^




DRAENOR'UN İŞGALİ

(Warcraft II: Beyond the Dark Portal / Invasion of Draenor)

Ner'zhul ve Skull of Gul'dan
İkinci Savaş'ın sonunda Dark Portal'ın Azeroth tarafı kapatılınca Draenor'da kalan Orc'ların yönetimine eski Baş Shaman ve Shadowmoon Klan lideri Ner'zhul geçer. Ner'zhul, Horde'u yeniden canlandırmak için, artık Gul'dan'ın pazarlık yaptığı Azeroth'a bağımlı olmadıklarından, Death Knight Teron Gorefiend'ın verdiği fikir ile işgal edebilecekleri, hazırlıksız ve bozulmamış dünyaları sırayla işgal etmek için oralara Portal'lar açmayı planlar.

Bunu yapmak için de Ner'zhul Draenor tarafında halen daha aktif olan Dark Portal'ı kullanıp, Azeroth'a güçlü büyülü eşyalar bulmaları için birlikler yollar. Bu eşyalar Book of Medivh (Medivh'in Büyü Kitabı), Jeweled Scepter of Sargeras (Sargeras'ın Avatar'ının mezarındaki asası), Eye of Dalaran (Dalaran büyü şehrinin gücünün odağı olan mücevher) ve en önemlisi de sonradan da pek çok şeye neden olan Skull of Gul'dan'dır. Gul'dan'ın bizzat Sargeras tarafından edindiği karanlık büyü gücünün izlerini taşıyan kafatası, Ner'zhul'un ilk bulduğu büyülü eşyadır. Kafatası, artık eski çırağının fısıltılarını ve Sargeras'ın güçlerinden izleri aktarmak için bir araç haline dönüşmüştür. Ner'zhul, yeni Horde'u ile bu güçleri ve diğer büyülü eşyaları, Draenor göklerindeki yıldızlar belli bir konumda iken onları güçlendirmek için kullanıp, açılacak Dark Portal benzeri kapılar sayesinde boyutlar arası bir işgal dalgası yaratmak istemektedir.

General Turalyon
Dark Portal'ın diğer tarafında ise Alliance, kapatılmış Portal'ın nöbetçiliği için kurulan Nethergarde Keep sayesinde Portal'ın yeniden açıldığını anında görür ve bu kez hazırlıksız yakalanmayan birlikler derhal bu işgali durdurur ve karşı saldırıya geçip, işgali Draenor tarafında bastırmak için Turalyon komutasında Portal'dan geçerler. Hemen Dark Portal'ın Draenor tarafındaki bulunduğu bölge ele geçirilir ve buraya Honor Hold adında bir üs kurulur. Üssün başına da eski Stromgarde kumandanı Danath Trollbane geçer.

Alliance'ın bilmediği ise bu hareketin bir şaşırtmaca olduğu ve Ner'zhul'ın esas amacının yeniden Azeroth'u işgal etmek olmadığıdır. Bu şaşırtmaca sayesinde sızdırdığı birlikleri ile sonunda Ner'zhul, amacına ulaşır ve büyülü eşyaları ele geçirir. Artık güç açlığından gözü dönen Ner'zhul, Horde'u ve Draenor'daki Orc'ları çok da umursamamaktadır. Sonunda büyülü eşyalar sayesinde Ner'zhul gereken büyüyü yapar. Ama Portal'ları açmak için yapılan ritüel sonucunda sadece boyutlara kapılar açılmaz, aynı zamanda Draenor'un gökyüzünde boyutlar arası denge bozulur, bütün boyutların kesişimi olan Twisting Nether'dan gelen güç dalgaları ile gezegen depremler, dev dalgalar ve volkan patlamalarıyla sarsılmaya başlar. Portalların ve ritüelin yarattığı gerilim yüzünden sonunda gezegendeki bütün kozmik denge bozulur ve gezegen dağılır, ama aynı zamanda da bu dağınık yıkıntı, aynı kozmik güçlerin kesişimi sayesinde mucizevi bir şekilde bir arada da kalır ve bunun sonucunda Draenor bugünkü haliyle de bildiğimiz Outland'e dönüşür. Bu felaketi yaşayan Orc'ların yanı sıra, Alliance'ın Draenor'u işgal etmek için orada olan bütün kumandanları, başta Turalyon, Alleria, Khadgar ve yanlarındaki birlikleri de Outland'de kapalı kalmıştır. Bu kahraman fedakarlıkları yüzünden öldükleri kabul edilir ve Stormwind'in girişine heykelleri dikilir ve yıllarca kendilerine ne olduğuyla ilgili bile haber alınamaz...

World of Warcraft'ın Loading (yükleme) ekranlarından en gizemlisi.
İşte bu gizemin sebebi de burdaki mevzular ;b
Bütün bu felaketler olurken Orc'ları kaderine terkedip, sadık takipçileri ile açtığı ilk kapıdan girerek kaçan, güç peşindeki Ner'zhul'u ise burada aradığı güç değil, tam tersine korkunç bir son beklemektedir. Bütün bu olanları takip eden Sargeras'ın baş kumandanlarından Baş İblis Kil'jaeden, boyut kapısının diğer tarafında Ner'zhul'u ve takipçilerini karşılar. Hepsini tek hamlede öldürür ve Ner'zhul'un bedenini paramparça eder, ama ruhunu ona daha uzun süre işkence etmek için sağlam bırakır.

Ner'zhul, bu zavallı halinde mutlak yenilgiyi kabul eder ve eskiden de kendisini aldatmış olan ve Orc'ların felaketinin esas sorumlusu Kil'jaeden'e hizmet yemini eder. Bunun üzerine Kil'jaeden, Ner'zhul'un ruhunu Helm of Domination (Hüküm Miğferi) adını verdiği miğfere bağlayıp, miğfer ve zırhı da Frozen Throne'a (Donuk Taht) hapseder. Ner'zhul'un zaten Şaman'lığında da çok güçlü olan görüş gücü, algısı artmış, Kil'jaeden'in ona verdiği güç ile de yaşayan ölüler ordusu Scorge'un üzerinde mutlak bir iradeye sahip olmuştur. Shaman Ner'zhul, artık ölmüş ve Lich King Ner'zhul doğmuştur.


*Beyond the Dark Portal dip not:
Bu kısımda pek çok konu orjinalde ve hatta kitaplarında bile muğlak kalıyor, ama özellikle Outland'in ve Lich King'in nasıl oluştuğuyla ilgili kısımlar önemliydi, o yüzden onlara odaklandım. Zaten daha sonra devamında da neden bu kısımlar önemli öğreniciiz!




ÜÇÜNCÜ SAVAŞ
(Warcraft III: Reign of Chaos / Chaos War / Third War)

İkinci Savaş'ın Dark Portal'ı son kez kapatmasının üzerinden yıllar geçmiştir. Azeroth tarafında kalan Orc'lar, artık "Blood Haze" dedikleri, İblis Kanı'nın arta kalan etkisinden dolayı durgun ve etkisiz bireylere dönüşmüşlerdir. İlk Savaş'ın öksüz ve yetim kalan Orc'larından biri olan Go'el, kendi gerçek adını bilmeden büyümüş, insanların ona taktığı isim olan Thrall (köle) adı ile insanlar tarafından yetiştirilmiş ve Arena dövüşçüsü olarak kullanılmaktadır. Her şey bir gün Thrall'ın rüyasında gizemli bir uyarının gelmesi ile başlar...

"Sen! Horde'u bir araya toplayıp, liderliğinle halkını kaderlerine götürmen gerek!"
Bu uyarı, Asi Titan Sargeras'ın bütün gezegenlerdeki bilinçli yaşamı yok etmek için kurduğu İblis ordusu Burning Legion'un Azeroth'a geri geleceğini ve Azeroth'taki ölümlülerin kendi aralarındaki savaşların aslında nasıl da önemsiz olduğunu ilk elden Thrall'a göstermiştir.

Thrall
Bunun üzerine Thrall, önce kendisini, sonra da başlattığı isyan ile Azeroth'taki Orc'ların hepsini kölelikten kurtarıp, onları tek bayrak altında toplar ve halkını yeniden eski Şaman yollarına döndürür. Klanları bir araya topladıktan sonra da kendisine gelen uyarının dediğini yapıp, halkını gemilerle varlığı bile bilinmeyen karşı kıta Kalimdor'a taşır. Kalimdor'da önce Darkspear Troll'leri daha sonra da Tauren'lerle karşılaşan ve onlara yardımcı olan Thrall, bu halkların da sadakatini ve müttefikliğini kazanır ve günümüzdeki yeni Horde'un ilk adımları atılmış olur.


*Ara Not:
Thrall'ın kendi hikayesini merak ederseniz, zamanında IGN Türkiye için yazdığım 5 sayfalık yazıyı tavsiye ederim, konuyla ilgili de daha detay bilginiz olmuş olur: 
Thrall'ın Efsanesi


Arthas
Bunlar olurken Burning Legion da boş durmamaktadır, gezegenin direnişini kırmak için acımasız bir hileye başvuracaklardır. İnsan şehirlerinde bir hastalık salgını başlar, bunun bozulmuş tahıllardan geldiğini keşfeden Prens Arthas Menethil, duruma el koymak için olayın kaynağını bulmaya çalışır ve durumun gözüktüğünden çok daha kötü olduğunu farkeder. Bu hastalıktan ölenler, yaşayan ölü olarak yeniden dirilmektedir. Stratholme şehri bu hastalığın en yoğun şekilde yayıldığı yerdir ve eğer bir şeyler yapılmazsa bütün şehir halkı bir Undead (yaşayan ölüler) ordusuna dönüşecektir. Tabii ki aslında bütün bunlar bir tuzaktır, Arthas önlenemeyecek durumu engellemek adına şehrin tamamen temizlenmesini emreder. Önce Paladin'lerin lideri Uther, daha sonra da Arthas'ın yoldaşı (ve gizli aşkı) Jaina Proudmoore bu korkunç kararı uygulamayı redderler. Gözü dönen Arthas, Uther ve Paladin'lerini krallıktan aforoz eder, bunu gören Jaina da Uther'la birlikte Arthas'ı terkeder.

Arthas, yanında kalan sadık askerleri ile şehirdeki masum halkı kadın çocuk demeden acımasızca katleder, ama umutsuzca görür ki bu korkunç hamle bile boşunadır. Öldürdüğü her insan yaşayan ölü olarak yeniden dirilmektedir. Sonunda bu tuzak son adımına ulaşır ve yanan şehrin yıkıntılarında İblis Lordu Mal'Ganis kendisini Arthas'a gösterir. Bütün bunların sorumlusu olduğunu ve Arthas'ın işlerini kolaylaştırdığını söyleyip teşekkür ederek onunla alay eder. Kaderiyle yüzleşip intikam almak istiyorsa da kendisini kuzeydeki Northrend'de bulabileceğini söyleyip intikam tohumlarını atarak kaybolur. "Scourge" adı verilen Undead ordusu artık Doğu Krallıkları'nın üstüne salınmıştır.

Frostmourne
(Warcraft III'te Arthas almadan önce)
Mal'Ganis'in tuzağına düşen Arthas, her şeyi bırakıp birliklerinin tamamını alır ve kuzeye gider. Burada Mal'ganis'ten intikamını alırsa aynı zamanda Scourge'ün de başsız kalacağını düşünen Arthas, iblise karşı daha da güçlenebilmek için, Dwarf'ların varlığını keşfettiği büyülü kılıç Frostmourne'un peşine düşer.

Kılıcı bulduğunda artık Arthas fısıltılar ve yorgunluktan delirmek üzeredir. İntikam ateşiyle gözü dönen Arthas, halkını kurtarmak için ruhunu satar, kılıcın varlığını keşfeden Muradin Bronzebeard'in kılıcın lanetli olduğu uyarısını hiçe sayar, kılıcı alır ve tuzak tamamen kapanmış olur, iblis yapımı bu kılıç gerçekten lanetlidir ve aldığı ruhlarla güçlenmektedir. Arthas, Frostmourne'u eline alınca da aldığı ilk can, kılıca karşı onu uyaran Muradin olur. (Tabii bir süre sonra kardeşi Brann tarafından bulunan Muradin'in aslında ölmediği, ama hafızasını kaybettiği ortaya çıkar ve kendine gelince önce Icecrown saldırısında savaşır, sonra da Dwarf'ların lideri olur, halen daha kanlı canlı Ironforge'da tahtta bulunmaktadır.) İnsan olan Arthas orada Frostmourne'u eline alınca ölür, kendisi artık Scourge'ün vicdansız bir kumandanıdır ve gizemli lideri Lich King'in iradesinde, günümüzdeki Death Knight'ların ilki olmuştur.


Lich King ve Scourge, amansız saldırısına Lordaeron'dan başlar. Arthas, şölenlerle karşılanarak girdiği şehirde aslında eskiden olduğu kişi olmadığını, babasını bizzat öldürerek gösterir. Şehri yakıp yıkar ve bütün halkını öldürüp yeniden dirilterek Scourge'ün saflarına katar. Bu yeni güçle kuzeye, High Elf topraklarına, Quel'thalas'a ilerler. Elf'lerin güç kaynağı olan Sunwell'i kullanarak hain büyücü Kel'thuzad'ı bir Lich olarak yeniden kaldırıp, onun yapacağı güçlü büyülerle Burning Legion'un yıkım kumandanı Baş İblis Archimonde'u Azeroth'a getirmeyi amaçlamaktadır. Scourge ve Arthas bu yolda ve Azeroth'un direnişini kırmakta sadece birer piyondur. 

Kel'thuzad
Buna rağmen Scourge'ün Quel'thalas'a saldırısı öyle korkunç ve ölümcül bir saldırıdır ki, ölüler ordusunun yürüdüğü yol bir daha hiçbir yaşam barındırmayan ve üzerinde lanetin kol gezdiği bir yara olarak halen daha yerindedir. Bu yürüyüş sonunda High Elf'lerin %90'ını yok eden ve en büyük direnişi yöneten kumandanları Sylvanas Windrunner'ı da Banshee olarak yeniden dirilterek cezalandıran ve kendi iradesine bağlayan Arthas, amacına ulaşır ve hain büyücü Kel'thuzad'ı Sunwell'i zehirleyip gücünü yok ederek kaldırmayı başarır.

Grom, Night Elf'lere karşı
Bu sırada Horde'un yeniden toparlandığını ve kendi iradeleri dışında Kalimdor'da güçlendiğini farkeden Burning Legion kumandanları, geçmişte olduğu gibi Orc'ları yine iradelerine bağlamak için Mannoroth'u Azeroth'a getirirler. Kendilerine engel olabilecek en güçlü varlıklardan biri olan Yarı Tanrı Cenarius'u yok etmek için, Orc'ları kullanmayı planlarlar ve zaten Cenarius'un bölgesinde yerleşmeye çalışan Warsong Klanı ve lideri Grommash Hellscream'i yeniden gözlerine kestirirler. Kutsal ormanına bilmeden saldırdıkları Cenarius'un acımasızca halkını katlettiğini gören Grom, çaresizce hayatta kalmak için Mannoroth'un kanından yeniden içer ve eskisinden çok daha güçlü bir kan laneti ile karşı saldırıya geçip, Yarı Tanrı'yı acımasızca öldürür. 

Bunun üzerine, artık bir Lich olan Kel'thuzad, dirilme amacını yerine getirir ve Cenarius'un ölümüyle de önünde engel kalmayan Archimonde'a Azeroth'un kapılarını açar. Archimonde, ilk iş direnişin son kalesi olan büyü şehri Dalaran'ı adeta kumdan bir kaleyi bozarcasına yok eder ve Azeroth'daki yaşam enerjisinin en büyük kaynaklarından biri olan Hyjal Dağı'ndaki Yaşam Ağacı Nordrassil'e doğru Burning Legion saldırısını başlatır.




Thrall, bu sırada Kalimdor'da dağılmış Klanları toplar ve sonunda Grom'a ve Warsong Klanı'na da ulaşmayı başarır ama hüsranla yeniden kan lanetinin esaretine girdiklerini farkeder. Bu durum diğer Orc'lara da bulaşıp aynı kabusu yeniden yaşamak üzerelerken Thrall, Grom'la yüzleşir. Geçmişte de ilk kanı içen o olduğu için bu iradeyi kırabilecek tek kişinin o olduğuna abisi gibi gördüğü Grom'u ikna eder. Bu çabayı gören Mannoroth, Thrall'ın çabasını ciddiye almaz ve Grom ve bütün Orc'ların geçmişte de olduğu gibi Burning Legion'un askerleri olacağını söyleyip Thrall ile alay eder. Fakat Thrall'ın konuşması işe yaramıştır, Grom son bir çabayla Mannoroth'a saldırır ve güçlü iblisin onu küçük görmesinden faydalanarak Mannoroth'u tek bir hamleyle yok eder.



Mannoroth'un ölümü ile açığa çıkan patlama yüzünden Grom ölümcül şekilde yaralanır, yanındaki Thrall'a son nefesinde "Artık özgürüm!" der, ama aslında Thrall'ın da dediği gibi, Mannoroth'u öldürüp, Burning Legion'un üzerindeki iradesini kırmayı başaran Grom, aslında bu fedakarlığı ile bütün Orc'ları özgür iradelerine yeniden kavuşturmuştur.

Artık özgür olan Orc'ların tamamı Thrall'ın Warchief'liği altında Horde'un kurucu özgür gücü olmuştur. Ama artık Burning Legion, Archimonde liderliğinde tam gücüyle sona yaklaşmaktadır. Azeroth'un bütün yaşamının yok olma tehlikesi, Thrall'ın ve Jaina'nın çabaları ve yeniden ortaya çıkan, en başından beri herkesi uyarmaya çalışan eski Gardiyan Medivh sayesinde ilk kez Orc'lar ve İnsanlar omuz omuza savaşmak zorunda kalır. Yaşam Ağacı Nordrassil'in halkı Night Elf'ler de Cenarius'u kaybetmenin korkusu ile ölümsüzlüklerini tehlikeye atarak savaşa dahil olurlar. Azeroth'un tarihindeki ikinci büyük Burning Legion direnişi başlamıştır. Ama bu büyük direnişe rağmen Archimonde, bütün kumandanları ve ordusunun büyük kısmı yenilse de yaşam ağacına ulaşmayı başarır.


Night Elf'ler bu aşamada kritik bir kararla ölümsüzlüklerini feda ederler. Ruhlarını ormanlara bağlayan eski Elf'lerin ve doğanın bağlayıcı ruhları Wisp'leri, Horn of Cenarius'u üfleyerek Archimonde'a saldırtırlar. Wisp'lerden oluşan büyük bir bulutun saldırısı altında kalan Archimonde bu saldırıya karşı dayanamaz ve ölür. Archimonde'un ölümüyle oluşan patlamada saldırıdaki bütün Wisp'ler ve bölgedeki bütün yaşam da yo kolur ve Night Elf'ler ölümsüzlüğünü kaybeder.

Ama yaşam ağacı yaralarına ve Archimonde'un enerjisini emmesine rağmen kurtulur ve bölgede yaşamı yeniden başlatabilecektir... Üçüncü Savaş mutlak Burning Legion yenilgisi ve fedakarlıkların getirdiği büyük bir zaferle sona ermiştir.


*Üçüncü Savaş için dipnot:
Burada linklediğim cinematic'ler daha önce de dediğim gibi sadece bir kısmı. Oyun içi de olmak üzere türlü cutscene ve cinematic var. Hepsini vermiyorum ve yine inanması zor olabilir ama bu çok çok daraltılmış bir özet, genel fikir vermesi için. Umarım amacına ulaşmıştır ^^





KIL'JAEDEN VE LICH KING SAVAŞI


(Warcraft III: The Frozen Throne / Kil'Jaeden's War against the Lich King / Ascension of the Lich King)

Hapis halindeki Lich King Ner'zhul
Üçüncü Savaş'ın sonunda yenilen Burning Legion, her ne kadar türlü fedakarlıkla yüz yüze mücadele etmek zorunda kaldıysa da en büyük darbeyi aslında Azeroth'u zayıflatması için kullanmak istedikleri yaşayan ölüler ordusu Scourge'ün iradesinin lideri olan Lich King'in, yani Ner'zhul'un ihaneti sonucu görürler. Çünkü Archimonde'a karşı savaşan birleşik Horde ve Alliance birlikleri Burning Legion'un beklediği gibi Scourge tarafından yeterince zayıflatılamamıştır. Hatta Lich King'in baş kumandanı Death Knight Arthas, kendi kişisel intikamını almak için Stratholme katliamının sorumlusu olan İblis Mal'ganis'in peşine düşmüştür. Amacına da ulaşan Arthas, Mal'ganis'i öldürmeyi başarır ve bundan sonra bu zaferle Lich King'i de Burning Legion'un iradesinden tamamen kurtarmış olur.

Ner'zhul'un amacı ve Arthas'a vaadi şudur: Burning Legion'un bile karşı duramayacağı, bir gezegen dolusu yaşayan ölüler ordusuna hükmedebilecek, korkunç, üstün bir varlık oluşturup, intikamlarını almak. Bunun için Arthas, Lich King ile bir olmayı kabul eder ve ihaneti tamamlamak ve Lich King'i özgür bırakmak için, liderinin çağrısı üzerine, Ner'zhul'un da ruhunun hapsedildiği Northrend'deki Frozen Throne'a doğru yola çıkar. Böylece Kil'jaeden'in ve Burning Legion'un yarattığı silah kendisine dönmüş olur ve Kil'jaeden'e karşı Lich King'in intikam savaşı başlar.

Illidan Stormrage
(Sundering zamanındaki hali)
Burning Legion'un baş kumandanlarından olan Kil'jaeden, sıfatı Deceiver'a (Aldatıcı) uygun şekilde ve alışık olduğu üzere hileye ve entrikaya başvurarak bu sorunu çözme yoluna gider. Artık bir Night Elf'den çok İblis olan Illidan Stormrage'i bulur. Kil'jaeden'in 10 bin yıl önceki ilk Burning Legion işgalinde başına bela olan Illidan, artık bir sürgündür ve halkı bütün fedakarlığına rağmen kendisini dışlamış, binlerce yıl hapsetmiş ve reddetmiştir. Bu yüzden, intikam ateşiyle yanan Illidan, Kil'jaeden'e çok uygun bir hizmetkar adayıdır.

Illidan, Üçüncü Savaş sırasında
Illidan'ın bu şekilde cezalandırılmasının sebebi, bu ilk işgalde İblis'lere karşı ateşe karşı ateş mantığında savaşan, İblis güçleri ile yüklü Demon Hunter'ların ilki olmasıdır. Demon Hunter (İblis Avcısı) olmak için geçtiği yolda, Illidan kendi gözlerini feda etmiş, Sargeras tarafından yakılan gözlerinin yerine, her tür büyünün izini görebilen ve aldatıcı İblis'lerin gerçek yüzlerini ve saklandıkları yerleri bulabileceği bir "Fel Görüş" özelliği kazanmıştır. Aynı şekilde öldürdüğü her büyük İblis'in de gücünü emip, silahlarına el koyarak, kendisini yarı Night Elf, yarı İblis bir ölüm makinesine dönüştürmüştür.




Tyrande Whisperwind
Bu metodlar, büyü kullanımının bile hoş karşılanmadığı, doğa ile ruhları eş bir şekilde yaşayan Night Elf toplumunda akıl almaz bir sapıklık ve suç olarak görülmüş, Illidan her ne kadar savaşında ve metodlarında başarılı ve etkili de olsa, sonunda 10 bin yıl önce işlediği suçlar ve Well of Eternity'nin büyülü sularıyla yeni Well'ler yaratıp kaotik enerjileri ve Sargeras'ın İblis'lerine yol açması yüzünden ikiz kardeşi İlk Druid Malfurion Stormrage tarafından yakalanıp Sentinel (Bekçi) güçleri tarafından hapsedilmiştir. Illidan aslında bunları da yaparken yine İblisleri ve liderleri Titan Sargeras'ı kandırmayı ve tuzağa düşürmeyi amaçlamıştır, ama kendi halkı bu metodlar işe yaramasına ve sonunda aslında yine Illidan'ın sayesinde Burning Legion'un ilk işgaline karşı zafer kazanmalarına rağmen, bu yolda uyguladığı hileleri ve suçları affetmemişler ve Illidan'ı "Betrayer" (hain) olarak damgalamışlardır.

Malfurion Stormrage
Üçüncü Savaş sırasında ise Burning Legion'un saldırısına karşı çaresiz kalan Night Elf'lerin lideri ve Illidan'ın umutsuz aşkı, (çocukluk arkadaşı ve aynı zamanda ikiz kardeşinin de sevgilisi) Tyrande Whisperwind, Sentinel'leri ve Illidan'ın baş gardiyanı Maiev Shadowsong'u etkisiz hale getirir ve Illidan'ı serbest bırakır. Serbest kalan Illidan Üçüncü Savaş'ın gidişatını değiştirecek derecede etkili olur. Bunun sayesinde de kaçmasına göz yumulur. Tabii Maiev bu durumu kabullenmez ve sorumluluğu olarak gördüğü Illidan'ın peşine düşer.

İşte bu durumdaki bir kaçak olan Illidan'ı bulan Kil'jaeden, kendisine Arthas'ı avlamasını ve Lich King'le birleşmeden onu öldürmesini, bunu başarırsa karşılığında Illidan'a büyük bir güç bahşedeceğini söyler. Bu teklifi kabul eden Illidan, Arthas'la yüzleşmesinden önce, Gul'dan'ın da zamanında peşinde olduğu ve canını uğruna kaybettiği Eye of Sargeras mücevherini ele geçirmek için Tomb of Sargeras'a gider. Maiev de peşinden takiptedir, fakat Maiev, Illidan'ın yeni hizmetkarları, eski Night Elf olan ve 10 bin yıl önceki savaşta lanetlenerek su altında yaşayacak biçimde şekil değiştirmiş olan yarı sürüngen Naga'ları ile beraber mücevhere ulaşmasına engel olamaz.

Illidan ve Skull of Gul'dan
Skull'ın gücü ile Illidan'ın dönüşümü tamamlanmış ve tam bir Demon olmuş son hali.

Sentinel Maiev
Bundan sonra Azeroth boyunca uzun bir kovalamaca olur ve Burning Legion İblislerinin Felwood ormanını dönüştürmek için eski büyülü eşyalardan Skull of Gul'dan'ı kullandığını duyan Illidan, buraya yönlenir, sonunda Skull'ı elinde tutan Tichondrius'u yenip Felwood'u kurtaran Illidan, eski Warlock'un Sargeras tarafından güçle yüklenmiş kafatasındaki bütün enerjisini emer ve artık bu yeni güçle tam bir İblis'e dönüşür. Maiev bu haliyle tek başına Illidan ile başa çıkamayacağını anlayıp Illidan'ın kardeşi Malfurion'dan ve Night Elf'lerin lideri Tyrande'den yardım ister. Ama Maiev'in Tyrande'ye, daha önce Illidan'ı serbest bıraktığı için büyük bir kini vardır. Maiev bu kinini, ilk fırsatta uygulamaya döker ve bir kargaşa anında Malfurion'a Tyrande'nin öldüğünü söyler ve geride bırakılmasına neden olur. Bunun da sayesinde ve eski High Elf ve artık Blood Elf'lerin lideri olan güçlü büyücü Kael'thas Sunstrider'ın da yardımıyla Illidan'a yetişir ve Eye of Sargeras'ı kullanmasına engel olurlar. Bu mücadele sırasında Maiev'in ihaneti ortaya çıkar ve asırlar sonra Illidan ve Malfurion omuz omuza sevdikleri kadını kurtarmak için mücadele verirler. Sonunda başarılı da olurlar ama bu, Malfurion'un Illidan'ın sürgün cezasını kaldırması için yeterli değildir. Illidan tekrar serbest kalır ve tekrar Arthas'ın peşine düşer... Farketmese de Maiev de arkasındadır.

Lady Vashj, Prens Kael'in bineği Phoenix A'lar ve Kael'Thas Sunstrider, önlerinde de Ashtongue Draenei'lerin lideri Akama

Büyü ile hapsedilmiş halde
Pit Lord Magtheridon
Bu olanlara yardım etmek zorunda kalan Kael'thas, ortalık durulunca halkının yaralarını sarmak için Quel'thalas'a geri döner. Arthas'ın korkunç saldırısı sonucu halkının %90'ını kaybeden Prens Kael, hayatta kalan High Elf'leri bu yıkımın anısına Blood Elf (Kan Elf'i) olarak adlandırmıştır. İronik bir şekilde Blood Elf'ler kana olmasa da büyü gücüne vampirik derecede bağımlı haldedir ve Arthas'ın saldırısı sonucu sonsuz büyü kaynakları Sunwell'i de kaybetmişlerdir. Halkının hayatta kalabilmesi için yeni bir büyü kaynağı arayan Prens Kael ve Blood Elf'ler, bu zayıf zamanlarında Lord Garithos adlı bir İnsan Şövalye tarafından yakalanıp, esir edilir. Bu durumdan ise Lady Vashj adlı dişi Naga lideri tarafından kurtarılırlar. Vashj, Kael'i ve Blood Elf'leri Outland'e götürür. Burada lideri Illidan'ın onlara büyü kaynağı konusunda yardımcı olabileceğini söyler. Fakat Illidan, Maiev tarafından köşeye sıkıştırılmıştır, Vashj ve Prens Kael güçlerini birleştirip Illidan'ı kurtarır. Bu sırada Outland'in yerlisi Draenei'lerle de ittifak kurup güçlerini birleştirir ve önce Maiev'i sonra da Outland'in Lord'u Pit Lord Magtheridon'u alt edip, ikisini de esir ederler.

Fel Kristalinden büyü çeken bir Blood Elf
Bu ortak başarıları sonrası Illidan, Vashj'ın söz verdiği üzere Blood Elf'lere yeni büyü edinme yolları öğretir. Bu sayede artık Blood Elf'ler Fel enerjileri kristallerde odaklayıp oradan emerek büyü açlıklarını rahatça giderebilecek hale gelirler. Ama bu metod aynı zamanda mavi, saf Arcane büyü gücüyle parlayan gözlerinin Fel'in yeşil ışığı ile kirlenmesine de neden olur. Artık, Blood Elf'lerin gözleri hep yeşil kalacaktır.

Blood Elf'lerin de kurtarıcısı ve Outland'in yeni Lord'u artık Illidan'dır. Fakat tam zaferini ilan ettiği sırada Kil'jaeden bütün hiddetiyle karşısına dikilir. Outland'de de Illidan'ı kolayca bulmuştur. Arthas'a karşı neden başarısız olduğunu ve neden Eye of Sargeras'ı kullanarak Frozen Throne'u yok etmediğini sorar.

Illidan, Maiev yüzünden düştüğü durumu ve nasıl kaçmak zorunda kaldığını anlatıp, artık Arthas ile arasında engel kalmadığına ve ilk iş Kil'jaeden'in ona verdiği göreve döneceğine İblis'i ikna eder. Gerçekten de sözünü tutan Illidan, Lady Vashj liderliğindeki Naga'ları ve yeni müttefiki Kael'thas ve Blood Elf'lerini de alıp Northrend'e, Arthas'ı bulmaya gider.


~ ~ ~

Bu sırada, eski Lordaeron toprakları olan, artık Plaguelands olarak anılan bölgede, yaşayan ölüler arasında üç taraflı bir iç savaş patlak vermiştir. Lich King'in ve baş kumandanı Arthas'ın Burning Legion'un iradesinden çıkmasıyla büyük bir Undead grubu kendi özgür iradelerine kavuşmuş ve eski High Elf kumandanı, Banshee Sylvanas Windrunner'ın komutası altında kendilerine Forsaken (terkedilmişler) diyerek birleşmişlerdir. Diğer iki güç olan, Lich King'in Scourge'ü ve halen daha Burning Legion'un iradesinde olan Undead'leri yöneten İblis Kumandanları Dreadlord Nathrezim'lere karşı eski ülkelerini ele geçirmeye çalışmaktadırlar.

Sylvanas ve Forsaken Undead'ler
O sırada Dreadlord'ların Archimonde'un yenilgisinden haberleri yoktur, o yüzden buradaki güçlerdeki bölünmeye anlam veremezler ama ellerinden geldiğince tekrar dağınık Undead'leri kontrol altına almaya çalışmaktadırlar. Fakat sayısı günden güne artan, kendi iradesine sahip Undead'lere karşı koyamazlar. Lich King'in Scourge'ü de Arthas'la beraber kuzeye gidince, Sylvanas artık bölgenin mutlak hakimi olur ve Banshee Queen olarak anılmaya başlar. Forsaken halkı, eski Lordaeron şehrinin yıkıntıları altında kendilerine yeni bir şehir inşa edip, buraya Undercity derler ve baş şehirleri de burası olur.


İradesini geçiremediği Forsaken'ları çok da umursamayan Lich King ise tamamen Arthas'a ve onun başarıyla Frozen Throne'a ulaşmasına odaklanmıştır. Fakat Kil'jaeden'e karşı sözünü tutmak isteyen Illidan, Arthas'ı sonunda yakalar ve amansız bir dövüş sonucunda Arthas galip gelir. Illidan'ı ölümcül yarası ile geride bırakır ve Frozen Throne'a doğru artık önünde engel olmadan çıkar. Illidan bu yaraya rağmen kurtulur, ama bu zayıf haliyle tekrar Arthas'la yüzleşmeyi göze alamaz ve tekrar Outland'e kaçar.

Illidan, Arthas'a karşı...

Arthas sonunda Lich King'e ulaşır, lanetli kılıcı Frostmourne ile Ner'zhul'un hapis tutulduğu Frozen Throne'un buzlarını parçalar ve Helm of Domination'ı başına takıp iki ruhun ve iki gücün birleşmesini sağlar. Artık Ner'zhul ve Arthas yoktur, sadece eskisinden çok daha güçlü ve korkunç bir Lich King vardır. Gücünü toplamak ve iradesini tekrar kurmak için Lich King, artık hapis olarak değil, bir kral olarak tahtına oturur ve beklemeye başlar...


*Bunu hatırlayın, World of Warcraft: The Wrath of the Lich King'in hikayesine geldiğinizde lazım olacak ;b


~ ~ ~

Thrall ve Rexxar
Arthas ve Illidan birbiriyle uğraşırken ve Undead'ler özgürlük mücadelesi verirken, bu sırada Kalimdor'da Thrall ve yeni Horde'u da, kendi ülkelerini ve şehirlerini kurmak için bölgelerini temizlemekle meşguldür. Thrall'a sadık dostları yanında beklenmedik kahramanlar da yardımcı olmaktadır. Horde'un şampiyonu Rexxar, maceracı bir Pandaren olan Chen Stormstout, Tauren'lerin lideri Cairne ve oğlu Baine, Frostwolf Klanı'nın eski Baş Şaman'ı ve yeni lideri Drek'thar, Thrall'ın Üçüncü Savaş'taki baş müttefiki İnsan büyücü Jaina ve başka diğer pek çok kahraman sayesinde önce bölgedeki düşmanları temizlerler, sonra da Thrall'ın babası Durotan'ın anısına Durotar'ı ve eski Warchief Orgrim Doomhammer'ın anısına da baş şehir Orgrimmar'ı kurarlar. Artık Orc'ların da yeni Horde'un da kendilerine ait bir yurtları vardır.





*Frozen Throne dip not:
Evet, bütün ön hikayeyi nispeten genişleterek ve ilgili imajları da ekleyip bitirdim. Umarım alnımın akıyla altından kalkabilmişimdir :b
Bundan sonrası artık World of Warcraft, eklenti paketleri ve yamalarının hikayeleri. Nispeten çok daha özet olacak tabii, zaten doğru olanı da oyunun içinde bu hikayeleri ilk elden yaşamak, ama genel bir fikir olması için yine işe yarar diye umuyorum.
O zamaaan WoW'un konusuna başlayalım madem! ^^




ALLIANCE-HORDE SAVAŞI

(World of Warcraft / Drums of War / Kalimdor & Eastern Kingdoms)

"Seasons of War"
(World of Warcraft Cinematic Intro)


"Ölümlü ırkların bir araya gelip Burning Legion'a karşı omuz omuza durmasının üzerinden dört yıl geçti. Azeroth kurtulmuş olsa da, Horde ve Alliance arasındaki bu kırılgan birlik artık buhar oldu. Savaş davulları bir kez daha gürlüyor..." - Tyrande Whisperwind

- Onyxia, Molten Core, Maraudon, Dire Maul (1.0, 1.2, 1.3)

Durotar'ın çorak topraklarına yerleşmeyi amaçlayan Thrall'ın yeni Horde'u, Orc, Tauren ve Troll'lerin yanına Eski High Elf kumandanı ve artık Banshee Kraliçe olarak anılan Sylvanas'ın liderliğindeki kendi özgür iradelerine sahip yürüyen ölüler olan Undead'leri de kabul eder. Alliance tarafından iğrenilen ve reddedilen Lordaeron'un eski halkı, bu yüzden kendilerine "Forsaken" (terkedilen) adını takmıştır ve artık ölümün ötesinde ve bütün intikam hırsıyla Horde'a sadık kalacaktır.

İnsanların oluşturduğu ikinci Alliance ise, High Elf'lerin büyük çoğunluğunu kaybetmesine rağmen Tyrande Whisperwind liderliğindeki Night Elf'ler ile ittifak yapar ve böylece İnsan, Dwarf ve Gnome'ların yanına Night Elf'ler de katılarak günümüzdeki Alliance'ı oluştururlar.

Onyxia
Alliance'ın ve Stormwind'in Kralı Varian Wrynn'in esrarengiz bir şekilde oradan kaybolmasından sonra ise genç prens Anduin büyüyene kadar tahta Bolvar Fordragon vekillik eder. Fakat Bolvar'ın çabaları tam da Kral'ın kaybolduğu sırada ortaya çıkan bir asilzade kadın tarafından sekteye uğramaktadır. Zihin kontrolü ve manipülasyon konusunda da çok etkili olan bu kadın aslında Siyah Ejder Onyxia'dır ve sadece Alliance'ı değil, Horde'u ve bütün Azeroth'u tehlikeye atmaktadır. Onyxia tehdidi daha da büyümeden, kendi evinde, dağların içindeki ininde yüzleşilmelidir.


Dwarf İç Savaşı ve Ragnaros'un ilk gelişi
Blackrock Dağı'nın derinliklerindeki eski Dwarf içsavaşının kalıntısı da yeniden ortaya çıkmış ve Azeroth'u tehdit etmek üzeredir. Dwarf içsavaşı sırasında Dark Iron Dwarf'ların lideri Thaurissan, Bronzebeard ve Wildhammer'ların ortak gücüne karşı koymak için güçlü bir elemental çağırmak ister, bunun sonuncunda istemeden ateş düzleminin lordu Ragnaros ve türlü kumandanını Blackrock Dağı'nın derinliklerine çağırır. Ragnaros gücünü toplamak üzeredir ve bütün Azeroth'u alevleri içinde bırakmak için sadece doğru zamanı beklemektedir. Kahramanların, Molten Core dehlizlerine girip bunu gerçekleşmeden engellemesi gerekmektedir.

Bu sırada eski Centaur şehri Maraudon'da da karanlık gelişmeler olur ve eski Highborne şehri Dire Maul da Ogre işgali altına girmiştir. Müdahale edilmezse hem Centaur'ler, hem de Ogre'ler ciddi birer tehdide dönüşecek gizli güçlere ulaşmak üzeredir.

- Call to War: Battlegrounds (1.4, 1.5)


Alterac Valley tarafları
Bu sırada Horde ve Alliance arasındaki savaş da giderek kızışmaktadır. Üç cephede devamlı çatışma olur ve Azeroth'ta maceraları sırasında zaten sık sık karşıya gelen kahramanlar göreve çağrılır. Alterac Valley'de Frostwolf Klanı ve işgalci Dwarf güçleri karşı karşıyadır. Arathi Basin'de ise Forsaken güçleri ve bölgedeki Alliance birlikleri kaynaklar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmakadır. Warsong Gulch'ta ise işgalci Warsong Klanı, Night Elf ormanlarındaki stratejik noktaları ele geçirmeye çalışmaktadır.

- Blackwing Lair (1.6)


Neffy
Savaş devam ederken, öldürülen Onyxia'nın büyük kardeşi Blackwing yani Nefarian ortaya çıkar.

Siyah Ejderler'in ve kardeşinin intikamını almak için ininde korkunç deneyler yapmakta ve büyük canavarlara hükmetmektedir.

Neferian'ın bu korkunç planlarını gerçekleştirmesini engellemek için kahramanların tekrar bir araya gelip bu tehlikeyi yerinde bastırması ve Blackwing'in inini temizlemeleri gerekmektedir.


- Zul'Gurub, Rise of the Blood God (1.7)

Hakkar, the Soulflayer
Blackwing Lair'in temizlenmesinden sonra Blackrock Dağı'nın güneyinde yeni bir tehlike ortaya çıktığı anlaşılır. Troll'lerin eski Kan Tanrısı Hakkar'ın Avatar'ı gizli ayinler sonucu Azeroth'a getirilmiştir. Kendisini çağıran Gurubashi Troll'lerini esir alan Hakkar, eski Troll şehri Zul'Gurub ve çevresinde terör estirmekte ve gücünü arttırmaktadır.

Azeroth'un en eski ırklarından olan bilge Zandalari Troll'leri Hakkar'a karşı mücadele etmek için yeniden ortaya çıkmıştır, ama tek başlarına yetersiz kalırlar. Zandalari'lerin Horde ve Alliance kahramanlarının yardımına ihtiyaçları vardır.

- Dragons of Nightmare, The Gates of Ahn'Qiraj (1.8, 1.9)


Yeşil Ejder Emeriss ve
arkasında Emerald Dream portal'ı
Hakkar, Doğu Krallıkları Kıtası'nın güneyinde terör estirirken bu yetmezmiş gibi, Azeroth'un çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan Emerald Dream portallarından gelen Yeşil Ejderhalar görülür. 

Bulundukları bölgede gördüklerine saldıran ve garip şekilde hareket halindeyken bile uyuyor gözüken bu ejderlere karşı kahramanlar birlik olmak zorunda kalırlar.




Bu sırada Silithus çöllerinde ise dev böceklerden oluşan eski Qiraji ırkı birden aşırı düşmanca ve işgalci davranmaya başlar. Bilinmeyen bir süredir Scarab Duvarı'nın arkasında gizli kalan ve kapalı bir yıkıntı olduğu zannedilen Ahn'Qiraj Tapınağı ise birden aktif hale gelmiştir. Bronz Ejderhalar ve bölgedeki Cenarion Circle'a ait Druid güçleri bu gelişmeye karşı Kalimdor halklarını uyarır ve güçlerini bir kez daha birleştirmek zorunda kalan Horde ve Alliance, uzun bir uğraş sonunda gereken yığınağı yapıp Ahn'Qiraj'ın kapılarını açar.

Yıkıntıların ve tapınağın temizlenmeye çalışılması ise Qiraji'lerin saldırıya geçme nedenini ortaya çıkarır. Bütün bunların arkasında kadim zamanlardan kalan büyük bir düşman vardır: 

C'thun...

Eski Tanrı uyanmıştır ve Kahramanların Bronz Ejderler ile güçlerini birleştirip, Eski Tanrı'yı yenip, yeniden hapsetmesi gerekmektedir.






- Naxxramas, Shadow of the Necropolis (1.11)

Kel'Thuzad ve Naxxramas
Lich King Ner'zhul, Arthas ile güçlerini birleştirmiş ve beklemeye geçmiştir, ama artık Plaguelands olarak anılan eski Lordaeron toprakları üzerinde, baş kumandanı, eski büyücü Kel'Thuzad, Lich King'in etkisini arttırmak için ölüm vebasını yaymaya devam etmektedir.

Kel'Thuzad, sonunda güçlerini arttırmak ve kendisine karşı en büyük direniş olan Argent Dawn ve Scarlet Crusade'i bitirmek için üssü olan havada süzülen ölüm şehri Naxxramas'ı ve içindeki bütün korkunç güçleri Plaguelands üzerine indirir. Azeroth'un kahramanları bu büyük tehdide karşı Argent Dawn ile beraber savaşarak Kel'Thuzad'ı geri püskürtmek zorundadır.






*World of Warcraft 1.0 için dip not:
Bu ilk halindeki WoW içeriğinin yani Vanilla'nın hikayesiydi, bütün detayları yok, bütün zindanların hikayesi de yok. Zaten şu anda da oyun içerisinde çok az kısmı orjinal halindeki gibi kaldı ve halen aynı şekilde oynanabiliyor. O yüzden bilenler için de bir nevi anılar geçidi olmuştur diye umuyorum, bilmeyen ve ilk kez görenler için de yönettiğimiz kahramanlarımız konu olarak hangi maceralarla yola başladı, onu görmüş olmaları açısından faydalı olmuştur diye umuyorum.




BURNING LEGION İŞGALİ VE OUTLAND SAVAŞI

(World of Warcraft: The Burning Crusade / Outland)

"The Dark Portal"
(The Burning Crusade Cinematic Intro)



"Hapsedildim, 10 bin yıl boyunca... Kendi topraklarımdan sürgün edildim...
Ve şimdi, siz benim topraklarıma mı giriyorsunuz?
Hazır değilsiniz..." - Illidan Stormrage


- Before the Storm (2.0)
(
Hellfire Citadel, Karazhan, Gruul's Lair, Coilfang Reservoir, Tempest Keep)

İblis Lordu Doom Lord Kazzak Dark Portal'ı yeniden açar ve Burning Legion'un türlü İblis'ini Azeroth'a saldırtır. Saldırıyı bastıran Horde ve Alliance, yeni müttefikleri Blood Elf'ler ve Draenei'ler ile Dark Portal'dan yeniden Outland'e geçer. Alliance, Honor Hold'daki eski kahramanlarıyla, Horde da ilk savaşa katılmamış, bozulmamış Orc'lar olan Mag'har'larla buluşur.

Fakat, kahramanlar, aynı anda bir çok tehditle yüzleşir:

Hellfire Citadel kompleksi, Illidan'ın Magtheridon'un kanıyla üretip güçlerini arttırdığı Orc'lar tarafından işgal altındadır. Önce bu Orc'lar temizlenmeli, başlarındaki Kargath alt edilmeli ve Magtheridon'u esir eden büyü bozulup, bu gücün kaynağı olan Magtheridon da öldürülmelidir.

Ayrıca eski Gardiyan Medivh'in büyü kulesi Karazhan'ın Burning Legion'un etkisine girdiğinden şüphelenilmektedir, bu yüzden kule tamamen temizlenmeli ve bu tehditten arındırılmalıdır. Yoksa, Legion'un destek birliklerine bir geçit kapısı haline gelecektir.

Son olarak da Illidan'ın emrindeki Ejder Katili dev Gronn Gruul ve Ogre hizmetkarları inlerinde temizlenmeli, sonrasında Illidan'ın baş kumandanları Naga'ların lideri Lady Vashj ve Blood Elf'lerin eski lideri Kael'thas da etkisiz hale getirilmeli, Naga'ların Zangarmarsh'daki üssü Coilfang Reservoir ve Kael'thas'ın ele geçirdiği eski Draenei uzay gemileri Tempest Keep de temizlenmelidir. Böylece Illidan'a ve Black Temple'a yapılacak son saldırının da önü açılmış olacaktır.

- The Black Temple (2.1)



Başta Burning Legion işgalinin kaynağı olmasına rağmen, Outland'in artık yeni bir lideri vardır: Illidan, Naga askerleri, hain Blood Elf'lerin lideri Kael'thas, Ashtongue Draenei'ler ve Akama'nın sayesinde Burning Legion'un baş kumandanı Pit Lord Magtheridon'u yenip esir etmiş ve eski Karabor, yeni Black Temple'ı ele geçirmiştir. Fakat kumandanlarını teker teker dize getiren kahramanlar, sonuçta kaçacak yeri kalmayan Illidan ile yüzleşir. Akama'nın ihaneti ve kahramanlara yardımı sayesinde Illidan ve eski bekçisi Maiev tekrar yüzleşecektir.

- The Gods of Zul'Aman (2.3)



Illidan'a karşı savaşıp galip gelen kahramanlar, hemen sonrasında Quel'thalas topraklarındaki Zul'Aman'dan başlayan Zul'jin liderliğindeki Amani Troll isyanı ile yüzleşmek zorunda kalır.

- The Fury of the Sunwell (2.4)



Zul'jin'in de öldürülmesi ve Zul'Aman'ın temizlenmesi sonrasında ise Burning Legion tekrar saldırır. Bu kez Blood Elf'lerin eski lideri, Hain Kael'thas, eski büyü kaynakları olan Sunwell ve çevresini İblis işgaline açar. Sunwell'i Kil'jaeden'i yeniden Azeroth'a getirmek için kullanmayı amaçlamaktadır. Alliance ve Horde birlikleri Sunwell'in bulunduğu adayı basıp bunu engellemek zorundadır.




LICH KING'İN DÖNÜŞÜ

(World of Warcraft: The Wrath of the Lich King / Northrend)



"Oğlum, doğduğun gün, Lordaeron'un bütün ormanları adını fısıldadı: Arthas.
Çocuğum, büyümeni ve bir doğruluk silahına dönüşmeni gururla izledim.
Hatırla, soyumuz her zaman bilgelik ve güç ile hükmetmiştir.
Ve bu yüzden biliyorum ki, elindeki büyük gücü kullanırken kendini dizginleyebileceksin.
Ama oğlum, en gerçek zafer, halkının kalbini canlandırıp, heyecan yaratabilmektir.
Sana bunu söylüyorum, çünkü benim sayılı günüm sona erdiğinde, sen Kral olacaksın."
- Terenas Menethil


- Echoes of Doom (3.0)
(
Naxxramas, The Eye of Eternity, The Obsidian Sanctum)

Kil'jaeden'in Azeroth'a gelmek için bir kapı olarak kullanmaya çalıştığı Sunwell'in arındırılması tamamlanıp, en büyük tehlike de ortadan kaldırıldıktan sonra Azeroth'a bir süre huzur gelir. Ama bu sadece fırtınadan önceki ölüm sessizliğidir. En beklenmedik anda Lich King'in yaşayan ölüler ordusu Scourge öncekinden çok daha güçlü bir şekilde ve bu kez Azeroth'un her yerinde aynı anda saldırıya geçer. İlk saldırının bastırılmasından sonra Warchief Thrall, Norhrend'e bir keşif gücü gönderir, keşfi yönetmesi için de Orc'ların kurtarıcısı Grommash Hellscream'in Nagrand'da keşfedilen oğlu ve artık bir Overlord olan Garrosh Hellscream'i görevlendirir.

Alliance ise Kral'ın dönüşünü kutlamaktadır, Varian Wrynn uzun yıllar sonra yeniden ortaya çıkmış ve tahtını devralmıştır. Fakat Scourge saldırısı ile bu mutluluk yarıda kesilir ve Kral derhal savunmanın başına geçer. Alliance şehirlerindeki tehdit alt edilince, deneyimli kumandanı ve tahtını emanet ettiği Bolvar Fordragon'u, Lich King'i ve yoluna çıkacak Horde güçlerini alt etme görevi ile Northrend'e yollar.

Lich King'in dönüşü ile eski ölüm şehri Naxxramas da Northrend semalarında, ortaya çıkan Nekropolis'lerin en büyüğü olarak yer almıştır. Aslında bir Scourge ajanı olduğu ortaya çıkan hain bir Argent Dawn savaşçısının çabası ile Lich Kel'Thuzad da yeniden canlandırılıp, yeni ve çok daha güçlü haldeki Naxxramas'ın başına tekrar geçmiştir.

Alliance ve Horde güçlerinin Lich King'e karşı savaşlarına yardım etmek için büyü şehri Dalaran ve yöneticisi Kirin Tor büyücüleri de Dalaran'ı Northrend semalarına taşımış, uçan bir şehir üs haline getirmiştir.
~ ~ ~

- Wrathgate ve Undercity Savaşı



Lich King'e karşı mücadele en kızıştığı anında hem Horde, hem Alliance Forsaken içindeki isyanla sarsılır. Lich King'den intikam almak isteyen Apothecary Putress liderliğindeki bir grup isyancı Forsaken, Lich King'in kalesi Icecrown Citadel'in kapısı Wrathgate'e tam da kuşatmanın en kızıştığı anında saldırır. Tam o sırada Lich King, kapıya çıkmış ve Horde kumandanı Dranosh'u alt etmiştir. Putress o anı beklemektedir, Forsaken Blight denen yeni bir tür ölümcül veba ile yapılan bu saldırı sadece Lich King'e değil, Azeroth'un bütün yaşayanlarına yapılmıştır. Bolvar Fordragon dahil kapıdaki bütün Alliance ve Horde birlikleri Forsaken Blight'ın kurbanı olur. Blight o kadar güçlüdür ki, bölgeyi ancak Alexstrasza liderliğindeki Kırmızı Ejderhalar'ın yaşam veren alevi temizleyebilecektir.

(*Bu kısım ne yazık ki oyundan kaldırıldı, o yüzden uzun uzun anlatıyorum)


Varimathras
Tam bu sırada Forsaken şehri Undercity, Sylvanas'ın eski danışmanı hain Dreadlord Varimathras tarafından işgal edilir. Putress'i Burning Legion'un kuklası olarak Forsaken'ın başına geçirmek isteyen Varimathras, aslında Burning Legion'a sadakatini hep korumuş ve gizlice isyancılarla birlik olmuştur. Undercity birden açılan portallardan gelen çok sayıda İblis tarafından işgal edilir ve Sylvanas canını son anda kurtarıp Orgrimmar'a kaçıp Thrall'dan yardım ister.

Thrall, bu önemli Horde şehrini Legion'a kaybetmemek için derhal karşı saldırıya geçme emri verir ve Undercity'yi kuşatır. Bu sırada eski dostu ve Üçüncü Savaş'ta omuz omuza çarpıştığı Jaina Proudmoore da yanlarına gelir, ama iyi haberlerle gelmemiştir. Jaina, Kral Varian'ın Bolvar'ın öldürülmesinin intikamını almak için Forsaken ve Horde'a savaş açtığını, Undercity'ye saldırmak için büyük bir güçle şehre hareket ettiğini söyler.

Kaybedecek zaman yoktur, Thrall elçilerini Alliance tarafına yollar ve Putress'in kendilerine de ihanet ettiğini, kendi aralarındaki bir savaşın tek kazananının Lich King olacağını söyler. Fakat bu çaba intikam hırsı ile gözü dönmüş Varian'ı durdurmaya yetmez. Yapacak başka bir şey kalmadığını gören Thrall, taarruz emrini verir ve yanında Sylvanas ve Vol'jin'le birleşik Horde ordusu ana kapıdan şehre girer. Yoluna çıkan bütün İblis'leri dümdüz edip, taht odasında hain Varimathras'ı kıstırıp öldürür.

Putress
Bu sırada deniz kısmından şehre gelen Alliance güçleri de arka kapıdan Undercity'ye girer, şehri yeniden ele geçirip eski Lordaeron günlerine döndürmek isteyen Varian, hatırladığı şehirden hiçbir şey kalmadığını ve şehrin altının da iğrenç bir halde olduğunu görür. Bunun sorumlusu olarak gördükleri Putress'e kadar yollarına çıkan bütün İblis ve asi Forsaken güçlerini yok edip Blight'ın yapıldığı labaratuarında Putress'i sıkıştırıp alt ederler. Putress'in korkunç deneylerinin kalıntılarından sadece Alliance'a değil Horde'a karşı da olduğunu görürler. Varian, intikam ateşiyle buna sebep olan Sylvanas'ı da yok etmek için Jaina'nın itirazına rağmen güçleriyle taht odasına yönelir.

Taht odasında Varimathras'la yenice yüzleşmiş Horde güçleri vardır, Varian ve Thrall liderliğinde iki taraf birbirine girer, iki taraf için de büyük bir katliam yaşanmak üzeredir. Tam bu sırada Jaina daha çok dayanamaz ve herkesi donduracak bir büyü yapar. Daha sonra da donuk haldeki Varian'ı ve Alliance askerlerini topluca Stormwind'e teleport eder. Varimathras ve Putress öldürülmüş, isyan bastırılmış, bu son hamleyle de Undercity tekrar Horde hakimiyetine geçmiştir.



- Secrets of Ulduar (3.1)



Yoggi, nası şirin dimi? ;b
(Yogg-Saron)
Horde ve Alliance birliklerinin Northrend'deki ilerleyişi türlü büyük zaferlerle noktalanmıştır. Ama bütün bu zaferler, Brann Bronzebeard'ın büyük keşfi yanında sönük kalacaktır. Eski Titan şehri Ulduar keşfedilmiştir. Titan'ların bizzat kurduğu bu büyük kale, aslında Northrend'in de bu halde olmasının da baş sorumlusu olan Eski Tanrı Yogg-Saron'un hapishanesidir.

Brann'ın desteği ile şehre sızan Horde ve Alliance kahramanları, Yogg-Saron'la ve eski gardiyanları, yeni hizmetkarları ile yüzleşmek zorundadır. Bu son yüzleşmede de Yogg-Saron'un zihnine giren kahramanlar, Dragon Soul'un yaratılması, Stormwind'in Kral'ı Llane'in öldürülüş anı ve Lich King'in geleceği ile ilgili görüntülerle yüzleşip, akıllarını kaybetmeden Eski Tanrı'yı yeniden alt etmeye çalışacaktır.



- Call of the Crusade (3.2)


Lich King'e karşı son saldırıya hazırlanmak için eski Paladin birliği Order of the Silver Hand ve ilk Scourge saldırısına karşı mücadele eden Argent Dawn, deneyimli Paladin ve Ashbringer'ın taşıyıcısı Tirion Fordring liderliğinde "Argent Crusade"i kurmuştur. Bu birlik, Northrend'in kuzeyinde bir üs kurmuştur ve hazırlıklarını burada devam ettirmektedir.

Şampiyonları bu savaşa hazırlamak ve Lich King'e karşı iki taraftan da en güçlü savaşçıları seçmek için Tirion, bu bölgede "Argent Tournament" adıyla bir turnuva düzenler. Fakat Scourge ajanları çoktan bu turnuvayı sabote etmiştir. Turnuvanın yapıldığı yerin altındaki gizli geçitlerde Tirion'un seçkin şampiyonlarını, örümceksi ırk Nerubian'ların eski kralı Anub'arak beklemektedir.

- Fall of the Lich King (3.3)


Lich King'e karşı son savaş yaklaşırken Jaina Proudmoore ve Sylvanas Windrunner aynı zamanlarda, birbirlerinden habersizce Northrend'e gelir. Jaina, eski aşkı Arthas'ın hala yaşayıp yaşamadığını öğrenmek için, Sylvanas ise aynı Arthas'tan intikam için gizlice Lich King'in kalesi Icecrown'a girerler. Bu iki liderin keşfettikleri ve kahramanlıkları sayesinde Icecrown Citadel'e son saldırı başlar.

Lich King'in sayısız hizmetkarını alt eden kahramanlar, sonunda Arthas'la ve babası dahil binlerce ruhu hapsetmiş olan lanetli kılıcı Frostmourne'la yüzleşirler. Zorlu ve uzun bir mücadele sonunda da galip gelirler. Ama bu zafer, aynı zamanda Scourge ile ilgili kan dondurucu bir gerçeği de ortaya çıkaracaktır...







AZEROTH'UN KIYAMETİ

(World of Warcraft: Cataclysm / Azeroth, Elemental Planes)

"The Shattering"
(Cataclysm Cinematic intro)


"Acı... Izdırap... Nefretim derinliklerin bütün dehlizlerini yakıyor.
Dünya çektiğim işkence ile kabarıyor.
Çürümüş krallıklar hiddetimin altında sarsılıyor.

Ama sonunda, bütün Azeroth çökecek...
Ve kanatlarımın gölgesi altında hepsi yanacak."
- Deathwing


- The Shattering (4.0)
(The Bastion of Twilight, Throne of the Four Winds, Blackwing Descent)


Eski Orgrimmar Elemental saldırısı altında
Northrend'den zaferle dönen kahramanlar bu kez de önce depremler ve çeşitli doğal afetlere maruz kalır. Bu olayların yoğunlaşmasından sonra elemental güçler kontrolden çıkmışcasına saldırganlaşır ve şehirlere, yerleşim birimlerine saldırmaya başlar. Bütün bu olanlar Deathwing'in gelişini haber vermektedir. Eski "Toprak Koruyucusu" Siyah Ejderhalar'ın başı Neltharion, uzun süredir saklandığı elemental toprak boyutu Deepholm'den çıkıp, Azeroth'ta terör estirmeye başlamıştır.

Deathwing'in ortaya çıkışı, Elemental Lord'ları da uyandırmıştır, Deathwing'in ilk eylemlerinden biri yenik Ateş Lordu Ragnaros'u Azeroth'a geri getirmek olur. Rüzgar Lordu Al'akir de Deathwing'in emrindedir. Fakat Su Lordu Neptulon Deathwing'in hükmünü kabul etmemiş bu yüzden de su altı şehri Vashj'ir'de saldırı altındadır ve kahramanların yardımını beklemektedir. Toprak Ana Therazane ise evi Deepholm'ün zaten Deathwing'in zulmü altında yeterince acı çektiğini düşünmektedir, ama ölümlülerin dertlerine de bulaşmak istemediği için tarafsız kalmayı seçmiştir.


Thrall Maelstrom'da
Deathwing, o kadar güçlüdür ki, saldırısı Azeroth'un çehresini değiştirir. Zaten gezegendeki bütün yaşamı yok etmek isteyen Deathwing, şehirleri yakıp yıkar, depremler, su baskınları ve dev dalgalara neden olur. Deathwing'in saldırısından en büyük zararı görenlerden biri de Kezan adasının Goblin'leridir, baş şehirleri yok olur ve kaçarlarken bir de Alliance gemilerinin saldırısına maruz kalırlar. Canını kurtarabilenler kıyılara kaçar, bu Goblin'ler Horde tarafından kurtulur ve Bilgewater Cartel adı altında Horde'a dahil olurlar. Horde, artık yeni Warchief'i Garrosh Hellscream tarafından yönetilmektedir. Thrall, Warchief'liği Garrosh'a bırakıp, Earhen Ring (Toprak Çember) adlı Şaman birliğinin başına geçmiştir. Earthen Ring, Azeroth'u tehdit eden elemental dengesizliğe ve Deathwing'e karşı mücadele etmek için Thrall'ın liderliğinde Deathwing'in doğal düşmanları olan Ejderha güçleriyle birlik olmuştur.

Gilneas'ın yıkılan duvarları
ve Forsaken işgal güçleri
Deathwing'in yarattığı felaket aynı zamanda yıllardır duvarlarının arkasında güvenle kapalı bir yaşam sürmekte olan Gilneas Krallığı'nı da sarsmış, yıkılan duvarları yüzünden şehir işgale açık hale gelmiştir. Şehir, duvarları yıkıldığı için kontrolden çıkmış canavarların saldırısı altına kalır, bu canavarlar yarı kurt, yarı insan Worgen'lerdir ve Gilneas halkının hayatta kalan neredeyse her bireyine bu laneti bulaştırırlar. Bu laneti Druid'lerin şekil değiştirme güçleri ve iyileştirici özellikleri sayesinde kontrol altına alan Gilneas insanları, artık bir Worgen toplumu olarak ayakta kalmaya çalışacaktır. Fakat dertleri bununla da bitmez, duvarların yıkıldığını gören Sylvanas, Forsaken güçleriyle Gilneas'a saldırır. Eski mütteffiklerinin düşmanları tarafından kuşatıldığını öğrenen Varian Wrynn de derhal Alliance savaş gemilerini ve destek birliklerini Gilneas'a yollar. Bu büyük destek sayesinde şehri ve insanları kurtulan Gilneas'ın lideri Genn Greymane de Worgen'ler ile birlikte Alliance'a katılır.


Neptulon
Yeni ittifaklarla güçlenen Horde ve Alliance, ilk iş Earthen Ring'le beraber deniz altındaki Naga'ların şehri Vashj'ir'den gelen tehlikelerle yüzleşir ve Su Lordu Neptulon'u kurtarmaya çalışır.

Hyjal Dağı'nın zirvesindeki
Dev Yaşam Ağacı Nordrassil
Ayrıca yıllar sonra ulaşılan Hyjal Dağı ise hem Elemental'lerin hem de Twilight Hammer'ın saldırısı altındadır, Yaşam Ağacı Nordrassil'i kurtarmak için kahramanlar Yeşil Ejderha Ysera'ya yardım etmek zorundadır.



Therazane
(bütün şirinliği ile ;b)
Azeroth'un dinmeyen fırtınası Maelstrom'un merkezinde ise Deathwing'in geldiği Deepholm'e bir geçiş olduğu ortaya çıkmıştır, Thrall ve eşi Aggra, Earthen Ring güçleriyle bu düzleme geçip bir yara gibi duran bu açığı kapatmak ister. Deepholm'ün yöneticisi Toprak Ana Therazane ise kahramanları ve ölümlüleri düzleminde istememektedir, ikna edilmesi ve Deathwing'e karşı savaşta desteğinin alınması gerekmektedir.

Al'akir
Bu sırada, Deathwing'in bir diğer kumandanı Rüzgar Lordu Al'akir'in saldırısı altındaki Uldum ise yıllar sonra ulaşılan başka bir bölge olmuştur, buradaki arkeolojik bulgular, aslında bütün gezegendeki bitirebilecek bir Titan mekanizması olduğunu ortaya çıkarmıştır, bu silah Deathwing ve yandaşlarının eline düşmeden engellenmelidir. Uldum'un semalarında aynı zamanda Al'akir'in düzlemi Skywall'a da geçit kapıları vardır ve Uldum temizlendikten sonra savaş Al'akir'e de taşınacak ve Al'akir kendi düzleminde tamamen yok edilebilecektir.

Siyah Ejderlerin de ilki olan Deathwing'in dönüşü ile oğlu Blackwing, yani Nefarian da geri dönmüştür, annesi Sinestra'yı yeniden diriltmeyi başarmış ve kardeşi Onyxia'yı da aynı şekilde yeniden canlandırmaya çalışmaktadır. Nefarian, Blackrock Dağı'nın tepesindeki yeni üssü Blackwing Descent'te Deathwing için yeni bir Ejder ırkı yaratmak için kaçırılan Kırmızı Ejderler üzerinde deneyler yapmaktadır. Nefarian'ın durdurulması ve bu yarattıklarının temizlenmesi gerekmektedir.

Cho'Gall ve Twilight's Hammer Cult üyesi hizmetkarları
Deathwing'in geri gelişiyle, Twilight's Hammer adlı bir tarikat ortaya çıkmıştır, Azeroth'u yeniden Eski Tanrılar'ın hakimiyetine geçirmek ve "alacakaranlığı" yeniden getirmek isteyen bu tarikat, sonradan anlaşıldığı üzere, Deathwing'in geri dönüşünü de hazırlamıştır.

Tarikatın başına efsanevi Warlock Gul'dan'ın eski sağ kolu, çift başlı Ogre büyücü Cho'Gall geçmiş ve artık Twilight Highlands diye anılan bölgeyi ele geçirmiştir. Tarikatın buradaki kalesi Bastion of Twilight'tan Deahtwing'i desteklemeye ve Nefarian'ın deneylerine destek olarak, Deathwing'in diriltilen eski yeni bir Ejder ırkı yaratmaya çalışmaktadırlar. Buna karşı kahramanların, Alliance tarafında Wildhammer Dwarf'larını ve Horde tarafında da Dragonmaw Klanı Orc'larını güçlerine katıp, bu tehdide karşı savaşmaları gerekmektedir.

- Rise of the Zandalari (4.1)


Deathwing'in yaşattığı kıyametin etkileri yavaş yavaş temizlenmeye ve destekçileri yok edilmeye başlamıştır. Fakat Deathwing'le yüzleşmeden önce farklı bir tehdit kahramanların karşısına çıkar.

Bütün eski Troll şehirlerinin birer birer temizlenmesi ve eski Troll topraklarının işgal edilmesinin üstüne bir de Deathwing'in yaşattığı yıkım gelince en eski ve güçlü Troll ırkı Zandalari'ler bu kayıplara müdahale etmeye ve Troll'leri bir araya toplayıp tekrar tek ve büyük bir Troll İmparatorluğu kurmaya karar verir. Zandalari'ler eskiden Kan Tanrısı Hakkar'ın kontrolden çıkmasında Azeroth halklarının yanında yer almış, ama artık hem güçleri geçen zamanla daha da arttığı için, hem de bütün Troll halklarını birleştireceklerine güvendiklerinden yöntemleri ve metodları ile beraber Azeroth halklarına bakışları da değişmiş ve düşmanca hale gelmiştir. Vol'jin ve liderlik ettiği Darkspear Troll'leri de bütün diğer Troll kabileleri gibi bu toplantıya çağrılır, ama amaçlarını anlayınca bu işgalci ve çatışmacı birliğe katılmayı reddedip, Horde'un yanında yer alır.

Zandalari'lerin liderliğindeki yeni Troll birliği tarafından eski Gurubashi şehri Zul'Gurub ve Zul'jin'in yenilmesi ile terk edilen Zul'Aman tekrar işgal edilir ve Troll birlikleri bu şehirlerin çevresinde saldırılar ve baskınlar yapmaya, tekrar eski topraklarını geri almaya başlarlar.

Vol'jin, hem Horde, hem Alliance'ı bu birleşik tehdide karşı uyarmak için iki tarafa da elçilerini yollar. Çünkü Zandalari'ler durdurulmazsa sadece işgalci Troll tehdidi büyümekle kalmayacak, aynı zamanda Kan Tanrısı Hakkar da geri gelebilecektir.

- Rage of the Firelands (4.2)



Zandalari ve Troll tehdidi bastırıldıktan sonra kahramanlar Hyjal Dağı'ndaki Elemental işgali tehdidine tekrar dönmek zorunda kalır. Deathwing'in geri dönüşüyle Hyjal'ın başına sardığı Ateş Lordu Ragnaros, Arch Druid Malfurion liderliğinde, yeşil ejderhaların da yardımı ile geri püskürtülmüş, fakat kendi düzleminde yeniden güçlenmekte ve tekrar saldırıya hazırlanmaktadır.

Bu tehdidi kökünden çözmek için Malfurion ve Cenarion Druid'leri, Horde ve Alliance kahramanlarının da yardımı ile Ateş Düzlemi'ni basıp, isyancı Elemental Lord'u kendi topraklarında yok edip, tamamen ortadan kaldırmak için büyük bir saldırı başlatır.

Önce Hyjal Dağı'ndaki ateş portallarının etrafı tamamen temizlenir ve Cenarion kontrolüne geçer, daha sonra da ateş düzleminde, Ragnaros'un destek alabileceği bütün kaynakları kurutmak için bir işgal başlatılıp bölge düzenli olarak temizlik saldırıları ile zayıflatılır.

Son aşamada artık Ragnaros'un kalesine saldırı başlar ve kahramanlar Malfurion liderliğindeki büyük kumandanların da yardımıyla Ragnaros'la kendi düzleminde ve en güçlü haliyle, ama onu tamamen yok etmek için yüzleşir.

- Hour of Twilight (4.3)


Deathwing'in kumandanları ve kalelerinden sonra, önce Al'akir ve en son Ragnaros'un da alt edilmesiyle artık savaşı Azeroth'a kıyameti yaşatan ejderin ayağına getirme vakti gelmiştir. Fakat Deathwing yine daha önce davranıp, ejderhaların Northrend'deki kalesi Wyrmrest Temple'ı kuşatır.

Deliliğinin son aşamasında olan Deathwing'i yoketmenin tek yolu, geçmişte bütün ejder liderlerinin ortak güçleriyle yarattığı Dragon Soul denen altın disk şeklindeki büyülü silahtır. Ejderler, artık Şaman Birliği Earthen Ring'in de sayesinde çok güçlü bir Şaman olan Thrall'ı da, Deathwing'in eski görevi olan toprak koruyuculuğu göreviyle aralarına alıp, seçilmiş kahramanlardan oluşan bir grubu geçmişe, Dragon Soul'u getirmeye yollarlar.

10 bin yıl öncesine giden kahramanlar, Azeroth'un Burning Legion işgali ile ilk kez yüzleştiği ana gidip, Kraliçe Azshara'ya karşı genç Malfurion, Tyrande ve Illidan'a yardım ederler, son anda Deathwing'in eski hali Neltharion, Dragon Soul'u kullanıp, Sargeras'ın gelmesini engellemek için Well of Eternity'yi yok edecek ve bu yüzden sonradan Well of Eternity'nin yerinde Maelstrom'u oluşturacak olan felaket yaşanacaktır. Tam bu felaketten önce Dragon Soul'u ele geçiren kahramanlar, Zamanın Koruyucusu Bronz Ejderler'in lideri Nozdormu, onları geri gönderecekken bir sorunla karşılaşır. Nozdormu, kendine denk bir karşı güç tarafından engellenmektedir.

Deathwing'in alacakaranlığı getirmeyi başardığı başka bir alternatif evrende Nozdormu'nun karanlık bir gölgesine dönüşmüş hali olan Murozond, zamandaki geri dönüş yollarını tıkamıştır. Kahramanlar bu karanlık alternatif evrende kendi dünyalarının liderlerinin düşmüş ve düşman halleri ile yüzleşirler. En son Murozond'a ulaşıp karanlık ejderi yokeden kahramanların dönüş yolu açılır.

Fakat Deathwing ve ordusu Wyrmrest'i kuşatmış ve kuleye giden yol hizmetkarları tarafından tutulmuştur. Thrall ve kahramanlar bu son tehlikeleri de alt edip Dragon Soul'u kulenin tepesine ulaştırır ve artık son saldırı başlar.



Önce, Deathwing'in de delirmesinin baş sebebi, Eski Tanrı N'zoth'un kumandanları, sonra Twilight's Hammer Tarikatı'nın en güçlü savaşçıları sırayla alt edilip, Wyrmrest'in tepesinde Deathwing'in en korkunç yaratımı olan Alacakaranlık Ejderleri ve onların en güçlüsü olan Ultraxion ile yüzleşilir.

Gökler temizlendikten sonra Deathwing'e Dragon Soul ile ilk saldırı yapılır ama sonradan eklenen zırhı, ölümcül darbeyi engellemiştir. Yaralanan dev ejdere son darbeyi vurmak için gök gemisiyle peşine düşülür. Bu sırada Twilight's Hammer'ın son kumandanı da alt edilir ve kahramanlar intihar gibi bir son hamle ile Deathwing'in yaralı sırtına inerler. Artık başka bir yaratığa dönüşmekte olan Deathwing, kanından oluşturduğu elementallerle zırhlarını kahramanların saldırısından korumaya çalışır, her fırsatta da sırtındaki kahramanları atmak için vahşi bir şekilde kendi etrafında dönerek uçar.


Deathwing'in çabası boşunadır, kahramanlar bir şekilde dev ejderin sırtında tutunmayı başarıp, magma yakıcılğındaki kanından oluşan elementalleri de alt ederek Dragon Soul'un saldırısı için Deathwing'in zırhlarından üç sırayı temizlemeyi başarırlar.

Bu fırsatı gören Thrall, Dragon Soul'u tekrar kullanır ve Deathwing'i vurur. Tekrar Deepholm'a kaçmak için Maelstrom'a yönelmiş olan Deathwing, bu darbenin etkisi ile tam fırtınanın ortasına düşer. Mücadelenin sonunda zafer yorgunluğu ile Maelstrom'un yanındaki adalara inen Thrall, Ejderler ve kahramanlar savaşın bitmediğini korkunç bir şekilde farkederler.

Deathwing, deliliğinin son aşamasını sadece zihnen değil bedenen de yaşamaktadır, zırhlarının dağılması ile vücudunu ve zihnini bir arada tutacak hiçbir engel kalmaz ve Deathwing'in deliliği, kahramanlara ve ejderlere tam gücü ile saldırır. Bir an boş bırakılırsa o korkunç alternatif evrendeki alacakaranlığı kalıcı olarak getirecek ve kendini de yok edip Azeroth'taki yaşamı tamamen bitirecek bir felaket yaratacaktır.

Bu tehlikeye karşı sırayla deliliğin her saldırısı ve Deathwing'in ölümcül uzuvları, ejderlerin de büyük yardımı ile yok edilir. Son bir saldırı için ejderler ırklarının bütün gücünü Dragon Soul'a aktarır ve bu son darbe ile Deathwing infilak ederek ölür. Ejderler, bu son saldırıyı yapabilmek için aynı Night Elf'lerin yıllar önce yaptığı gibi ölümsüzlüklerini feda etmiştir. Artık, ölümlülerin çağı başlamıştır.



SİSLERİN ÖTESİ VE PANDARIA SAVAŞI

(World of Warcraft: Mists of Pandaria / Pandaria)


"Neden savaşıyoruz? Evimizi ve ailemizi korumak için...
Dengeyi sürdürmek ve uyum getirmek için.
Benim türüm için gerçek soru ise şu:
Uğruna savaşmaya değecek olan ne?"
- Chen Stormstout


- Theramore Savaşı 

Theramore
Deathwing tehdidi sona erince Horde'un yeni Warchief'i Garrosh Hellscream Kalimdor'daki topraklarını genişletmek için Alliance topraklarına saldırır. En büyük hedef Jaina Proudmoore'un kalesi ve Alliance'ın Kalimdor'daki en büyük askeri üssü olan Theramore'dur. Garrosh şehre giden yoldaki Alliance üslerini yokeder ve Dustwallow Bataklığı'nı işgal eder.

Karşı saldırı için Alliance, Barrens'daki üssü Northwatch Hold'dan harekete geçer ve gelen yanlış bir istihbarat nedeniyle yakındaki Tauren köyü Camp Taurajo'ya saldırır. Köyde işgal birliklerinin toplaştığı ve Northwatch'a saldıracağı haberi gelmiştir, ama aslında öyle bir durum yoktur. Hatta ironik bir şekilde Tauren'lerin lideri Baine, Garrosh'un saldırısında Molten Giant Golem'leri kullandığını görmüş ve Jaina'ya uyarı elçileri yollamıştır.

Camp Taurajo yıkıntıları
ve arkada yeni kurulan büyük duvar.
Camp Taurajo, acımasız bir baskınla havadan Wildhammer Dwarf'larının ateş bombaları ve yerden de Alliance birliklerinin saldırısı ile yok edilir. Bunun üstüne Garrosh, Theramore'a ilerleyişini durdurur ve tam güçle Northwatch Hold'a saldırır ve kaleyi yerle bir eder. Bu boşlukta Theramore'dan hem sivil ve çocuklar kaçırılır hem de savunmaya destek birlikler için çağrılar yapılır. Bu sırada Tauren'ler de Mulgore'a girişi kapatmak için Taurajo'nun gerisine büyük bir duvar inşa eder.

Jaina'nın çağrısına sadece kendi müttefikleri değil, aynı zamanda Dalaran'ın ve Kirin Tor büyücülerinin lideri Rhonin, eşi Sylvanas'ın kardeşi High Elf Vareesa Windrunner ve Jaina ile duygusal bir ilişki içerisinde olan Mavi Ejderhalar'ın başı Kalecgos bile katılır. Hatta Naaru A'dal'ın baş kumandanı Shattrath'ın savunucusu General Tiras'alan ve yanındaki Draenei birlikleri bile Horde'a karşı Theramore'u savunmaya gelmiştir.

Rhonin
Northwatch düştükten sonra tekrar esas hedefine yönelen Garrosh, Theramore'u iki taraftan kuşatır ve şehre saldırıya başlar. Fakat, adeta bütün dünyanın ona karşı birleştiğini farketmesi uzun zaman almaz. Bir noktadan sonra Garrosh ve Baine esas birlikle beraber Theramore'un içinde çarpışırken, kuzey geçidinde Mavi Ejder Kalecgos, geçidi kapatacak büyük kayalarla geçide saldırır. Bu durumu son anda farkeden Vol'jin, arkalarında oluşan kuşatmayı yarıp Garrosh ve Baine'e durumu haber verir. Birden arka taraftan mavi ejder, ön taraftan da çarpıştıkları desteklenmiş Alliance güçlerinin arasında kalınca ağır kayıplar vermemek için Garrosh, geri çekilme emri vermek zorunda kalır. Horde'un geri çekildiğini gören Jaina savunmanın zaferle sonuçlandığını ilan eder.

Vareesa Windrunner
Fakat, her şey bitmemiştir. Kuzey geçidinde esas savaş sürerken deniz tarafından elit bir Horde takımı şehre sızıp, şehrin hava savunmasından sorumlu ve aynı zamanda Taurajo'yu bombalayan Gryphon sürücüsü Dwarf'ların başı olan Baldruc'u ve diğer Gryphon sürücülerini öldürür ve bu sayede Theramore'un hava savunmasını tamamen yok ederler. Sonra da yakalanan Blood Elf ajanı Thalen Songweaver'ı kurtarırlar ve Thalen'in uyarısı ile derhal şehri terkederler.

Bu sırada kuzey geçidinde esas Horde birliği geri çekilmesini tamamlamıştır. Baine, hiddetle Garrosh'a zafer vaadiyle kandırılan ve bu yüzden hayatını kaybeden Horde askerlerinin hesabını sorar. Fakat hem Baine hem Vol'jin, korkunç planı bu anda öğrenirler: Theramore'a yapılan son saldırı zaten hiçbir zaman zafere ulaşması için yapılmamıştır. Bu sadece Alliance liderlerini Theramore'a toplamak için bir tuzaktır. Garrosh'un beklediğinden fazlası olmuş ve bütün Horde düşmanları eline düşmüştür. Amacını açıklayan Garrosh, bundan sonra Mana Bombası'nın şehre atılmasını emreder.

Kalecgos
İronik bir şekilde, Mavi Ejderler'in lideri Kalecgos'tan çalınan Focusing Iris (odaklayıcı iris) adlı büyülü kristal küre, Mana Bombası'nı güçlendirmek için kullanılmıştır. Kalecgos bu yüzden bombanın gelişini hisseder ve derhal Jaina ile Rhonin'i uyarır. Kalecgos, bütün çabasına rağmen Focusing Iris'i etkisiz hale getiremez ve Rhonin bunun üzerine yeni bir plan geliştirir: Bombayı kendisine çekecek ve bu sayede patlamanın etkisinin daha az olmasını sağlayacaktır. Rhonin, son anda Jaina'ya Kirin Tor'un sonraki liderinin kendisini olduğunu söyler ve onu bir portal'a iter. Rhonin'in planı başarılı olur, ama patlama yine de son derece güçlü ve etkilidir. Theramore şehri ve o sırada şehirde bulunan bütün Alliance liderleri ve askerleri yok olur. Kalecgos, Jaina ve ajan Songweaver'ın peşine düşenler dışında Theramore savunmasından kimse kurtulamaz.


Bu mutlak zaferin sonrasında Horde ordusu zaferini kutlamak için Orgrimmar'a döner ve Horde donanması da derhal Kalimdor kıtasını kuşatır. Yıkıntılara dönen Jaina ise burada Focusing Iris'in halen durduğunu keşfeder ve Iris'i bir silah gibi kullanarak binlerce Su Elemental'i çağırıp, bunlarla oluşturacağı dev bir tsunami ile Orgrimmar'ı yok etmeye çalışır.

Patlama sonrası Theramore

Son anda Jaina, Thrall tarafından ikna edilir ve durdurulur. Ama Jaina'nın intikam ateşi sönmemiştir. Kral Varian Wrynn'i Horde'u tamamen yok etmeye ikna etmeye çalışır. Wrynn, Jaina'nın bütün dediklerini yapmaz, ama sonunda Horde'a yeniden savaş ilan eder. Wrynn, Kalimdor'daki deniz barikatını kırmak için Alliance donanmasını bölgeye yollar ve büyük bir deniz savaşı başlar...

- Mists of Pandaria (5.0)
(Mogu’shan Vaults, Heart of Fear, Terrace of Endless Spring)



Deniz savaşı devam etmektedir, Horde, Tanaris ve Tol Barad kıyılarında büyük zaferler kazanır. Fakat güneydeki birlikler önemli bir Alliance üyesini taşıdığı belli olan bir sancak gemisinin peşine düşmüştür. Horde gemilerinden kaçan sancak gemisi daha önce bilinmeyen ve sislerle kaplı dev bir kıtada karaya oturmuştur. Garrosh, derhal bütün işgal donanmasının bu yeni kıtaya yönelmesini emreder...


Sha türleri
Alliance'ın sancak gemisindeki önemli kişi bizzat Prens Anduin Wrynn'dir. Babası Kral Varian, bölgeye ordu yollamak çok zaman alacağından derhal elit bir takımın karaya vuran geminin peşinden gitmesini ve Prens Anduin'i kurtarıp getirmesini emreder...


Keşfedilen bu yeni kara parçası büyük bir ada değil, Pandaria kıtasıdır. Bölgeye ayak basan Horde ve Alliance birliklerinin farkettiği ilk şey ise bu kıtadaki düşmanlık, şüphe ve kaygı gibi kötü hislerin Sha adı verilen karanlık yaratıkları çağırmasıdır. Sha'ların etkisinden onları kurtaran da kıtanın yerel halkı olan Pandaren'ler olur.

Shen-zin Su ya da Wandering Isle
Pandaren'ler yıllar önce ikiye ayrılmıştır, kıtalarında kalıp güvenlik içinde sislerin ardında yaşamak isteyenler ve maceraperest İmparator'larının peşinden gidip aynı şekilde heyecan peşinde olanlar. Maceracı İmparator'un bu gezilerinde yandaşı ve bineği olan efsanevi dev kaplumbağası Shen-zin Su da geçen yıllar içinde daha da büyüyüp, ana karadan kopmuş bu macera sever Pandaren'lerin gezici adasına (The Wandering Isle) dönüşmüştür. Pandaria'nın ortaya çıkması ile kıtanın daha önce sislerle gizlenen denizlerinde gezen bu ada da Horde ve Alliance gemilerinin yoluna çıkar. İstenmeyen bir deniz kazası ile yaralanan Shen-zin Su, tedavi edilir ama artık bu maceracı Pandaren'lerin karşısına seçmesi gereken iki yol çıkmıştır.

"Uğruna savaşmaya değecek olanın" kendilerine göre Alliance olduğuna karar veren Pandaren'ler, elçileri Aysa Cloudsinger'ın izinde Tushui felsefesini seçer, saygıdeğer bir hayatın, meditasyon, sıkı bir çalışma, ahlaki bir kararlılık ve ne olursa olsun doğruyu yapmaktan geçtiğini kabul ederler. Horde'u seçen Pandaren'ler ise elçileri Ji Firepaw'ın izinde Huojin felsefesini takip eder, daha direkt olan bu felsefeye göre eylemsizlik en büyük adaletsizliktir ve birinin evi ve ailesini bedeli ne olursa olsun koruması en onurlu davranıştır.

Wrathion
Her türden maceracı Pandaren'lerin de saflarına katılması ile Horde ve Alliance arasında kaynaklar açısından zengin, ama gizli tehlikeler barındıran Pandaria'nın paylaşımı için kıyasıya bir mücadele başlar.


Kıtanın gizemleri ve barındırdığı tehlikeler, sadece maceracıları ve kahramanları değil, Deathwing'in oğullarından olan "Kara Prens" Wrathion'u da kıtaya çekmiştir. Henüz küçük bir Whelpling (yavru ejder) olmasına rağmen son derece güçlü, karizmatik ve etkili olan bu sinsi karakter, safını belli etmeden iki taraftan kahramanlara da mücadelesinde destek olacaktır.

Kıtanın ayrıca Pandaren'ler dışında başka yerel sakinleri de vardır. Klaxxi denen böceksi mantid ırkı, yıllarca kıtada kalan Pandaren'lere saldırmış ve sonunda büyük bir duvarla bölgelerine hapsedilmiştir. Ayrıca Pandaren'lerin eski hükümdarları olan savaşçı Mogu ırkı da halen yerel tehdit olarak belli bölgelerde etkinliğini sürdürmektedir.

Dread Wastes üzerinde
bir Klaxxi savaşçısı
Aslında Vahşi Tanrı olan dört büyük varlık, iyileştirici Kızıl Turna Chi-ji, koruyucu Kara Öküz Niuzao, çevik ve saldırgan Beyaz Kaplan Xuen ve büyü gücü Zümrüt Sürüngen Yu'lon da Klaxxi ve Mogu'lara, esas olarak da Sha'lara karşı kıta Pandaren'lerine yardım etmektedir. Kahramanlar ve maceracılar da bu güçlü varlıklar ile birlik olup bu tehlikelere karşı beraber mücadele ederler.

Fakat devamlı savaş halindeki bu kahramanların ve daha dünyaya ilk adım atışlarında bu savaşın tarafların geçen maceracıların kıtaya gelişi dengeleri ciddi şekilde bozmuş ve Sha'ların daha da güçlenmesine sebep olmuştur.





- Landfall (5.1)



Pandaria kıtasındaki Alliance-Horde savaşı yeni bir aşamaya geçmiştir. Önce Horde kıyı kesimine çıkarma yapar ve Pandaria'nın güneyinde yeni bir üs kurar.


Horde'un hemen arkasından Alliance da aynı bölgenin diğer kısmına çıkartma yapıp kendi üssünü kurar. İki tarafın güçleri kıtanın kıyı kesiminde çatışırken, Warchief Garrosh Hellscream elit bir birliği "Divine Bell" (Tanrısal Çan) adı verilen Mogu kalıntısını bulmakla görevlendirir. Söylentiye göre Divine Bell kullananı akıl almaz güçlerle donatabilecek bir büyüye sahiptir ve Garrosh bu gücü derhal ele geçirmek istemektedir.

Garrosh'un bu büyülü çanı bulmaktaki hırsı ve tedbirsiz hareketleri ise Horde açısından kötü sonuçlar doğurur. Önce Vol'jin'in Garrosh'un metodlarını onaylamaması ve her hamlesinde muhalefet etmesi yüzünden Darkspear Troll'lerine karşı saldırgan bir dışlama başlar. Bunun sonunda Vol'jin suikaste kurban gider ve yanında olan birkaç kahramanın yardımı sayesinde canını son anda kurtarıp kaçarak saklanır.

Troll'lerle olan gerginlik yetmezmiş gibi, üstüne Blood Elf'ler ile gerginlik çıkar. Halkının hor görülmesine, yaptıkları hizmetlerin ve fedakarlıkların Garrosh ve kumandanları tarafından aşağılanmasına sabrı taşan Vekil Lord'u Lor'themar Theron da bu yüzden Blood Elf'leri yeniden Alliance saflarına geçirmek için Kral Wrynn'le görüşmeye başlar.

Fakat tam bu sırada normalde tarafsız bir şehir olan Dalaran'daki Sunreaver'lara ait Blood Elf'lerden bazıları Garrosh'un Darnassus'a, Divine Bell'i çalmak için yaptığı saldırıya yardım etmekle suçlanır ve hainlik iddiası ile Kirin Tor'un yeni lideri Jaina Proudmoore ve Alliance güçleri tarafından acımasızca saldırıya uğrarlar. Şehrin Blood Elf kısmı zor kullanılarak boşaltılır ve Jaina, Dalaran'ı Alliance şehri ilan eder. Buradan Lor'themar'ın sağ kolu Magister Rommath'ın yardımı sayesinde canını son anda kurtaran Sunreaver'lar ve liderleri Aethas, Silvermoon şehrine sığınır. Jaina'nın yüzünden Blood Elf'ler Alliance'a dönmekten vazgeçer, fakat Lor'themar da artık Garrosh'a uzak durur ve işleri kendi eline almak gerektiğinin farkına varır.

Divine Bell Silvermoon'dayken
Garrosh bu sırada hırsının sonucunu almış ve Divine Bell'i bulmuştur. Fakat istediği gibi çanı kullanamadan Prens Anduin Wrynn ve Alliance'ın gizli örgütü SI:7 tarafından her adımının takip edildiğini anlar. Prens ve ajanları Garrosh'u engellemek için son anda çanı denediği bölgeye baskın yaparlar. Garrosh bu arbede sırasında çanı bir askeri üzerinde hazırlıksız şekilde kullanır ve çanın gücünün ne olduğu ortaya çıkar, Sha gücünü kullanana aktaran bu çan, aslında güçlendirici değil lanetleyici bir büyüye sahiptir. Sha gücünü yüklenen asker kontrolden çıkar ve herkese saldırır. Asker zorlukla alt edilir, Prens bu yüzden çanın yok edilmesi gerektiğini söyler, ama Garrosh Prens'i dinlemez ve üstüne saldırır. Son anda Prens hayatını kaybetmek pahasına çanı kırmayı başarır, ama bunu yaparken Garrosh'un saldırısına maruz kalır, çan da üzerine yıkılan Prens Anduin, düştüğü yerde kalır...

- The Thunder King (5.2)



Prens Anduin ölmemiş, ama yaralı bir şekilde kurtulmuştur. Pandaria'da iki taraf arasındaki savaş tüm şiddetiyle sürmektedir. Fakat bu sırada yeni bir tehlike ortaya çıkar. Dağınık haldeki Mogu'lar eski güçlerine dönmek için yenik Zandalari Troll'leri ile güçlerini birleştirir. Zandalari'ler bir şekilde eski Mogu İmparatoru ve Thunder King (Yıldırım Kral) olarak anılan Lei Shen'i tekrar hayata döndürür.

Pandaren'lerin cesur örgütü Shado-Pan eski düşmanlarının yeniden güçlenmesini başından engellemek için hemen bu cephede ön saflara geçer ve kahramanları da bu tehdide karşı yönlendirir. Shado-Pan'a davasında yardım etmek için Alliance tarafında Jaina, Lei Shen'in sarayının bulunduğu adaya Kirin Tor adına bir saldırı gücüyle gider. Amacı, Lei Shen'in geri dönüşü ile ortaya çıkabilecek büyülü Mogu silahlarını ele geçirmek ve bu şekilde Horde'un eline geçmesini engellemektir.

Lor'themar da aynı sebepten kendi saldırı birliğini adaya getirmiştir, ama Lor'themar'ın ele geçirdiği silahlarla farklı bir planı vardır: Garrosh Hellscream'i devirmek.

- Escalation (5.3)


Garrosh'un araştırmacıları ve ajanları, Pandaria'da gizli bir Titan yapısı olduğunu keşfetmiştir. Bu yüzden Garrosh, Horde ve Alliance'ın Pandaria'daki merkezleri olan tapınakların bulunduğu vadi olan Vale of Eternal Blossoms'da kazılar yapılması ve bu yapının ve sakladığı gizli ne varsa bulunması emrini verir.

Vol'jin'e yapılan suikastten sonra Garrosh, bu eylemi de sahiplenir ve zaten her hamlesine muhalif olan Vol'jin'i ve ona sadık Darkspear Troll'lerini de hain ilan eder. Bunun üzerine Garrosh'un emri ile Warchief'in seçkin birlikleri Kor'kron'lar Darkspear'ları Orgrimmar'dan atar. Durotar'da toplanan Darkspear'lar eski Warchief Thrall'dan yardım ister ve Garrosh'u devirmek için aynen tam da Garrosh'un şüphelendiği gibi Alliance'la da geçici bir ittifak kurarlar.

Ama Alliance'ın amacı, sadece Garrosh'u tahttan indirmek değildir...

- The Siege of Orgrimmar (5.4)


Garrosh, sonunda Vale of Eternal Blossoms'daki kazıların sonucunda aradığı Titan yapısına ulaşır. Bulunan yapı, Titan'ların Eski Tanrılar ile savaşında öldürülmüş olan tek Eski Tanrı Y'Shaarj'ın kalbini saklamak için  yapılmış bir kasadır. Bu korumaya rağmen Y'Shaarj'ın halen daha atmakta olan kalbi Sha'ları yaratacak kadar kıtanın içine işleyebilmiş ve Eski Tanrı'nın gücünü aynen korumaktadır.

Garrosh, bütün engellemelere rağmen Pandaren'lerin kutsal vadisini Eski Tanrı'nın karanlık kalbiyle kirletir ve kalbi Orgrimmar'ın altındaki dehlizlerdeki yeni inine taşır.

Orc'ların ve Horde'un baş şehri Orgrimmar, artık saldırıya geçen ve Alliance destekli isyanın saldırısı altındadır. Eski Warchief Thrall'ın yanında Horde ve Alliance kahramanları Orgrimmarı'ı kuşatır ve Garrosh'un bütün destekçilerini ve sadık birliklerini alt ederek yeni taht odasına kadar ilerlemeyi başarırlar. Son aşamada Garrosh, "işgalci hainleri" def etmek için Y'Shaarj'ın kalbinin gücünü de kullanır, ama başarılı olamaz. Sonunda Y'Shaarj'dan kalan son iz de yok edilmiş ve Garrosh yenilmiş, Orgrimmar kurtarılmıştır.

Thrall, Garrosh'a öldürücü son darbeyi vurmak için efsanevi çekici Doomhammer'ı kaldırır...


...Fakat Kral Varian Wrynn bu darbenin yolunu keser. Garrosh'un cezasını tek başına veremeyeceğini söyler. Thrall ise Garrosh'u Varian'a teslim etmeyeceğini. Bu sırada Shado-Pan'ın lideri Taran Zhu araya girer ve en çok zararı verdiği Pandaria'da yargılanması gerektiğini söyler ve Thrall ve Varian'ın onayı ile Garrosh'u zincirleyip götürür.

Bunu izleyen Vol'jin, Thrall'a döner ve Horde'un gerçek Warchief'ine şu anda eskisinden çok daha fazla ihtiyacı olduğunu söyler. Ama Thrall, bu zor zamanda Horde'u bir arada tutan ve onurunu koruyanın Vol'jin olduğunu söyler ve diz çökerek liderliğini ilan eder, Thrall'ın önerisine diğer Horde liderleri de onay verir. Vol'jin buna layık olmadığını söyler ama Horde için bu görevi kabul eder.



Bu sırada uzaktan bu görüşmeyi ne konuştuğunu duymadan izleyen Jaina, Varian'a Horde'un şimdiden bile Alliance'a karşı bir komplo içinde olduğunu fısıldar ve fırsatını yakalamışken Horde'u dağıtmasını söyler. Varian, askerlerine emir verir ve Horde liderlerine doğru Prens Anduin'in itirazına rağmen harekete geçer. Sert bir şekilde Warchief'le görüşme talep eder. Horde liderleri Varian'a dönüp önünü açınca yeni Warchief Vol'jin, Kral Varian'la yüzleşir.

Varian, Horde'un iğrenç suçlar işlediğini, ama aralarından bazılarının Garrosh'un tiranlığına karşı durduğu için bugünlük kan dökmeyi devam ettirmenin anlamı olmadığını söyler ve Garrosh gibi onursuzluk yaparlarsa Horde'u bitireceği tehdidini savurur. Bu son atışma ile Pandaria'da iyice kızışan Alliance-Horde savaşı resmen bitmiş olur. En azından bir süre için...

~ ~ ~

Savaşın bitmesi ile çatışmalar şimdilik bitmeyecektir. Yenice keşfedilen Timeless Isle (Zamansız Ada) adlı bir fenomen, Kara Prens Wrathion'un ve Zamanın Koruyucusu olan Bronz Ejderler'in dikkatini çekmiştir. Bu adadaki keşiflerden sonra Orgrimmar Kuşatması da sonlanınca Wrathion'un esas amacı ortaya çıkar: Aslında en başından Alliance'ı desteklemiş, Horde'u yenip dağıtmalarını ve Alliance altında yaklaşan Burning Legion tehdidine karşı direnmeye hazır tek bir güç olmalarını sağlamak için de Garrosh'un yolunu açmıştır. Fakat planları başarısız olmuştur, bu yüzden Wrynn ve Anduin'e çok kızgındır. Fakat Wrathion da kolay pes etmeyecektir...

*Mists of Pandaria için dip not:
Bu eklenti aslında ilk geldiğinde hiç sevilmemişti, özellikle Pandaren'lerden dolayı. Fakat Pandaren'ler Durotar'ın kurulması senaryosundan itibaren Warcraft evreninin resmen parçası. O zamandan beri de bilinen bir ırk. Çoğu kişi Monk'lardan da dolayı Kung Fu Panda göndermesi yapar ama aslında Pandaren'ler ondan çok çok daha eski bir konsepttir. Genel hikaye olarak da MoP, en derin ve karmaşık hikayelerden birine sahiptir, zaten gördüğünüz üzere doğru düzgün özetleyemedim bile :b
Özellikle 5.1'deki Divine Bell görevleri hakkaten oyunu tek başına oynattırıyordu. O yüzden, bu genel durum size de güzel bir örnek olsun, gavurların da dediği gibi; hiçbir kitabı kapağıyla yargılamayın! ^^


*Warlords of Draenor ön not:
Başlamadan sizlere Warlords çıkmadan önce IGN Türkiye'ye Warlords'un konusuyla ilgili yazdığım yazıyı linkleyeyim:
http://tr.ign.com/warcraft/62663/preview/warlords-of-draenorda-kimi-niye-dovuyoruz
Biraz uzun ve o zamana göre güncel yazılmış ama, o da merak ederseniz ayrıca bir fikir verebilir. Burada ben tabii o yazıdan farklı olarak ayrıca hikayeyi bütün olarak anlatıyorum.


IRON HORDE İŞGALİ

(World of Warcraft: Warlords of Draenor / Alternate Draenor)


"Hiçbir zaman köle olmayacağız!" - Grommash Hellscream

Savaş Suçlusu Garrosh
(War Crimes kitabının kapağındaki haliyle)
Garrosh'un Pandaria'daki mahkemesi devam etmektedir, artık sonuca yaklaşılmıştır. Garrosh'un adına beklenmedik bir şekilde, babası her ne kadar kazayla olsa da Garrosh tarafından öldürülen Baine Bloodhoof savunma yapmaktadır. Garrosh'a karşı ise Tyrande Whisperwind konuşmaktadır. Bronz Ejderler, zamandan kesitler göstererek karara yardımcı olmaya çalışmaktadır. Sonunda August Celestial'ler kararını bildirmek üzereyken Wrathion olaya müdahale eder ve Timeless Isle'da tanıştığımız Bronz Ejder Kairozdormu'nun ve Garrosh'a sadık Warlord Zaela liderliğindeki Dragonmaw Klanı'nın yardımı ile Garrosh'u kaçırır.

Kara Prens Wrathion'un yeni planı, Garrosh'un bozulmamış Orc'lardan bir ordu oluşturması ve günümüz Azeroth'una getirip Burning Legion'a karşı onları yönetmesidir. Bu yüzden Kairoz, Garrosh'u 35 yıl öncesine, ama alternatif bir zaman dilimine götürür. Fakat işler yine Wrathion'un planlandığı gibi gitmez, Garrosh ilk fırsatta Kairoz'u öldürür ve özgür kalınca da bu zaman dilimindeki Grom Hellscream'i bulur. Garrosh hızla Grom'un güvenini kazanıp sağ kolu olur, daha sonra da planlarını uygulamaya koyar.

İlk iş gerçekten de Horde'u bozulmaktan kurtarmaktır. Bunun için Orc'ların tarihindeki o kara lekeyi, yani Pit Lord Mannoroth'un kanının içildiği anı engellemesi gerekir. Garrosh, Grom'u ikna eder ve bu an için hazırlıklar yapılır. Garrosh, 35 yıl gelecekten getirdiği teknolojik bilgileri kullanarak, Iron Star gibi silahlar döktürür. Gronn'ları köle etmeyi ve kullanmayı öğretir, böylece saldırı amaçlı Gronn'lar zırh ve silahlarla döşenir. O gün gelip çattığında Garrosh'un planları başarıyla işler ve Mannoroth öldürülür. Bu yüzden Mannoroth'un patlaması ile  kaderiyle erken buluşmak üzere olan Grom'u da Garrosh kurtarır.

Shadow Council ve yapacaklarını önceden bilen Garrosh, bu zaman diliminin Gul'dan'ını, ayıca başta Cho'Gall ve Terongor da olmak üzere diğer bütün isimlerini de esir eder. Gul'danı kullanarak kendi geldiği gerçeklik ve zamana portal'ı açtıracaktır.

- Iron Tide (6.0)
(Highmaul, Blackrock Foundry)


Grom, Mannoroth'u alt ettikten sonra bütün klanları bir araya toplar ve Garrosh'un teknolojisi ve silahları sayesinde Iron Horde'u kurar. Frostwolf Klanı ve liderleri Durotan ise bu işgalci oluşuma katılmayı reddeder. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmez, Garrosh'un planlarını uygulaması için bu da gayet yeterlidir.

Bu gerçekliğin Gul'dan'ına yol gösteren Garrosh'un sayesinde Azeroth'a ve Garrosh'un geldiği zamana Dark Portal bağlanır. Fakat bu kez kan kırmızıdır. Portal'dan böyle bir saldırı beklemeyen Blasted Lands'deki Horde ve Alliance birlikleri, önce Iron Horde'un bitmeyen sayıdaki kalabalıkta portal'dan akan askerlerini bastırmaya çalışır fakat yetersiz olurlar, önce Nethergarde Keep, sonra da Okril'lon düşer ve Iron Horde kontrolüne geçer.

Warchief Vol'jin ve Kral Varian, derhal kahramanlara bu tehdide karşı savaşmak için haber salar. Kahramanlar, uzun bir mücadele sonucu Blasted Lands'i Iron Horde işgalinden kurtarır. Sonra da uzun süre sonra ortaya çıkan büyücü Khadgar'ın desteği ile yeniden portal'a saldırıp, bu alternatif geçmişteki Draenor'a adım atarlar.

Kahramanlar, Tanaan Ormanı'nda Iron Horde birliklerini alt ettikten sonra bu taraftan Dark Portal'ı yok ederler. Mücadeleyi sürdürebilmek için artık bu Draenor'da bir üs kurmaları gerekmektedir. Bunu da kendi Garrison'larını kurarak başarırlar. Artık kahramanlar kumandan olmuştur. Derhal kendi birliklerini kurup Draenor'da işe koyulmaları gerekmektedir. Çeşitli takipçiler toplayan kahramanlar Garrison'larından bu takipçilerini türlü görevlere gönderir, kendileri de sırayla Iron Horde liderlerinin ve destekçilerinin peşlerine düşerler ve sonunda Nagrand'da Thrall da Garrosh ile hesabını görür.

Fakat her şey yeni başlamıştır. Önce Gorian Ogre'lerinin kalesi Highmaul ve güçlü büyücü Ogre İmparator temizlenmelidir. Daha sonra da Blackrock Klanı ve onları üstün kılan dökümhaneleri ve liderleri Blackhand yok edilmelidir.

- Garrisons Update (6.1)


Kahramanlara bu yeni maceralarında bu kez Khadgar destek çıkar, her kahramana efsanevi bir yüzük verir ve her aşamada yüzüklerini güçlendirir. Bu sırada da kahramanların yardımı ile Gul'dan'ı engelleyip yakalamaya çalışmaktadır.

Birkaç kez deneyip başarısız olur ama bu sırada Gul'dan'ın baş suikastçısı Garona'yı onun zihin hapsinden kurtarır. Garona sayesinde eriştirkleri bilgilerle Gul'dan'ın amaçlarını keşfedeceklerdir.

- Fury of Hellfire (6.2)



Sonunda, Khadgar ve kahramalanlar, bu alternatif gerçekliğin Gul'dan'ının da Burning Legion'u getirecek güce ulaşmasını engelleyemezler. Son aşamada Hellfire Citadel'i ve Tanaan Ormanı'nı bu güç ile ele geçiren Gul'dan, sonunda hem Mannoroth'u canlandırmaya çalışacak hem de Burnin Legion'un baş kumandanlarından Archimonde'u Draenor'a getirecektir.

Kahramanlar bu son işgale karşı da ellerinden gelen mücadeleyi verirler ve Archimonde'u bu gerçeklikte de alt etmeyi başarırlar.


Fakat Archimonde son anda Gul'dan'ı geldiği portal'a atarak bilinmeyen bir kadere yollar. Alternatif Draenor kurtulmuş, ama Azeroth için karanlık zamanlar başlamıştır...

*Warlords of Draenor için dip not:
Bu eklenti diğerlerine göre çok özet olmuş gibi gelebilir, ama sebebi şu ki içerik olarak da Warlords ne yazık ki büyük potansiyelini kullanamadı, WoW'un hikaye olarak da en eksik eklenti paketi oldu. İlk çıkışta gelen konu sonradan sadece tek bir Raid gelmesi ile çok yalnız bırakıldı. Alpha aşamasında uçarak levellama, Horde ve Alliance şehirlerinin farklı yerde olması gibi çok güzel başlangıçlar sonra garip bir şekilde seri kötü kararlarla iptal edildi, konu kırpılması da bundan payını aldı ve eklentinin çıkışına yetişmeyen içeriksiz yamaların gelmesine neden oldu. Tek güzel tarafı Quest'ler ve o sırada bölgelerin hikayelerini görmekti, ayrıca Legendary Ring quest'leri de çok iyiydi ama onları da oyundan çıkarıyorlar. Bu hataları umarım gelecekte yapmazlar. Legion o açıdan daha farklı geliyor, ama onu da yaşayıp göreceğiz. Ama en azından vurucu olaylarla dolu bağlayıcı bir hikaye bu kez bizi bekliyor gibi...




BURNING LEGION'UN DÖNÜŞÜ

(World of Warcraft: Legion / Broken Isles)




Archimonde'un portal'dan gönderdiği "yeni" Gul'dan boş durmamıştır. Maiev Shadowsong'un liderliğindeki Warden'ların kalesine sızan Gul'dan, ilk iş Illidan Stormrage'in İblis bedenini yeniden canlandırır. Illidan da çok fazla iblisleştiği için aynen diğer iblisler gibi Twisting Nether'da öldürülmedikçe tam olarak ölemeyecek seviyeye gelmiştir ve Gul'dan tam da bu açığı kullanarak Illidan'ı Fel büyü ile yükleyip kristal içinde hapsedilmiş olan bedenenini yeniden canlandırır... Daha sonra Gul'dan, hain Warden Cordana ile birlikte Illidan'ı da alıp kaçar...


Gul'dan'ın sonraki hamlesi ise, Sargeras'ın Avatar'ının yattığı tapınağı yeniden açmak olur. Bu sefer Legion'un emrinde olduğu için bizim zamanımızdaki haliyle aynı kaderi paylaşmaz ve öldürülmez. Onun yerine Azeroth'a olabilecek en büyük Burning Legion saldırısını başlatır.

Burning Legion bu kez gökte uçan gemileri ile ve aynı anda pek çok noktaya saldırarak gelmiştir. Azeroth'un altı büyük bölgesine aynı anda büyük saldırılar olur. Kahramanlar bu saldırıları ve işgali bastırmaya çalışırken, Khadgar, Kirin Tor güçlerine yardım için Dalaran'a gider ve bu tehlike karşısında yeniden kurulan Kirin Tor Konseyi altılısı, ortak güçlerini birleştirip şehri Karazhan üstüne taşırlar. Boyut yollarının kesiştiği bu noktaya da pek çok saldırı gemisi gelmiştir. Khadgar ve diğer konsey üyeleri, bu aşamada şehri saldırı altında tutmanın bir işe yaramayacağını görür ve Dalaran'ı son bir ortak büyü ile Broken Isles üzerine taşırlar. Bu sayede aynen Lich King'e karşı olduğu gibi, Tomb of Sargeras'a da saldırı bu noktadan yönetilebilecektir.

Khadgar, bu işgale karşı Azeroth'un kullanabileceği her silahı kullanması gerektiğini farketmiştir. Bu yüzden Illidan'ın sadık takipçileri Demon Hunter'lar da metodları ve yöntemleri ne kadar tartışılsa da etkinlikleri tartışılmaz olacağından yeniden serbest bırakılırlar ve Demon Hunter kahramanlar da derhal ön saflara katılırlar.

Bütün kahramanlar, kumandanlık yeteneklerini artık sınıflarının en yetkin üyeleri olarak aşmak zorundadır; efsanevi silahlar olan Artifact'larla donanıp Class'larının başına geçmeli ve Legion'la yüzleşmeye kendilerini hazırlamalıdırlar...




- Broken Shore (7.0)

(*Broken Shore'daki olaylar sadece Legion expansion'unun değil, Warcraft'ın genel hikayesinin travmatik ve çok önemli bir aşaması, o yüzden burayı olabildiği kadar detaylı bir şekilde anlatıyorum. Yani bu kısım uzun, bundan sonrası da uzun, evet. Legion hep böyle :b)

(Yukarıdaki sinematikte de gördüğümüz gibi) Kral Varian Wrynn'in gemisi Broken Shore'a yapılan ilk saldırıda düşmüştür. Forsaken Undead'lerin lideri Sylvanas Windrunner da Horde güçleri ile keşif halindeyken Wrynn'e yardım edip, hayatını kurtarmış ve aynı safta Azeroth için İblislerle yüzleşmiştir.

Broken Shore, sahildeki ilk savaş ve Legion'un koruma kuleleri
Azeroth'daki işgalleri bastıran Alliance ve Horde güçleri derhal bölgeye kahramanların liderliğindeki destek güçlerini gönderirler. Toplayabildiği herkesi yanına alıp kahramanlar da hangi tarafta olursa olsun savaşa katılır. Alliance hava gemileri ile, Horde savaş gemileri ve zeplinleri ile yola düşer. Kahramanlar ve beraberindeki birlikler Broken Isles'ın Tomb of Sargeras'ı barındıran adasına iner, sahilde yüzleştiği üç Fel Lord ve emrindeki İblisleri temizler, sahildeki koruma kulelerini de yokedip içlere doğru ilerleyişe geçer.

Alliance bir taraftan Jaina Proudmoore ve Genn Greymane liderliğinde, Horde diğer taraftan Vol'jin ve Thrall'ın liderliğinde ilerlerken karşılarına iki Legion kumandanı çıkar. Alliance bir kumandanı, Horde da diğerini alt edip yollarına devam ederler. Alliance birlikleri Kral Varian'a ulaşır, Horde birlikleri de Sylvanas ve Baine'in birlikleri ile güçlerini birleştirir. Birlikler derhal Legion'a destek güçlerin geldiği Portal'ları hedef alıp bunları yokederler ve Black City adlı Burning Legion üssüne doğru iki koldan saldırıya geçerler.

Black City
Bu korkunç üs, aynı anda yüzlerce İblise geçit kapısı olan portalları, türlü üst seviye İblisleri ve onların kumandanlarını barındırmaktadır. Aynı zamanda Argent Crusade birliklerinin cesetleri ve hayatta kalanların zihin kontrolü ile köleleştirilmiş askerleri ile doludur. Alliance ve Horde, birleştikleri yeni güçle üssü temizleyip Argent Crusade'in lideri olan Highlord Tirion Fordring'i bulup, kurtarmak için mücadele ederler.

(Bu kısımdan sonrası yufka yürekliler ve kalbi zayıf olanlar için uygun değil, baştan uyarıyorum!)

Tirion'u bulduklarında bir tepede Gul'dan'ın bir fel lav havuzu üzerinde kendisine işkence ettiğini görürler. Tirion'a ulaşmak için Alliance, Jaina'nın oluşturduğu buz köprüsünü, Horde ise Thrall'ın oluşturduğu kaya köprüsünü kullanıp derhal bölgeye harekete geçerler. Fakat iki taraftan gelen birlikleri gören Tirion yaklaşmamaları ve bunun bir tuzak olduğunu haykırır. Ama artık çok geçtir, Gul'dan fel lavanın içerisine en üst seviye dev bir İblis çağırır. Gelen Krosus'tur, Gul'dan'ın emriyle kendi koruma büyüsünün içerisindeki Tirion'a ölümcül nefesi ile saldırır ve Lich King'e karşı savaşımızdaki en büyük kahramanın ışık kalkanını yokeder, savunmasız kalan Tirion, büyülü saldırının gücü karşısında acı içerisinde kendinden geçer, cansız gözüken bedeni Jaina ve Thrall'ın yakarışları, kahramanların şok içerisindeki çaresiz bakışları altında fel lavların içerisine düşer...

Gul'dan, Krosus'a Tirion'u öldürmesi emrini verirken...

Tirion'un düşüşünden sonra Gul'dan, bütün liderlere ve kahramanlara çabalarının boşa olduğunu söyleyerek alay eder, Krosus'a saldırı emrini verir ve dev İblise karşı savaş başlar. Sadece Krosus değil, emrindeki güçlü İblislere karşı da savaşılır. Krosus, önce Horde tarafına, sonra Alliance tarafına saldırır, her defasında iki taraf arasında bir yardımlaşma olur. Uzun ve zorlu bir mücadele sonunda dev Doom Lord Krosus, Alliance ve Horde'un hem bütün liderlerinin, hem de en büyük kahramanlarının gücünü birleştirmesiyle ancak alt edilebilir.

Doom Lord Krosus
Krosus'u yenen ortak Azeroth gücü benzer İblisleri çağırmadan durdurmak için Gul'dan'ın peşine düşer. Jaina ve Thrall hemen yeni köprüler inşa edip yolu açarlar. Varian'ın liderliğindeki Alliance birliği Tomb of Sargeras önüne doğru inerken, Varian ve Sylvanas konuşur ve Sylvanas ile okçularının tepeden hava koruması verip, o bölgeden gelebilecek Legion destek birliklerinin yolunu kesmesine karar verirler. Plan uygulamaya geçirilir ve Gul'dan'a karşı son saldırı başlar.

Fakat, Horde birliklerinin arkasında açılan portallardan yüzlerce Legion gücü saldırıya geçer, aynı anda Gul'dan'a yetişmiş olan Alliance birlikleri ve Varian da Horde gibi Gul'dan'ın tuzağına düşerler:
O ana kadar yendikleri bütün büyük İblisler ve kumandanları Gul'dan'ın bir hareketiyle tekrar yanında belirir. Gökyüzünden de irili ufaklı türlü saldırı ve Legion gemilerinden gelen bir bombardıman başlar.

Gul'dan, Legion'un gerçek gücünü çağırdıktan sonra...
Gul'dan alay edercesine: "Şimdi görüyor musun insan? Bu dünyanın kaderi yazıldı. Legion durdurulamaz." der.

Ve sonra olanların Alliance tarafından görünen halini hep beraber izleyelim:


Zafere çok yakınken, Sylvanas'ın savaş borusu ile geri çekilen Horde birliklerini gören ve ihanete uğradığını düşünen Varian ve Alliance, sayıca yarıya düşen güçleriyle karşı koyamayacaklarını anlayıp geri çekilmeye karar verir, gelen hava gemisine kaçmaya başlarlar, fakat Gul'dan buna izin vermez, geminin üzerine gökten dev bir Fel Reaver indirir. Gemi son anda bir manevra ile ilk çarpışmadan kurtulur, ama patlamanın içerisinden çıkan dev Fel Reaver pençelerini gemiye geçirip kaçışlarına engel olur.

Hava gemisinin ip merdiveninde asılı kalan Varian, kendisini gemiye çekmek için bekleyen Genn Greymane'e elini uzatmak yerine oğluna ulaştırması için Alliance mühürlü bir mektup verir ve kendisini dev Fel Reaver'ın üzerine bırakır. Efsanevi kılıcı Shalamayne'in darbeleriyle Reaver'ı yok eder ve hava gemisiyle kaçanları kurtarmayı başarır.

Ama bu fedakarlığı sonucu Legion birliklerine ve Gul'dan'a karşı tek başına kalmıştır. Kılıcını tekrar ikiye ayırır ve son ana kadar savaşır, ama kalabalık Legion askerlerinin her yönden gelen saldırıları sonunda hedefini bulur ve ölümcül şekilde yaralanan Varian, Gul'dan'ın önünde diz çöker. Gul'dan son darbeyi vurmaya hazırlanırken yine alaycı bir şekilde:
"Hayatını feda eden bir kral olarak hatırlanacaksın... Bir hiç için!" der. Varian'ın cevabı ve son sözleri ise: "Alliance için!" olur ve Gul'dan, Varian'ı güçlü bir büyüyle paramparça ederek öldürür.

Varian'ın ölümünü hava gemisinden çaresizce izlemek zorunda kalan Genn Greymane acıyla haykırır. Ama bu korkunç sahneyi uzaktan izlemek zorunda kalan tek lider Genn değildir, Sylvanas da Forsaken gemisinin dümeninde uzaklaşırken çaresizce bu anı görür.

Peki, Sylvanas neden geri çekilip Alliance'ı yalnız bıraktı? Bunu anlamak için de Horde tarafında neler olmuş izleyelim:


Gördüğünüz gibi, Sylvanas tepeyi Alliance'a ihanet etmek için, kötü niyetle bırakmıyor. Horde birliğinin durduğu tepe arkada açılan yeni Legion portallarından gelen kalabalık İblisler tarafından saldırıya uğruyor, ona rağmen Sylvanas ilk anda Thrall'ın düşmesine, Vol'jin ağır yaralanmasına rağmen geri çekilme borusunu üflemiyor, ne zaman ki Warchief Vol'jin: "Horde'un bugün burada ölmesine izin verme!" diye emrediyor. O zaman Sylvanas Val'kyr'lerini çağıran boruyu üfleyip çaresizce geri çekiliyor. Hayatta kalmak için ve net emirle bunu yapıyor, sonrasında da az önce gördüğümüz olaylar oluyor ve Varian'ın sonunu Sylvanas da çaresizce uzaklaşırken izlemek zorunda kalıyor.

İki taraf da geri çekildikten sonra Horde, baş şehri Orgrimmar'da bütün liderlerini toplar, Warchief'in tahtının bulunduğu Grommash Hold'un kapıları kapatılır. Broken Shore'dan hayatta kalanlardan biri olarak biz de kahraman karakter olarak çağrıldığımız bu toplantıya katılırız. Gelişimizi gören Warchief Vol'jin, bizi gördüğüne sevinir ve az zaman kaldığını söyler, Baine'in iyileştiricileri çağırma teklifini reddeder, Horde'un güçlü kalması için son bir görevi olduğunu söyler. Artık herkes en son Sylvanas'ın da gelmesini beklemektedir. Çok geçmeden Sylvanas kapıda belirir ve aşağıda izleyeceğimiz görüşme yaşanır:


Sylvanas girdiğinde bütün liderlerin kendisini beklediğini görür. Vol'jin tahta yığılmış oturmaktadır, ağır yaralıdır ve öksürüklerinin arasından güçlükle konuşarak Windrunner'a öne çıkmasını söyler.
Sylvanas saygıyla "Warchief" der ve ilerler. Tahtın yanına yaklaşınca Vol'jin: "Loa ruhları ölümün yakında beni alacağını söylüyor." der.
Sylvanas'ın cevabı soğuk ve nettir: "Sonunda, ölüm hepimizi alır..." duraklar ve cümlesini bitirir:
"Ama Horde yaşamaya devam eder."

Vol'jin Sylvanas'la zorlukla ama açıkça konuşur: "Sana hiçbir zaman güvenmedim. Hiçbir zaman da... En karanlık zamanımızda... Bizi kurtaracak kişinin sen olacağını hayal bile etmemiştim."
Vol'jin derin bir nefes alır ve Sylvanas'a son sözlerini söyler: "Ruhlar bana duru görüş bahşetti. Bir kehanet... Bir ismi fısıldadılar. Çoğu kişi anlamayacak. Ama senin gölgelerden çıkman... Ve liderlik etmen gerek... War... Chief..."

Bu son sözüyle Sylvanas'ı Warchief ilan eden Vol'jin ölür. Sylvanas şaşkınlıkla yerinde sabit kalır. Bu sırada Baine ve Lor'themar Vol'jin'in cansız bedenini sarıp, dışarıda hazırlanmış olan cenaze ateşine taşırlar.

Artık hava kararmıştır, cenaze ateşine dönük duran Sylvanas toplanmış olan kalabalığa arkası dönük bir şekilde konuşur: "Vol'jin öldü."
Sonra kalabalığa döner ve devam eder: "Aranızdan kimler, bana onun intikamını almak için yardım edecek?"

Kalabalığın cevabı gür ve hep bir ağızdan olur: "Vol'jin için! Horde için!"

~ 0 ~

Evet, buraya kadar baştan beri okuduysanız, önceki mevzuların da gelip tıkandığı bu noktada Broken Shore'da ve sonrasında yaşananların ne kadar önemli olduğunu anlamışsınızdır. İki taraf da çok ağır kayıplar verdi, liderlerini kaybettiler ve yeni birer lider belirlemek zorunda kaldılar.


Alliance'ın yeni lideri, Varian Wrynn'in oğlu Kral Anduin Wrynn, artık hem insanların hem de Alliance'ın yeni lideri oldu. Horde'un geri çekilmesini kötü niyetlerine ve eski güvensizliklere bağlayan Jaina ve Genn gibi liderlerin kini yüzünden Azeroth için artık ortak bir mücadele verilemeyecek ama açık savaşı da Anduin'in barışçıl liderliği şimdilik engelledi.

Horde'un yeni lideri ise Warchief Sylvanas Windrunner oldu. Hem lideri olduğu kendi iradelerini kazanmış Undead'ler olan Forsaken'lar için, hem de Horde için belki de hayatta kalmak ve devam etmek için en uygun liderdi ve Lor'themar'ın da eski komutanı olarak, savaş ve umutsuz durumlar altında tecrübeli olduğu için, Horde'un başına geçmesi özellikle böyle bir zamanda Horde'un hayatta kalmasının garantisi oldu. Orc'ların liderliğine şimdilik Varok Saurfang geçti ama Horde'un Troll'leri olan Darkspear Kabilesi'ni kimin yöneteceği halen belli değil. Horde kendi yapısından da bekleneceği gibi, bu durumda önce hayatta kalmayı, sonra politik durumları çözmeyi seçti.


Broken Shore'dan sonra, Khadgar'ın Dalaran'ı taşıması ve ortak mücadele sayesinde Dalaran'ı yöneten Kirin Tor büyücüleri, Garrosh zamanında kovdukları Horde büyücüleri Sunreaver'ları yeniden şehre kabul ettiler. Fakat Jaina büyücülerin oyları ile varılan bu kararı kabul etmeyip Kirin Tor'dan ayrıldığını ilan etti.

~ 0 ~

Dalaran'a ulaşan kahramanlar, artık Legion'a karşı savaşlarında bağlı oldukları sınıfın liderleri olarak, Artifact silahları kuşanıp, kendilerini son savaşa hazırlamak için güçlendirecekler. Legion işgalinin merkezi olan Broken Isles'da bulunan Tomb of Sargeras, bütün bu olayın merkezi. Fakat bu kıtanın seçilme sebebi sadece Sargeras'ın Avatar'ının burada olması değil. Kıtada bulunan ve "Pillars of Creation" (Yaratımın Temel Taşları) denen Titan Relic'leri. Odyn, Thorym ve Freya gibi Eski Koruyucular'ın Azeroth'u şekillendirmek için kullandığı objeler. Gul'dan bunları kullanıp, kadim Night Elf şehri Suramar'daki Nightwell'in büyüsünü birleştirerek Sargeras'ın tekrar vücut bulmasını sağlamaya çalışıyor.

- Broken Isles & Emerald Nightmare (7.0.5)

Bizim de kahramanlar olarak bu Titan Relic'leri her bölgeden tek tek toplamamız ve Legion'dan önce ele geçirmemiz gerekiyor. Bunun için:

Stormheim


Stormheim'da, Vrykul'lar, lanetli Kvaldir'ler ve Storm Dragon'lar yetmezmiş gibi bir de karşı tarafın güçleri ile mücadele edip, Helheim adlı karanlık boyut ve Helya'dan kurtulup, Odyn'in sınavlarından geçerek Aegis of Aggramar adlı kalkanı almaya çalışıyoruz.

Azsuna


Azsuna'da, bizzat eski Night Elf kraliçesi ve ilk Legion işgaline sebep olan Azshara'nın güçleri ile mücadele edip, Legion'un ele geçirdiği yerlerde gücünü zayıflatmaya ve bu bölgedeki Mavi Ejderhaları kurtarmaya çalışıyoruz. Bu sırada da Azshara'nın hayalet olarak lanetlediği nadir muhaliflerinden Prens Farondis ile eski büyü okulu Nar'thalas Academy'de bulunduğu söylenen Tidestone of Golganneth'in peşine düşüyoruz.

Highmountain


Highmountain'da, Tauren'lerin ataları ve Survival Hunter'ların silahının da eski sahibi, Highmountain Klanlarının birleştiricisi Huln'un izini takip edip, klanları yeniden birleştirmeye çalışıyoruz, bu sırada bölgenin vahşi ırkı Drogbar'ların eline düşen Hammer of Khaz'goroth'un korkunç gücüne tanıklık edip, bu silahı tekrar ele geçirmeye çalışıyoruz.

Val'sharah


Val'sharah'da ise bambaşka bir tehlike var, Druid'lerin ilk ortaya çıktığı bu bölge olan Val'sharah'ı da ve bu bölgein kadim yaşam ağacını da tehdit ediyor. Bu son saldırının sorumlusu olan Satyr Xavius'a karşı Night Elf'lerin lideri Tyrande Whisperwind ve eşi, Illidan'ın ikiz kardeşi Malfurion Stormrage ile birlik olup bu tehlikeyi temizlemeye ve Tear of Elune denen objeyi yeniden ele geçirmeye çalışıyoruz. Bu sırada bölgedeki eski Night Elf üssü Black Rook Hold'u ve lideri Kurthalos Ravencrest'in ruhunu da Burning Legion etkisinden kurtarmaya çalışıyoruz.

Suramar


Bu bölgeleri temizleyip, (Level 110 olup) yeterince güçlendiğimizde de en tehlikeli bölge, eski Night Elf şehri Suramar'a doğru yola çıkıyoruz. Suramar ve şehrin büyülü güç kaynağı Nightwell artık Legion etkisi altında ve attığımız her adım tehlikeli. Büyü yollarının kesiştiği bu nokta zamanında eski sakinleri tarafından aynı eski Dalaran gibi bir koruyucu kalkan ile kapatılmış, fakat günümüzde Legion'un gelişi ile kalkan yok olmuş, bu yüzden şehrin şimdiki liderleri hayatta kalmak için karanlık anlaşmalara imza atıp, Legion İblislerini şehre davet etmiş durumda. Buna karşı çıkan isyancı bir grup olan Nightfallen ise şehri kurtarmak için bizim yardımımıza ihtiyaç duyuyor. Bu mücadele sonunda şehri kurtarabilirsek, Nightwell'in de bulunduğu Nighthold'a saldırıp, son Titan kalıntısı olan Eye of Aman'Thul'u da ele geçirebileceğiz...

(*Belki de World of Warcraft'taki gelmiş geçmiş en güzel şehir olan Suramar ve Nighborne Elf'lerinin hikayesi bir bu kadar daha yazmamı gerektirecek kadar uzun, o yüzden giriş videosunu verip, kalanı sizin oyun zevkinize bırakayım:)


İlk Arkanist Thalyssra'nın mesajını alıp, kendisini bulduğumuzda, Suramar'daki çökmüş haliyle bize bu şehri anlatır:
"Onbin yıl önce, şehrim ışıl ışıldı, Nightelf İmparatorluğu'nun mücevheriydi. Halkımız yüzyıllar boyunca huzur içinde yaşadı, Legion gelene kadar."
"Sundukları güç ile gözü dönen Kraliçemiz (Azshara), hepimize ihanet edip, dünyamızı mahvetti."
"Kaçınılmaz yıkım yaklaştıkça, çaresiz bir seçim yapmak zorunda kaldık. Çok sevdiğimiz şehrimizi korumak için bir kalkan oluşturduk."
"İşe yaramıştı. Yüzyıllar geçti, ay ışığı olmadan, gün ışığı olmadan."
"Hayatta kalmak için Nightwell'e döndük, şehrin merkezindeki büyük güç kaynağına."
"Yavaş yavaş, bizi değiştirdi ve sonunda Legion'u tekrar kapımıza çeken de o oldu."
"Bize bir takas önerdiler: Nightwell'e karşılık, hayatlarımız..."
"Büyüklerimiz teslim şartlarımızı konuşurken, bazılarımız isyan etti."
"Başarısız olduk. Şimdi iblisler Suramar'ı ele geçirdi ve ben de şehrim yanarken Nightwell'in laneti yüzünden sönüp gitmeye mahkum oldum..."

İşte bu yenik ve büyüsel güç kaynağından uzağa sürülmüş, kendi görüntülerinden bile uzaklaşmış isyancıların, Suramar'ı kurtarmak ve Legion'u Nightwell'den uzaklaştırmak için bizim yardımımıza ihtiyacı vardır. Onlara yardım etmek için, Suramar'ın dış kısımlarından merkezindeki tehlikelere kadar uzun mücadeleler ve türlü tehlikeler bizi beklemektedir.

(*Not: Bölge bitiş videolarını da vermiyorum ve tam hikayelerini anlatmıyorum. Artık spoiler olmaz ama, konuyu da çok dallandırmayalım. Zaten, oynarsanız da bizzat görebileceğiniz gibi, aslında her bölgenin muhteşem hikayeleri var ;b)

- Emerald Nightmare:



Emerald Dream (Zümrüt Rüya) boyutu, Titanlar tarafından Azeroth'un bir şablonu olarak yaratılmıştır. Dünyanın canlı, yeşil bir ayna görüntüsü, medeniyet denen şey tarafından kirletilmemiş ve doğal halinin korunduğu bir versyonudur.

Yıllar boyunca doğaya en yakın Druid'ler ve koruyucular Dream'in içerisinde huzursuz edici bir varlığın olduğundan şüphelenmiştir. Legion ve Kabus Lordu Xavius tarafından kışkırtılan ve Emerald Nightmare (Zümrüt Kabus) olarak anılan bu bozulma, sonunda patlamış, yayılmış ve kendi boyutunu da geçip, fiziksel dünyaya taşmaya başlamıştır.

Bu sorun kaynağında, kökünden çözülmezse Azeroth'u kaplayabilecek kadar büyük bir tehlike haline gelecektir.

Bu yüzden kahramanlardan oluşan bir grup, hem Malfurion'a hocası Yarı Tanrı Cenarius'u kurtarmak için, hem de Xavius'la yüzleşip bu sorunu tamamen çözmek için Val'sharah'daki bozulmuş World Tree (Yaşam Ağacı) Shaladrassil'in köklerini kullanarak Emerald Nightmare'e girmeye çalışırlar.

Karşılarına ilk önce, dev ağacın köklerinde girişi savunan ve eski bir Yeşil Ejder olan Nythendra çıkar. Xavius'un kabus bozunması ejderi nöbet uykusunda yakalamış ve onu da başkalaştırmıştır. Artık Ejder, eski halinin iskeletidir ve türlü salgınla çevrelenmiş haldedir. Kahramanlar ejderin saldırıya dönüştürdüğü bu özelliklerinden sakınarak ve iyileştiricilerinin yardımı ile zavallı ejderi adeta kurtarırlar.

İlerlediklerinde bozunmuş ormanın yaratıkları ve onları kontrol eden Xavius'un hizmetkarları ile karşılaşırlar, onları geçtiklerinde ise bir portal şebekesine ulaşırlar. Kahramanlara yol gösteren Malfurion, ustası Cenarius'un düştüğü kapıyı açmaya uğraşmaktadır ve her portaldan girip bozunmanın tek tek temizlenmesi gerekmektedir.

Kahramanların ilk girdiği kapı, Northrend'deki Grizzly Hills'in Emerald Dream'deki yansımasıdır. Fakat burası tanınmayacak kadar bozunmuş ve adına yakışır şekilde kabus bir hal almıştır. Bu kısmın merkezinde Vahşi Tanrılar'dan Ursoc bulunmaktadır. Ama Azeroth'un eski koruyucularından olan Ursoc da kabusa yenik düşmüştür. Kahramanlar Ursoc'u ve kabusla güçlenmiş saldırılarına karşı hayatta kalıp, kadim varlığın ruhunu kabustan kurtarırlar.

Grizzly Hills'in Emerald Dream'deki halini kurtaran kahramanlar sonraki portala girer ve Tauren'lerin baş şehri Thunder Bluff'ın bu boyuttaki haline ulaşırlar. Bu bölge, eskiden çok güçlü bir Druid olan Elerethe Renferal tarafından işgal edilmiştir. Gerçek hayatında hain bir saldırı sonucu öldürülen Elerethe'in ruhu burada kalmış ve bölgesine gelen herkesi bunun sorumlusu gibi görüp saldırır. Güçlü Druid'in kabus ile güçlenmiş yetenekleri yanında, kendi örümcek formu, kontrol ettiği örümcekleri, kurduğu ağ tuzakları ve ölümcül zehir saldırılarıyla mücadele etmek zorunda kalan kahramanlar sonunda kendisini alt edip ruhunu serbest bırakırlar.

Sıradaki portal ise Druid'lerin geçiş için kullandığı Emerald Dreamway'in kabus versyonudur. Bu bölge, zamanında Azeroth'a da saldıran Emerald Dragons (Zümrüt Ejderler)'in kabusla bozulmuş halleri tarafından işgal edilmiştir. Yaşayan tek Yeşil Ejder olan Ysondre'ye, düşmüş yandaşları Emeriss, Lethon ve Taerar eşlik etmektedir. Kahramanlar geçmişte de mücadele ettikleri ejderlerin kabus halleri ile aynı anda yüzleşir ve türlü saldırılarının kabus ile güçlendirilmiş hallerine karşı ayakta kalarak onları da alt ederler.

Sıra, kabusu temizlemek için ilk kısımdaki son portala gelmiştir. Bu portal, Azeroth'daki doğal haliyle vahşi bir orman olan Un'goro Krateri'nin kabustaki versyonuna açılmaktadır. Ortasında ise dev bir yaşam ağacını ele geçirmiş olan gerçek bir kabus yaratığı vardır:



Zayıf düşmüş haldeki bir Yaşam Ağacı'nın oyuklarına yerleşmiş olan Il'gynoth, Zümrüt Kabus'un kalbinde yatan dehşetlerin vücuda gelmiş halidir. Bozulmadan oluşan bir kitle ve aslında varolmaması gereken bir şeydir. Yüzeye sayısız, dehşet verici göz sapları ve uzuvları sızmaktadır. Korkunç fısıltıları ile kahramanların aklını karıştırıp, delirtici fikirlerle dolduran, Eski Tanrı N'zoth'un bir elçisi ve Malfurion'un tanımı ile "Kabusun Tümörü"dür. Zümrüt Kabus bozulmasının kalbi olan bu yaratık derhal yokedilmelidir, yoksa Yaşam Ağacı'nın köklerini kullanarak bütün gezegene bu bozulmayı yayabilecek kadar güçlenip, herkesi tehdit eder hale gelecektir.

Kahramanlar, önce bu yaratığın karanlık büyüler odaklayabilen gözü ve aynı anda türlü duyargaları ve oluşturduğu türlü yaratıkla savaşırlar, sonunda kendi silahını, yani yarattığı yaratıkları ona karşı kullanıp, onların gücü sayesinde gözünü yokedince, Il'gynoth'un kalbine ulaşırlar. Ağacın gövdesinde savunmasız kalan kalp, kendini korumak için son bir saldırı yaparken kahramanlar da bütün güçlerini kullanıp yaratığı öldürürler.

Artık kabusu bitirmek için tek yapmak gereken kabusun ele geçirdiği Yarı Tanrı Cenarius'u kurtarıp, en son da Kabus Lordu Satyr Xavius'u öldürmektir.

Malfurion, biz Il'gynoth ile uğraşırken Cenarius'a giden yolu açmayı başarmıştır. Diğer portalların merkezindeki bu yerden bize açtığı yol ile Druid'lerin kutsal mekanı Moonglade'in kabus ile bozulmuş haline gideriz.

Druid öğretisinin Azeroth'taki kaynağı ve ilk öğreticisi olan Yarı Tanrı Cenarius, neredeyse tamamen kabus tarafından ele geçirilmiştir. Malfurion'u ve bizi tanımaz ve kabusu buraya getiren düşmanlar olarak görür. Bu yüzden Cenarius'u bu durumdan kurtarmak için kendisiyle ve bu boyutta emrinde olan bütün güçler ile savaşmak zorunda kalırız. Cenarius'un saldırıları, çağırdığı ejderleri ve ölümcül sarmaşıklarından kurtulup, sonunda ruhunu ve zihnini kabusun etkisinden kurtarırız.

Kurtulan Cenarius, bize kabusun sorumlusu Xavius'un saklandığı, kabusun içinde gizli olan boyutun yolunu açar. Kahramanlar, Moonglade'in kabus versyonundaki bir göle atlayarak bu boyuta geçerler. Ama bu karanlık ve belirsiz gerçeklik, Xavius'un türlü hizmetkarları tarafından korunmaktadır. Kahramanlar bu yığınlarca yaratığı alt ettikten sonra sonunda Xavius belirir. Fakat kabusun gücü sayesinde normal görüntüsü yerine canavarsı ve korkunç bir görüntüye bürünmüştür. Gücü de o oranda artmış ve ölümcül bir hale gelmiştir.

Kabusu sona erdirmenin önündeki tek engel ise Xavius'tur. Bu yüzden kahramanlar korkusuzca Xavius'la yüzleşir. Korkunç gücü ve hilekar saldırılarının yanında bitmek bilmeyen hizmetkarlarıyla da savaşmak zorunda kalırlar. Ama sonunda Kabus Lordu yenilmeye mahkumdur.

Yenilen Xavius, ölünce cesedi eski Night Elf formuna döner ve kabusun etkisi Emerald Dream'den tamamen kalkınca kahramanlar kendilerini cennet gibi bir mekanda bulur. Ruhları ve zihinleri kurtulan, intikamı alınan bütün kadim yaratıklar da buradadır. Ortalarında ise Cenarius, eski haline dönmüş şekilde, kutlamak için bizi beklemektedir.


(*Bu Raid'in de hikayesini tam anlattım, çünkü Emerald Dream, yıllarca hepimize ukte olan ve gizemli bir boyuttu, bu boyutun kabus halini görüp, kurtarıp, son halinde ufak ta olsa o boyutun doğal halini görebilmek, buna bizzat tanık olmak hikayesever olarak müthiş bir deneyim oldu. O açıdan size de tavsiyem bu Raid'i hakkını vererek mutlaka oyun içerisinde görün, o yüzden özellikle çok fazla görsel de koymadım, şahane detaylar var, onları burada çok anlatmıyorum, ne kadar geçmiş içerik olsa da spoiler olmasın ;b)

- Return to Karazhan (7.1 & 7.1.5) (Trial of Valor, The Nighthold)



Legion işgali sırasında Azeroth'un büyü yollarının önemli kesişme noktalarından biri olan Karazhan'a büyük bir saldırı olmuş ve Khadgar, Dalaran'ı kulenin üstüne taşımış, fakat Dalaran bu saldırıya dayanamadığı için, tekrar kurulan Kirin Tor Konseyi'nin birleşmiş gücü sayesinde şehri Broken Isles üstüne kaçırmaya karar vermişti.

Artık Karazhan'a geri dönmenin ve Medivh'in eski büyü kulesini bu yeni tehlikeden temizlemenin vakti gelmiştir. Yeni bir Legion işgali ve saldırısı altında olan kule, yarı yarıya eski halinde ve eski sakinlerini barındırmaktadır, ama sonrası bildiğimiz gibi değildir çünkü Legion güçlerini barındırmaktadır. Önce buraya girebilecek kadar güçlenmemiz, sonra da en güçlü dostlarımızdan oluşturduğumuz bir grupla burayı temizlememiz gerekmektedir.

- Trial of Valor

Karşımıza çıkan tek tehdit ise bu değildir, Stormheim'a gidip, Helya'nın hüküm sürdüğü karanlık boyut Helheim'a geri dönmemiz gerekmektedir. Ama Helya ile son kez yüzleşmeye hak kazanmak için Odyn'in son sınavını geçmemiz ve bu savaşa layık olduğumuzu ona kanıtlamamız gerekmektedir. Ancak o zaman Helya'nın koruyucusu üç başlı korkunç canavarı Garm ve en son bizzat kendisiyle yüzleşebiliriz. Trial of Valor da bizi bekleyen mücadele budur.

Bu sırada Suramar için de isyanı güçlendirme çabamız devam etmektedir. Sonunda Nightwell'i kullancak büyüyü yapmak üzere olan Legion, şehirdeki destekçileri ile şehrin üstündeki baskısını arttırıp, güçlenmekte olan isyanı bastırmak için harekete geçmiş durumdadır, buna karşı biz de isyancılara destek olup Nighthold'a saldırabilmek için onları güçlendirmek için elimizden geleni yaparız.

- The Nighthold (7.1.5)




Suramar şehrini ele geçiren Legion ile mücadele edebilmek için sürgün Nightborne Elfleri olan Nightfallen'ların isyanına destek veren kahramanlar, bu mücadeleyi son aşamasına getirmiştir. Artık isyancılar şehre yeniden saldıracak güce ulaşmıştır.

Öğrendiğimiz üzere, Gul'dan'ın amacı, Suramar'ın kadim büyülü güç kaynağı Nightwell'i kullanarak Legion'un korkunç lideri, Karanlık Titan Sargeras'ı Azeroth'a getirecek bir geçit kapısı açmaya çalışmaktır. Gul'dan bunu başarırsa, Sargeras, Illidan'ın bedenini ele geçirip, Avatar'ı olarak kullancak ve Legion'un Azeroth'u ele geçirmesi için önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

Suramar'da süren isyan yüzünden şehri Legion'a bırakan lideri Elisande, savunmaları arttırmış ve Nightwell'in bulunduğu merkezdeki sarayın girişine kadar gelen isyancıları zamanı yavaşlatan bir büyü ile durdurmayı başarmıştır. Bu yüzden isyancılar saldırıya devam edebilmek için saraya farklı bir giriş yolu bulur. Eski lağım kanallarının girişi bu saldırı için en zayıf noktadır, ama orası bile güçlü bir büyü ile korunmaktadır. Bu engeli ortadan kaldırıp, son engel olan Elisande'ın isyancıların başındaki eski İlk Arkanist Thalyssra'nın yerine atadığı yeni İlk Arkanist'i de ortadan kaldıran kahramanlar lağım girişinden saldırıya başlar.

Fakat giriş gibi, içerisi de korumasız değildir. Karşılarına ilk olarak Skorpyron adında, Nightwell'in büyüsü ile güçlendirilmiş devasa kristal bir akrep çıkar. Kahramanlar bu akrebi ve sürüsünü zorlu bir mücadele sonunda temizleyip, lağımlarda yollarına devam ederler.

Skorpyron
Sonunda Nightwell'in bu seviyedeki merkezine ulaşırlar, fakat burası da büyü kaynağının maddeleşmiş hali olan bir yaratık tarafından korunmaktadır. Hatta Thalyssra'nın söylediğine göre, Elisande bu yaratığın gücünü kullanarak sarayın girişindeki zaman yavaşlatıcı büyüyü yapmıştır. O yüzden hem bu büyüyü kaldırıp, isyancıların geri kalanını sarayın girişine saldırmasının yolunu açabilecek, hem de Elisande'ın bir daha bu yaratığın gücünü kullanmasını engellemek için saldırırız. Yaratığın zamanı kullanarak yaptığı büyülü saldırıları ve Nightwell'in gücünü bize karşı kullanmasına karşı hayatta kalıp, yaratığı alt ederiz.

Khadgar, sarayın girişindeki isyancıların büyünün etkisinden çıkınca hazırlıksız yakalanmamaları için onlara yardıma gider, biz de saraya çıkan son yola doğru gireriz. Ama tabii ki bu kısım da sahipsiz değildir. Eski bir hizmetkar robot olan Trilliax bu bölgede kendi kendine dolanmaktadır. Sorun ise robotun kişilik devreleri zamanla bozulmuş olmasıdır. Robot devamlı uysal bir hizmetkardan, katil bir temizlikçiye dönüşmektedir. Farklı kişilikler arasında, artık olmayan bir Efendi'nin takdirini beklemektedir. Bizi bölgede görünce de olmayan bir daveti için hazırladığı sandığı salonunu kirleten işgalciler olduğumuzu düşünerek üzerimize saldırır. Ölümcül büyü saldırıları ve bozuk davet ikramlarından sağ kurtulup bu deli robotu da ortadan kaldırırız ve sonunda sarayın avlusuna çıkarız.

Spellblade Aluriel
Avlu, Aluriel adında, Nightborne'un güçlü kumandanlarından biri tarafından korunmaktadır. Hem kılıç kullanımı konusunda usta, hem de aynı anda buz, ateş ve kadim büyüleri kullanabilen Aluriel'in kılıcı ve kalkanı ise Nightwell'in büyüsü ile güçlendirilmiştir. Daha önce onbin yıl dışarıdan kimsenin adım atmadığu bu avluda isyancılarla birlikte biz kahramanları gören Aluriel, acımasızca üstümüze saldırır. Hem kılıçlı saldırıları, hem de büyü gücü ile bizi temizlemeye çalışır, ama ayakta kalmayı başarıp, bu güçlü kumandanı da alt ederiz ve avluyu ele geçirmeyi başarırız.

Avludan, kumandanların bölgesine olan geçişe doğru devam ederiz, burada bahçeye giden koridor ikiye ayrılmaktadır. İlk koridordaki bekçileri temizledikten sonra yukarı doğru giden merdivenlere yöneliriz, burada Suramar Sarayı'nın Gözlem Evi ve Yıldız Gözlemcisi Etraeus bulunmaktadır. Etraeus, yıllarca gözlemlediği göklerde evrenin sırrını aramıştır. Bulduğu gezegenlerin gücünü, Nightwell'in sayesinde kendisine alıp, silah olarak yönlendirebilmektedir. Etraeus'un kendini üstün gören tavrının sebebi olan güçleri, Sargeras'a Legion'un diğer dünyaları işgallerinde yol gösterici olmak isteyecek kadar gözünü yukarılara çevirmesine sebep olmuştur. Ruhunu ve halkını güç ve yardakçılık uğruna feda eden bu kumandanı hem bu sebepten, hem de oluşturduğu potansiyel tehdit yüzünden yoketmemiz gerekmektedir. Beklediğimiz gibi bütün güçlerini üzerimize yönelten Etraeus, sırasıyla önce donuk bir gezegeni, sonra Legion'un ele geçirdiği bir dünyayı, en son da Void ve Eski Tanrılar tarafından ele geçirilmiş bir dünyayı ve güçlerini bize karşı kullanır. En son gezegenden gelen yaratıklar kendi kontrolünden de çıkar ama biz bütün bunlara karşı ayakta kalıp Etraeus'un kendini beğenmişliğini sonsuza kadar bitiririz.

Star Augur Etraeus
Kumandanların kısmında, bahçe kısmı kalmıştır. Saray Muhafızları'nın da büyük kısmı bu tarafı korumaktadır. Yolumuzdaki birlikleri temizleyip bahçenin merkezine doğru ilerleriz ve karşımıza Yüksek Botanist Tel'arn çıkar. Tel'arn, bitkilere, güneşten aldıkları güce ve bitkilerin dallanıp farklı yerlere aynı anda uzanabilmelerine hayranlığını bir üst boyuta taşımış, Nightwell'in de gücü sayesinde kendisini yarı bitki yapacak kadar ileri gitmiştir. Artık bu son kumandanı alt edip, Suramar Sarayı'nın savunmasını tamamen çökertmemiz gerekmektedir. Tel'arn ise kolay geri adım atmayacaktır, önce türlü canlı bitkiler ve güneşin gücünün projeksyonları ile bize karşı savaşır, daha sonra da kendisini önce ikiye, sonra üçe kopyalayıp, giderek zorlaşan bir mücadeleye neden olur. Ama sonunda üç kopyası aynı anda düşer ve artık saray savunmasızdır.


Kulenin üst kısımlarına çıkacağımız sırada, avludan, artık Tomb of Sargeras olan eski tapınağa giden yıkık köprüyü ve buradaki üç Legion büyücüsünün güçlü bir iblisi saraya getirmeye çalıştığını görürüz. Büyücülere giden yolu koruyan Legion ve saray güçlerini alt edip köprüye vardığımızda büyücüleri de hızla etkisiz hale getiririz, ama çok geç kaldığımızı fark ederiz. Çağırılan iblis, Broken Shore'da Tirion Fordring'i öldüren Krosus'tan başkası değildir. Legion'un bütün iblisleri gibi Krosus da alt edilmesine karşın yeniden canlandırılmış ve karşımıza çıkmıştır. Hem Krosus, hem de biz, Broken Shore'daki savaşın intikamını almak için saldırıya geçeriz. Devasa iblis, korkunç gücünün yanı sıra büyü saldırıları ile saflarımızı kırmaya çalışır. Kahramanlar bu saldırılardan kurtulunca ise Krosus, üzerlerinde durduğu yıkık köprüyü parçalar, geri çekilip köprünün ayakta kalan parçasında mücadeleye devam ederiz ve kaçacak yer kalmayana kadar Krosus'la yüzleşiriz. Sonunda devasa iblisi öldürmeyi başarıp, Tirion'un intikamını alırız.


Artık kuleye çıkmadan önceki son engele ulaşılmıştır, eski bir Nathrezim lideri olan Tichondrius, geçmişte önce Huln Highmountain, daha sonra bizzat Illidan tarafından iki ayrı Legion işgalinde de öldürülmüş, her defasında geri gelmiş ve Legion'un şimdi de başka bir pis işinin başında durmaktadır. Gul'dan'ın efendilerine yanlış yapmadan görevini yaptığını kontrol etmek için Nighthold işgalini denetlemektedir. Sarayın savunmaları düşüp, karşısında kahramanları görünce işi kendisi ele almak zorunda kalır. Nightborne'ların kendi saraylarını bile işgal edilmekten koruyamadıklarını homurdanarak bize saldırır. Çürüme ve ölüm büyüleri ve emrindeki güçleri kullanarak savaşan Dreadlord, kahramanları alt edemeyince kendisini bir yarasa bulutuna çevirir. Bu göz aldanmasından kurtulan kahramanları tekrar vücuda gelip güçlü bir saldırı ile indirmeye çalışır, ama başarısız olur ve sonunda tekrar acı dolu bir ölümle alt edilir.

Tichondrius

Sarayın bütün savunmaları düşünce artık Nightwell'in kontrolünü elinde bulunduran ve Suramar'ın şu anki lideri Elisande ile yüzleşme zamanı gelmiştir. Hızla özel korumalarını temizleyip yüzleştiğimiz güçlü büyücü, özellikle zaman kontrolü büyülerinde uzmandır. Bizi karşısında görünce, geleceğe baktığını ve bütün olasılıkların yenilgimize işaret ettiğini, Legion'un hükmünden kurtuluş şansımız olmadığını söyler. Fakat bu öngörüleri caydırıcı olmaz ve güçlü büyücüye karşı savaş başlar. Defalarca ölümün eşiğine getirdiğimiz Elisande, Nightwell ile güçlendirdiği zaman büyülerini ve saldırılarını kullanarak durumu lehine çevirir. Ama sonunda zaman bizim lehimize işlemeye başlar ve büyük büyücü yenilir.

Grand Magistrix Elisande

Yenilince, Elisande'ın Nightwell'den gelen yankısı ortaya çıkar ve bize bu geleceği hiç göremediğini itiraf eder, eğer bu ihtimal gerçekleştiyse belki Legion'u da yenebileceğimizi ve halkının özgür olabileceğini farkeder, bu yolda bize yardım edeceğini ve gidip Gul'dan ile yüzleşmemizi, arkamızda olduğunu söyler.

Bu son beklenmedik destekle beraber kulenin en üst katına, Eye of Aman'thul'un olduğu ve başında Gul'dan'ın, Illidan'ın vücudunun hapsedildiği kristal ile beraber beklediği zirveye geliriz.

Gul'dan
Legion'un iradesinin hizmetkarı güçlü Warlock, aslında bizim gerçekliğimizdeki Gul'dan değildir, bizim gerçekliğimizdeki Gul'dan, uzun yıllar önce, İkinci Savaş'ın sonunda, Tomb of Sargeras'ın girişinde parçalanarak öldürülmüştür. Karşımızdaki ise, Iron Horde İşgali sırasında alternatif evrendeki Draenor'dan gelip, Legion'un hizmetine girmiştir, ama sonuçta aynı amaca hizmet etmektedir.

Bizleri karşısında görünce, önce bizi küçümseyen ve tehdit edici, hassas noktalarımıza dokunacak bir konuşma yapan Gul'dan (*Horde ve Ally konuşmaları farklı) sonra, Illidan'ın cesedinin Sargeras için ideal bir araç olacağını ve efendisi Azeroth'a adım atınca dünyamızın yanışını onun yanında izleyeceğini ilan eder ve sonra bize saldırır.

İlk saldırısından kurtulmamızdan sonra, kendisini Eye of Aman'thul'un çift küresi içerisine hapseder ve Illidan'ın cesedini geçiş ritüeli için hazırlamaya başlar, bizi de güçlü iblislerle baş başa bırakır. Üç güçlü iblisi Gul'dan'ın bize yaptığı saldırının da içine çekerek hallederiz. Sonrasında ise Gul'dan ritüeline ara vermek zorunda kalır ve bize odaklanır. Türlü karanlık büyülerle üzerimize saldıran Warlock ile başetmeye çalışırız ve sonunda Khadgar yakaladığı boşlukla Illidan'ın ruhunu bedenine döndürecek büyüyü yapmamızı ve Legion'un liderine dünyamızın üzerine adım atacak bir fırsat bırakmamızı söyler.

Bunun üzerine Gul'dan çok daha güçlü saldırılarla bize engel olmaya çalışır, ama adım adım sona yaklaşmaktadır. Khadgar'ın da yardımı ile bu son, felaket gibi saldırılardan da kurtulmayı başarır ve sonunda Gul'dan'ı dize getiririz:


Sargeras'ı getirecek olan geçit gözlerinin önünde son anda kapanan Gul'dan, bu patlamanın etkisi ile Illidan'ın vücudunun hapsolduğu kristalin düştüğünü farketmez. Yenilgi ile çökmüş olan Warlock'un arkasında, ruhunun parçalarını topladığımız ve bedenine döndürdüğümüz Illidan yeniden hayata dönmüştür.

Illidan, düşmüş Warlock'u acımasızca boynundan tutup kaldırır ve aynen Gul'dan'ın Kral Varian Wrynn'e yaptığı gibi, Warlock'u acı içerisinde Fel alevi ile içten yakarak küle çevirir. Kanatlarının bir hareketi ile cesedinden kalanlar uçuşan Gul'dan'ın kafatası ise Illidan'ın elinde kalmıştır.

Zamanında eski Gul'dan'ın kafatasının gücünü kullanarak bugünkü yarı iblis formunu kazanmış olan Illidan, cesetten arta kalan bu yeni Gul'dan'ın kafatasına şöyle bir bakar... Ve elinin bir hareketiyle kafatasını paramparça eder.

Daha sonra Illidan, kahramanlara döner:
"Benim gördüğümü siz de gördünüz, yüzleştiğimizin ne olduğunu biliyorsunuz. Şimdi, ölümlüler...
Beni takip edin... Uçurumun içine!"



- Tomb of Sargeras (7.2)


Sonunda Nightfallen isyanını körüklememiz sayesinde Nighthold'u da fethedip, Gul'dan'ı alt ettik ve Illidan Stormrage'i Sargeras'ın yeni Avatar'ı olmaktan kurtardık. Nighthold'daki mücadelemiz sayesinde, Legion'un emrindeki Nightfallen kumandanlarını, Nighthold'un kutsal topraklarının kapılarını açtıkları iblisleri (ki bunlardan biri de Broken Shore'da Tirion Fordring'i öldüren Krosus'tu) ve sonunda da Gul'dan'ı alt etmemizle Sargeras'ı Azeroth'a getirecek ritüel son anda gerçekleşmemiş oldu. Bu ritüelin anahtarı, Pillars of Creation setinin son parçası ve Nightfallen Elf'lerin büyülerinin enerji kaynağı olan Nightwell'in odağındaki devasa büyü küresi Eye of Aman'Thul da sonunda sayemizde Kirin Tor'un Dalaran'daki yeni kulesinde yerini aldı.

Pillars of Creation seti tamamlanındığı için artık Legion'a karşı savunma halinden saldırıya geçebilecek silahları toplamış olduk... Ama sadece Gul'dan'a bel bağlamayan Legion da ne yazık ki bu duruma gayet hazırlıklıydı ve bizim saldırımızdan önce davranıp, bizzat Kil'jaeden'in komutasında yeniden saldırıya geçti.

Bizzat komutayı ele alan, Sargeras'ın iki baş kumandanından biri olan Kil'jaeden'in amacı, eski Elf Tapınağı ve Legion'un Azeroth'u işgali için en önemli geçit kapısı olan Tomb of Sargeras'a girmekti. Bu sayede, tapınağın yeni adının da kaynağı olan Sargeras'ın Avatar'ını yeniden canlandırıp, Gul'dan'ın yapamadığını yapmak ve Sargeras'ın Azeroth'da vücut bulmasını sağlayacaktı ve tabii ki eski yoldaşı ve can düşmanı Velen ve halkı Draenei'lerden intikamını alacaktı.

Bunu engellemek için, kahramanlar, Khadgar, Velen ve Illidan'ın liderliğinde bütün Sınıfların güçlerini birleştirmesiyle, öncelikle tapınağın bulunduğu adayı Legion işgalinden temizlemeye girişir.

Bir yandan da Legion'un artan saldırıları ve Broken Isles'ın diğer bölgelerini işgal etmek için yaptığı manevraları püskürtmekle uğraşan kahramanlar, yeterli ön hazırlığı yapınca da sonunda yine Khadgar, Velen ve Illidan'ın liderliğinde, Kil'jaeden'den önce Tomb of Sargeras'a girip, içerideki uyanmış tehlikeleri, Legion güçlerini ve tabii ki Karanlık Titan Sargeras'ın ruhunu barındırmadan bile yeterince tehlikeli olan yenik Avatar'ını alt etmeye girişir...

Sargeras'ın yenik Avatar'ı, kendisini alt etmiş olan Eski Gardiyan Aegwynn'in onu hapsettiği halde.
Fakat bütün çabalarına rağmen, Kil'jaeden, Avatar'a kahramanlardan önce ulaşır. Son anda Avatar'ı ilahi zincirlerinden serbest bırakan Kil'jaeden ise kahramanların bu korkunç yaratığa karşı şansı olmadığını düşünerek, komuta gemisine dönmek için bir portal açmak üzere Avatar'ın altındaki büyük dehlize iner.

Zincirlerinden kurtulmuş olan Sargeras'ın Avatar'ı, yaralı ve sahibinden yoksun olmasına rağmen işte böyle ölümcül.

Sargeras'ın Avatar'ını büyük bir mücadele ile son anda alt eden kahramanlar, Velen'in liderliğinde Khadgar ve Illidan ile beraber son anda Kil'jaeden'i gemisine kaçmadan yakalarlar, Velen'in eski yoldaşını ikna çabası beklendiği üzere işe yaramaz ve Kil'jaeden tekrar ve tekrar saldıracaklarını, sonsuz güçlerini bizi alt etmek için kullancağı tehditlerini savurarak portala atlayıp, komuta gemisine döner. 


Khadgar, bu fırsatı değerlendirip portalı Kil'jaeden'in arkasından mühürleyip bu Legion işgaline son vermek ister, ama artık Velen bu işi tamamen bitirmek istemektedir, kaçma zamanının sona erdiğini ve eski yoldaşıyla yüzleşmesi gerektiğini söyleyip o da pervasızca portala atlar.

Şaşkınlıkla Velen'in arkasından seslenen Khadgar gidişine engel olamaz, ama Illidan da Velen'in kararını desteklediğini söyleyip arkasından gidince, Khadgar'ın ve kahramanların da onları takip etmekten başka şansı kalmamış olur.

Velen, Kil'jaeden'in komuta gemisinin güvertesinde baş iblisle yüzleşirken...

Kahramanlar, gemiye vardıklarında komuta gemisinin hareket halinde büyük karanlıkta ilerlediğini farkederler. Bu sırada Velen de baş iblisle yüzleşmektedir, Velen'i, kendisine düşman etmiş olduğu ölmüş oğlunun anısıyla kışkırtmaya çalışan Kil'jaeden, kahramanlarla Velen'i ayırıp baş düşmanını yok etmeye çalışmaktadır. Fakat Velen bu tuzağa düşmez, kahramanlar ve Illidan, Kil'jaeden'in korumalarını alt edip son mücadeleye katılırlar...



İmkansıza yakın bir savaş sonunda komuta gemisi hedefine varır, Twisting Nether boyutunun merkezindeki, Burning Legion'un baş gezegeni Argus semalarında savaş son aşamasına girer. Ama, Kil'jaeden, bütün gücüne, hileli ve kurnaz taktiklerine rağmen alt edilir.

Diz çöken Kil'jaeden, düşüşe geçen gemisinin üstünde "Kaderimiz artık ortak, Argus mezarınız olacak!" diyerek, kahramanları da kendisiyle beraber ölüme götüreceğini söyler.

Ama durumu "En azından savaşarak ölmüş olacağız" diye kahramanca kabullenen Khadgar'ın aksine, Illidan, savaşımızın henüz bitmediğini söyleyerek bütün boyutlara kapı açabilen bir anahtar olan Sargerite Keystone'u ortaya çıkarır. Büyülü taşı kullanan Illidan, Gul'dan'ın Nighthold'un zirvesinde yapmaya çalışıp yapamadığını yapar ve büyük karanlığın ortasında, Azeroth'a bir geçiş kapısı açar.

Khadgar'a bizleri eve götürmesini söyler ve Khadgar da vakit kaybetmeden herkesi Azeroth'a ışınlamaya başlar...

Bu sırada, son anlarında Kil'jaeden, Velen'e bir itirafta bulunur: "Seni her zaman kıskandım. Senin yeteneğin, görüşün ve inancını... Sargeras'ın durdurulabileceğine hiçbir zaman inanmadım. Belki sen beni haksız çıkarırsın." der, Khadgar'ın son çağrısı ile Velen, ışınlanmadan önce, bu son anında eski yoldaşının alnına şefkatle dokunur ve Kil'jaeden'i kaderiyle baş başa bırakır.

Twisting Nether'ın merkezinde ve Argus'un semalarında, komuta gemisi büyük bir patlamayla infilak eder ve gezegene doğru düşer. Kil'jaeden artık yok edilmiştir.

Azeroth'a varıldığında, Khadgar, "Herkes iyi mi?" diye sorar, ama ışınlanma büyüsüne olan odağı bitip, arkasına dönünce, Velen ve Illidan'la beraber, herkesin gökyüzüne baktığını fark eder. O da kafasını kaldırır ve şok içinde gökyüzündeki Argus'u görür.

Burning Legion'un baş gezegeni, Kil'jaeden'in gemisi yüzeyine düşer halde, artık Azeroth semalarına gelmiştir.

Şoku atlatan Khadgar, hışımla Illidan'dan "Sen ne yaptın?!" diye hesap sorar, ama Illidan kendinden emin bir şekilde, geçmişte de (*Warcraft III: Frozen Throne'un giriş vidosunda ;b) kullandığı bir cümle ile cevap verir:
"Bazen kaderin eli zorlanmalıdır."



Yani... Daha önce defalarca kez gördüğümüz üzere, öldürülen hiçbir iblis tamamen ölmüyor, Twisting Nether boyutuna, Argus'a dönüp, bir süre sonra yeniden vücut kazanıp geri geliyor. Buna en güçlü iblisler, kumandanlar da dahil. İşte tam da bu yüzden artık Legion'u evinde alt etmek için bir sonraki saldırıyı beklemeden harekete geçmemiz gerekiyor.

Legion'u tamamen yok etmenin tek yolu, Twisting Nether'ın kalbine, Draenei'lerin ve Eredar'ların eski dünyası ve artık Burning Legion'un baş gezegeni olan Argus'a gitmek ve bu tehlikeyi yerinde ve tekrar geri dönemeyecek şekilde yok etmek.

Ama Illidan'ın pervasızca Sargerite Keystone'u kullanması sayesinde Argus'a gitmemize gerek kalmamıştır. Bütün boyutlara kapı açabilen bu büyülü kristal sayesinde Illidan, gezegen boyutunda bir portal kapısı açarak "kaderimizi kendimiz zorlayalım" diyerek düşmanı kapımıza, Argus'u Azeroth semalarına getirir, artık tek yapılması gereken, gidip, Legion'un evini başına yıkmaktır...


- Shadows of Argus (7.3)



Tomb of Sargeras'taki son savaş, beklenmedik şekilde Kil'jaeden'in gemisi üzerinde ve Argus semalarında son bulmuş ve Illidan'ın sayesinde düşman esas gezegeniyle birlikte artık kapımıza gelmiştir. Velen, baş kumandanını kaybeden Legion toparlanıp karşı saldırıya geçmeden, Argus'un yüzeyine bir işgal başlatır.

[Aslında, Legion Kumandanı "Kasap" lakaplı Rakeesh, Exodar'ı işgal girişimi sırasında, bu tehdit kahramanların yardımıyla def edilip, yenilmiş, ama ölmek üzere iken, Rakeesh'in Velen'in kayıp oğlu olduğu ortaya çıkmıştı (Light's Heart görevinde). Bunun travması üzerine sabrı taşan ve normalde barışçıl ve pasif mücadeleden yana olan Velen, Exodar'ın tamir edilmesi ve Argus'a işgal emrini vermişti. Ama Tomb of Sargeras'ın çevresinin temizlenmesi ve saldırıya hazırlanmaya yardım etmek zorunda kalması ile bu hamlesi gecikmişti.]

Kil'jaeden yenilip, Argus da Illidan'ın Sargerite Keystone ile açtığı portal sayesinde Azeroth semalarına taşınınca, Velen'in işgal hareketi için hiçbir engel kalmamıştır. Bunun üzerine Velen, Horde ve Alliance'a güçlerini birleştirip, ortak düşmana karşı harekete geçmesi için derhal çağrı yollar.

Çağrıya derhal yanıt veren iki tarafın kahramanları, Draenei baş şehri de olan ve geçmişte Kil'jaeden'in amansız saldırılarından kaçarken Azeroth'a çakılmış haldeki yerinde olan uzay gemisi Exodar'a gider. Kahramanlar, şehrin ve geminin merkezine varınca Exodar'ı tamir etmekle vakit kaybedeceklerini farkeden Velen'in, daha küçük ama etkili bir saldırı gemisi inşa edilmesi emrini verdiğini öğrenirler.

Vindicaar adlı bu yeni gemi, Argus işgalinin merkezi olacaktır. Velen'den öğrendiğimize göre, eski efsanevi kahramanlar Turalyon, Alleria ve onların liderliğindeki gizemli Army of the Light da Argus'ta bu son savaşta bize katılacaklardır. Velen'e Exodar'da kurulan yeni ışınlanma platformunu çalıştırması için Artifact silahlarının gücü ile yardım eden kahramanlar, bu platformu kullanarak Vindicaar'a ışınlanır.

Artık Argus'un işgali resmen başlamış ve Burning Legion'a karşı son savaşın ilk adımı atılmıştır...

(Ön Uyarı: Bundan sonra olan her şey hikayenin geneli için de çok büyük olaylar, o yüzden olabildiği kadar özetlemeye çalışsam da buradan sonrası uzun olacak, ona göre ;b)



Vindicaar, neredeyse harekete hazırdır. Velen, Argus'a vardıklarında Army of the Light ile buluşacaklarını ve işgali başlatacaklarını söyler. Fakat Illidan bu hamlelerinin getirdiği riski Velen'in farketmediğini düşünmektedir.

Velen: "Biz sadece ışığın bize çizdiği yolu izleriz, sonucu ne olursa olsun!" der, ama Illidan acımasızca Draenei'lerin geçmişinden örnekler verip, Velen'in ve Dranei'lerin kötü kaderini bu şekilde düşünmenin bu hale getirdiğini anlatır. Velen'e "İnancın seni geri bırakıyor, artık kaderini kendin çizmelisin." der.

Bu sırada Grand Artificer Romuul, geminin harekete hazır olduğunu bildirir ve Velen'in emriyle Vindicaar Argus'a doğru harekete geçer. Gezegenin semalarında durduktan sonra Velen'in haber verdiği şekilde Army of the Light'ı beklerler, Illidan da sabırsızlıkla, alaylı bir şekilde Velen'e bunu hatırlatır ve cevap verircesine Army of the Light'ın uzay gemisi Xenedar bir ışık patlaması ile ufukta belirir.

Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Legion güçleri de Xenedar'ı farketmiştir ve Legion kumandanının "Korkaklar saklandığı yerden ortaya çıktı, düşürün şunları!" emriyle Xenedar devasa bir Fel topu ile vurulur ve düşer.

Panik halinde Romuul, Legion'un tekrar ateş edeceğini söyleyip Velen'e döner ve "Emriniz nedir Peygamber?" diye sorar. Velen ilk şoku üstünden atar "Ayağa kalkacağız! Argus için son savaş başladı!" diye ilan eder.

...

Bunun üzerine kahramanlar derhal Vindicaar'dan yüzeye iner, Illidan ve Velen'in oluşturduğu ilk cephe ağır bombardıman altındadır. Kahramanlar Legion'un güçlerine karşı savaşır, aynı zamanda da Legion'un kalkanlarını tutan çapaları işaretleyip, Vindicaar'ın silahları sayesinde yokederler.

Bu sırada bölgede esir edilip çalıştırılan Broken Draenei'lerle karşılaşırlar, kendilerini kurtarmaları için şefleri Hatuun tarafından yardıma çağrılan kahramanlar bu çağrıyı karşılıksız bırakmaz ve Legion güçlerini temizlerken esirleri de kurtarırlar, bu sayede gezegendeki tek yerel müttefiklerini saflarına katmanın da ilk adımını atmış olurlar.

İlerlemelerine devam eden kahramanlar, Xenedar'ı düşüren topun olduğu yere gelince kötü bir sürprizle karşılaşır. Fakat güçlerini birleştirip bu tehlikeyi de alt ederler. Illidan, Legion'un tekrar saldıracağını düşündüğünden güçlerin başında kalıp bu saldırıya hazırlık yapacağını söyler. Velen ise kurtarılan Krokul kölelerinin kaçtığı yere gitmeyi düşünmektedir. Bu savaşta önemli müttefikler olabileceklerini düşünmektedir.

Kahramanı da yanına alan Velen, Krokul mağarasına gider. Bir tuzak da olabileceğinden dikkatle mağaraya girerler. Ama karşılarına Krokul'ların şefi Hatuun çıkar ve Velen'i suçlayarak "Velen, sonunda terk ettiğin evine döndün!" der. Binlerce yıl geçmişten yandaşı Hatuun'u tanıyan Velen şaşkınlıkla nasıl kurtulup hayatta kalabildiklerini sorar. Hatuun da gezegenle birlikte kendilerinin de değiştiğini ve uyum sağladıklarını söyler. Velen'i suçlamaya devam eden Hatuun, ihanetinin bedelinin ölüm olduğunu söyler, ama bizim sayemizde ve köleleri kurtarmamızın etkisiyle Velen'e bakışı değişmiştir.

Tam bu sırada Turalyon mağaraya girer ve "Yeter!" diyerek tartışmayı bitirir. Hatuun'a silahlarını indirmesini, Velen'in ve bizim düşman olmadığımızı söyler.

[Yukarıda da okudunuz belki, Turalyon ikinci savaştan sonra Dark Portal'da geride kalan güçlerin başındaydı ve o zamandan beri kendisinden haber alınamıyordu, işte bu ana kadar ;b]

Turalyon, Krokul'ları esir eden Pit Lord'ları yok etmemiz gerektiğini söyler, böylece yeni ittifakımız güçlenecektir. Üç alt Pit Lord'u ve yanındaki birliklerini yok edip, Turalyon'la omuz omuza başlarındaki komutan Pit Lord'la yüzleşiriz, son anda Pit Lord bizi bir büyü ile sabitler, tam bizi öldürmek üzereyken Turalyon'un eşi High Elf Kumandanı Alleria ortaya çıkar ve hem bizi hem Turalyon'u kurtarır. Bu sırada Alleria ve Turalyon'un da uzun süredir birbirini görmediğini ve oğulları Arator'un gemide bizimle geldiğini öğreniriz.

Hep birlikte Vindicaar'a döneriz, burada Alleria ve Turalyon, oğulları ile buluşup ilk ergen triplerini yerler (hehe), sonra da hep beraber Xenedar'ın yıkıntılarından sağ kalanları kurtarmaya gideriz. Army of the Light'ın kumandanlarından Fareeya kurtulanları toparlayıp, bir üs kurmuştur. Burdan saldırıya başlayıp bölgedeki Legion portallarını yokedip, Xenedar'ın düşen ışın topunu Vindicaar'a monte ederiz. Işın topunu kullanarak Xenedar'ın girişindeki yıkıntıyı ve Legion güçlerini yok edip, gemide mahsur kalan ve Legion sırasında görevlerini yaptığımız "Light's Heart" (Işığın Kalbi) kristalinin bedenin devamını kurtarırız.

Yalnız Xenedar'a çıkarken Alleria'dan ilginç bir detay öğreniriz, Alleria void ve gölge büyüleri ile uğraştığı için Xe'ra tarafından hapsedilmiş ve sonra Xenedar'dan kaçmıştır, yeniden vücuda gelen Xe'ra'nın kendisini tekrar hapsedeceğinden endişe etmektedir.

Xenedar'ın yıkıntılarından Vindicaar'a ışınladığımız bu kristal varlık, Xe'ra adında bir Baş Naaru'dur. Naaru denen kristal varlıkların, evrenin yaradılışından beri gelen en eskilerinden biridir. Hatta bizzat Elune'un kendisini yarattığına inanılır. Light's Heart da bu Naaru'nun merkez kristalidir, sonunda Army of the Light'a güç veren bu varlık, sayemizde tekrar bir olup, vücuda gelir...


[Bize Legion başında Army of the Light tarafından yollanan Light's Heart'ın mesajı ve amacı da her zaman Illidan'dır. Legion'un başından beri Naaru'ların iddia ettiği bir kehanet için, o sırada cansız bedeni bir kristalde hapis halde olan Illidan'ı kurtarmamızı söyler. Bu yüzden, önce Illidan'ın parçalanmış ruhunun özünü bir araya getirdik, sonra da Sargeras'a vücut olması için Gul'dan'ın çaldığı bedenini son anda Suramar'daki Nighthold'un zirvesinde bu ruh parçaları ile buluşturup, Illidan'ı yeniden canlandırdık, yani Illidan bu sayede geri döndü.]

Light's Heart, bedeni ile birleşip vücuda gelince, Turalyon'un gözlerine kutsal ışığın parıltısı gelir ve Prime Naaru'yu karşısında gören Turalyon: "Xe'ra, bir kez daha huzurunda olmakla kutsandık." der, ama Xe'ra'nın ilgisi başka yerdedir, bu yüzden de "Turalyon, Seçilmiş olan'ı bulmuşsun." der, ve Illidan öne çıkar.

Xe'ra, Illidan'a doğumundan itibaren gözlerindeki ışığın onun geleceği için bir işaret olduğunu söyler, ama Illidan, gözlerini spektral görüş için Sargeras'ın fel büyüsüne feda ettiği o anı hatırlayarak: "Ben o hakkımı uzun süre önce feda ettim." der.

Xe'ra, "Kaybettiklerini kazanmak, tekrar bir bütün olmak istemez miydin?" diye sorar, ama Illidan "Benim tek amacım Legion'u bitirmek." diye cevap verir.

Xe'ra "Çocuğum, çok azı için çok fazla şey vermişsin. Gerçek potansiyelin, kurtuluşun önünde seni bekliyor." der, bu sırada ışık enerjisi yavaş yavaş Xe'ra'dan Illidan'a doğru uzanmaktadır. Illidan'ın tedirgin bakışları sırasında Xe'ra konuşmaya devam eder "Parçalanmış görüntünden kurtul ve ışığın gücüyle bütünleş..." bu sırada Illidan tedirgin olur ve geri adım atarken "Daha önce de özgürlüğümü güç için takas etmiştim." der.

Xe'ra'nın cevabı kendi kendine olur: "Kehanet... Tamamlanmak zorunda." der ve Illidan'ı birden maddeleşen ışığı ile hapsedip havaya kaldırmaya başlar. Illidan kurtulmak için çırpınırken Xe'ra "Eski hayatın geçti. Işık sana yenisini kuracak." der, Illidan isyanla "Hayatım senin değil!" diye bağırır.

Xe'ra, Illidan'ın demonik dövmelerini ışıkla yakmaya başlamıştır ve bir yandan "Işık bütün yaralarını iyileştirecek." der. Illidan ise yine isyanla, kurtulmaya çalışarak: "Ben yaralarımla varım!" der.

Xe'ra "Işık senin kaderin." diyerek devam eder, ama Illidan artık sınıra gelmiştir, bütün gücünü kullanarak ışığın bağlarından kurtulur ve gözlerinden ışınlar saçarak Xe'ra'ya saldırır. Işıkla Fel'in bu çatışmasından oluşan parlak patlama yüzünden izleyen herkes gözlerini çevirmek zorunda kalır.

Parlaklık dindiğinde ise Turalyon şok içerisinde ne olduğuna bakar, gözleri parlaklığını yitirip normal rengine döner ve kendini kaybeden Turalyon yere düşüp, diz çökmüş olan Illidan'a hızla yürüyüp saldırır: "Hepimizi lanetledin! Hain!" Illidan'a eski lakabı ile (Betrayer) seslenip kılıcını savurur, fakat Illidan, Turalyon'un kılıcını havada tutup durdurur ve "İnancın seni kör etmiş. Seçilmiş biri olamaz." der ve devam eder "Sadece biz... Kendimizi kurtarabiliriz."

...

Yaşananların şaşkınlığını ilk üzerinden atan Velen olur, kahramanlara Xe'ra'nın parçalarını toplayıp getirmelerini ve ışığın gücünün halen etraflarında olduğunu söyler. Bu parçaları kullanarak Vindicaar'daki ocağı güçlendirebileceklerini düşünmektedir. Böylece Artifact silahlarımızı da Legion'a karşı güçlendirme şansımız olacaktır.

Bundan sonra Vindicaar'ı ilerletip ilk vardığımız bölge olan Krokuun'dan Argus'un en merkezi bölgesi olan Antoran Wastes'e götürürüz. Burada Legion'un kalbi olan Antorus yapısı vardır ve Legion'un en güçlü iblisleri ve kumandanları bölgede bulunmaktadır. Ufak bir keşif sonrası Illidan direkt bir saldırının intihar olacağını, Legion'un düşen askerlerini ve kumandanlarını doğal olamayacak bir şekilde yerine geri koyduğunu söyler.

Bu sorunun çözümünü ise Azeroth'un konuşmacısı olan Magni Bronzebeard'dan gelir. Gezegenle iletişim kurmaya çalışırken kristale dönüşmüş olan eski Dwarf Kralı, artık bir heykel gibi durmayıp, yeniden harekete geçmiştir, gezegenimizin doğmamış Titan'ı Azeroth'la konuşabilen Magni, Argus'a da bizimle gelmiş ve kristal formu ve edindiği güç sayesinde bu gezegenin Titan'ı ile de iletişim kurabilmiştir. Krokun'ların da hissedebildiği "taşın fısıltıları"nın mesajını çözen Magni, Argus'un bize bir görüntü göstermek istediğini keşfetmiştir. Krokun'ların kullandığı eski bir kutsal taş sayesinde biz de bu görüntüyü izleriz:


Görüntüde devasa bir varlık, diz çöküp "Emriniz nedir, efendim." der. Kaynağı görünmeyen bir ses de ölümlülerin yeniden doğuşu engellememesi gerektiğini söyler. Devasa varlık, hizmet etmeyenlerin yokedilmesi gerektiğini, tek yolun bu olduğunu söyler, "Tekrar gazabımın aracı ol, Aggramar, ışığın bu işgal çabasına son ver!" der, buradan da sesin bizzat Sargeras'a ait olduğunu anlarız. Zaten görüntüden çıkınca Magni de "Aggramar, düşmüş Titan şimdi Sargeras'a hizmet ediyor! Bu kötü... ÇOK kötü!" der.
_________________________________________________________________________________

*Burada Titanlar'dan da bahsetmeye başlamışken artık kaçınılmaz bir konuya dalmak zorundayız:

Kimdir bu Titanlar ve Burning Legion'un çıkış sebebi ne?

Titanlar, Warcraft Evreni'nde bilince ulaşmış ilk ırklardan biridir. Gezegenlerin ruhları ve onların vücut bulmuş hali olarak tanımlanırlar. Bu yüzden de tanrısal derecede güçlülerdir. Kendileri gibi diğer gezegen ruhlarını ararken buldukları yerlere de kendi düzenlerini kurar ve oradaki yaşamı korumaya çalışırlar.

Norgannon, Khaz'goroth, Golganneth, Eonar, Aggramar, Aman'Thul ve eski haliyle Sargeras.
(Warcraft Saga çizgi romanından)

Bilinen ve Pantheon'u oluşturan Titanlar ise şöyle:
- Aman'Thul, ilk Titan, en yaşlı ve en bilge, diğer Titan'ları bulup toparlayan, Pantheon'un lideri.
- Eonar, Yaşam Bağlayıcı, doğanın ve yaşamın koruyucusu. İlk dişi Titan.
- Norgannon, ilahi sırların ve büyünün koruyucusu.
- Golganneth, göklerin ve denizlerin lordu.
- Khaz'goroth, dünyaların kurucusu ve şekillendiricisi.
- Sargeras (eski haliyle), evrenin koruyucusu ve Pantheon'un şampiyonu.
- Aggramar, Sargeras'ın baş kumandanı ve sağ kolu, evrenin koruyucusu.
(Daha sonra keşfedilen Argus ve henüz doğmamış olan Azeroth ise bilinen diğer Titanlar, ayrıca Sargeras'ın doğmadan öldürdüğü bilinen bir Titan daha var, adını bile bilmiyoruz.)

Kısaca, evrende kendileri gibi varlıklar arayan Titanlar, keşfettikleri gezegenlerde yaşamı düzenleyip, kötü varlıkları temizleyen tanrısal yaratıklardır. Azeroth'u keşfettiklerinde, içinde doğmamış bir dişi Titan olduğunu ve potansiyel olarak en az Sargeras kadar ya da ondan daha güçlü olabileceğini farkederler. Bu yüzden gezegeni korumaya almaya karar verirler. Fakat gezegende kötücül yaratıklar kök salmış haldedir. Bu yaratıklar Eski Tanrılar'dır (Old Gods).

Eski Tanrılar, Titanlar gibi evrendeki diğer uyanmamış gezegen ruhlarını arayan ve kendi taraflarına geçirmeye çalışan Void Lord'ların gönderdiği kötücül ve kaotik yaratıklardır. Bulundukları gezegene kök salıp, gezegeni bozmaya ve kendi kontrollerine geçirmeye çalışırlar.

Azeroth'un Eski Tanrıları: Y'Shaarj, C'Thun, Yogg-Saron ve N'Zoth
İşte bu durumu, Azeroth'u keşfeden Titanlar, ilk kez farkeder. Gezegende aktif halde dört adet Eski Tanrı vardır, Y'Shaarj, C'thun, Yogg-Saron ve N'zoth. Gezegenin yüzeyini ele geçirmiş, hizmetkarları tarafından yüzeyde "Kara İmparatorluk" adını verdikleri bir hakimiyet kurmuşlardır, hatta Titanlar Azeroth'u keşfettiği sırada kendi aralarında bir hakimiyet savaşı vermektedirler.

Kara İmparatorluk zamanı Azeroth
(World of Warcraft: Chronicle, Volume 1'den)


Aman'Thul, bu iğrenç yaratıkları gezegenden temizlemek için kendi ilahi formunda (bir gezegenden on kat büyük bir insansı varlık) Y'Shaarj'ı tutup Azeroth'un yüzeyinden söker. Fakat bu, gezegeni ağır şekilde yaralar ve Azeroth'un yaşam özü Y'Shaarj'ın söküldüğü yerden yüzeye doğru adeta "kanar" ve Titan kanından dev bir göl oluşturur, bu bölge sonradan "Sonsuzluk Kuyusu" (Well of Eternity) olarak anılacaktır.

Aman'thul, Y'Shaarj'ı Azeroth'un yüzeyinden sökerken.
(Fan Art: https://hipnosworld.deviantart.com/art/The-Wound-697995303)
Bu şekilde gezegeni temizleyemeyeceğini anlayan Titanlar, gezegeni temizlemesi ve kalan Eski Tanrılar'ı defedip hapsetmeleri için bir ırk yaratıp Azeroth'un yüzeyine gönderir. Titanforged denilen bu ırk ve Titan Protector denen liderleri, Titanların da desteği ile gezegeni uzun savaşlar sonucu temizler, kalan üç Eski Tanrıyı hapseder ve Titanlar da Eski Tanrılar'ın başlarına koruyucu mekanizmalar bırakır. Artık sabırla Azeroth'un doğmasını beklemekten başka yapabilecekleri bir şey yoktur.

Bu mücadele sonrasında Sargeras ciddi bir sorgulamaya girer, daha önce savaştığı kötülükler, iblis ve kötücül, işgalci ırklar hep Sargeras'ın Evrenin Koruyucusu olarak sağ kolu Aggramar ile kolayca halledebildiği sorunlardır, hatta bu ırkları evrenden uzaklaştırmak için Marduum adında bir hapis boyutu yaratmış ve alt ettiklerinin hepsini oraya hapsetmiştir.

Ama Eski Tanrılar ve onları yaratan Void Lord'ları keşfetmeleri ile Evrenin Koruyucusu, kudretli Titan Sargeras ilk kez korkuya kapılmıştır. Void Lord'ların ne olduğunu ise biz de Sargeras gibi tam olarak bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey, Titan'ların tersi gibi olan ve ışık yerine karanlık bir boyuttan gelen, kaotik varlıklar oldukları. Görünen ve bizim de olduğumuz evrende tam güçlerini gösteremeseler de, varoluşu karanlığa çevirmek için bu tip Eski Tanrılar gibi müdahaleler yapabiliyorlar.

Sargeras'a göre evrendeki yaşam bu haliyle her an bozulmaya ve karanlığın eline düşmeye hazırdır. Bunu uzun süre düşünen Sargeras, tek çözümün evrendeki yaşamın tamamen yakılıp yokedilmesi ve karanlığın etkileyemeyeceği şekilde yeniden yaratılması olduğuna karar verir.

Sargeras, ele geçirilmiş gezegeni ve ruhunu biçerken.
(World of Warcraft: Chronicle, Volume 1'den)
Bu yüzden kendi keşfettiği başka bir uyuyan gezegen ruhunu barındıran bir gezegeni, o gezegen de kendi Eski Tanrılar'ının eline düştüğü için diğer Titanlara danışmadan, kılıcıyla ortadan ikiye biçerek yokeder. Daha sonra Pantheon'a gider ve diğer Titanlara bu vardığı kararını ve yaptığını anlatır. Titanlar buna haliyle şiddetle karşı çıkarlar, yaşamı korumanın yolunun her şeyi öldürmek olamayacağına Sargeras'ı ikna etmeye çalışırlar, ama Sargeras ikna olmaz ve onu takip etmeyeceklerse, diğer Titanlar'ı da düşman olarak göreceğini ilan eder ve Pantheon'u terk eder.

Bundan sonra Sargeras, bütün yendiği kötülükleri hapsetmek için yarattığı boyut olan Marduum'a gider ve bütün iblisleri tek bir şartla serbest bırakır: Ya Sargeras'a evreni temizlemekte yardım edeceklerdir, ya da sonsuza dek yok olacaklardır. Bu şekilde Burning Legion kurulmuş olur, başında karanlık bir Titan olan, evreni yakıp yıkmaktan, bütün yaşamı yoketmekten başka bir amacı olmayan devasa, şeytani bir ordu ortaya çıkmıştır.

İlk iş olarak Sargeras, Pantheon'a saldırır ve iblislerin de yardımı ile kardeşlerinin hepsini öldürür. Titanlar artık yok olacakken, Norgannon'un çabası sayesinde ruhlarını son anda Azeroth'un koruyucusu olarak bıraktıkları Titan Koruyucular'ın içine saklarlar ve gizlice beklemeye geçerler...
_________________________________________________________________________________

İşte bu aşamada öğreniriz ki, Titanların ruhları gibi, Aggramar da yaşıyor, ama kendi formu yerine kalan ruh özü ile canlandırılmış bir Avatarı (çok daha küçük ve gezegen yüzeyinde yürüyebilecek boyutta bir hali) Sargeras'ın hizmetine girmiş.

Derhal Turalyon'a bu haberi iletiriz ve Turalyon durumu anlar, Legion'un sonsuz ordularının sebebi Argus'un gezegen ruhunu ele geçirmiş ve onu kullanarak ölenleri yeniden diriltmeleridir. Turalyon, Titan Argus'u kastederek "Eğer onu yokedebilirsek sonsuz ordunun..." der ve Alleria: "...Sonu gelir." diyerek devam eder: "Legion'un bu avantajını ortadan kaldırmak Azeroth'u kurtarmak için en büyük şansımız!"

Bunun üzerine Krokul kölelerin son durağı olan ve korkunç deneylerle dönüştürülüp Legion ordularına katıldıkları Nath'raxas Kalesine saldırmaya karar verilir. Böylece son saldırı için zaman kazanıp, güçlenebilecek vaktimiz olacaktır. Kısa bir ön hazırlık saldırısından sonra Army of the Light'ın saldırı gücünün önemli bir parçası olan bir Warframe kıyafeti ile kaleye saldırırız ve kaleye takviye yapan geçit kapılarıyla beraber önemli bir Legion gücünü yokederiz. Kalenin kumandanıyla da içeride yüzleşip alt ettikten sonra zaferle dışarı çıkarız...


...Ama Aggramar'ın saldırısı ile karşı karşıya kalırız ve Vindicaar'ın bizi son anda ışınlaması sayesinde kurtuluruz. Görünen şudur ki, bu haliyle Burning Legion'un kalesi olan Antorus'a saldırıp Titan Argus'u yoketmeye çalışmak intihar olacaktır. Bu yüzden Velen bir öneri getirir.

Argus'un eski halindeki üç yöneticisinden biri olan Velen, diğer iki yönetici Kil'jaeden ve Archimonde ile herkese huzur ve barış getirmesi için bir relik tasarlamıştır. "Üçlü'nün Tacı" (Crown of the Triumvirate) denen bu eserin bir parçası olan "Kehanetin Gözü" (Eye of Prophecy) zaten Velen'in asasında her zaman yanındadır. Diğer iki parçayı bulursak ve gemimiz Vindicaar'ı bununla güçlendirirsek, gemi Antorus'a saldırabilecek bir güce ulaşabilecektir.

Bu yüzden Argus'un eskiden merkezi olan Mac'aree'ye doğru yola çıkarız. Draenei'lerin geldiği yer olan ve ilk evleri olan bu bölge, Velen için anılarla doludur.



Velen, şimdi Krokul'ların şefi olan Hatuun'un eskiden nasıl fedakarlık yaparak kendisinin ve diğer Draenei'leri kurtardığını ve bu son anda Kil'jaeden'in nasıl kendisini hain ilan edip, evrenin sonuna kadar intikamını almak için peşine düşeceğine yemin ettiğini hatırlar. Velen'e yardım eden K'ure adlı bir Naaru sayesinde Kil'jaeden'in elinden kurtulurlar.

Daha sonra Mac'aree'ye ineriz, eski anılar gibi, ruhlar da bu bölgede hapsolmuş ve o günkü savaşın anılarını sonsuz bir döngü içinde tekrar etmektedirler. Velen bu sırada kendilerine yardım eden bir diğer Naaru olan L'ura'nın savaş şarkısını da duyar, ama çok derinden, bozulmuş ve karanlık bir şekilde gelmektedir. Bunu da oradaki anılardan biri olarak düşünen Velen, bizim de yardımımızla derhal bölgeyi temizlemeye girişir. Bölgenin savunma mekanizmasını çalıştırırlarsa, orada hapis kalan ruhların da özgürleşeceğini düşünür ve dediğinde haklı çıkar.

Bu aynı zamanda Velen'i bir sorgulamaya iter, kaçışları sırasında arkasında Argus yavaş yavaş küçülürken Naaru'lara geri dönmek için yalvardığını anlatır. Ama Naaru'lar "Senin yolun o değil" demişlerdir. Velen, "Acaba böyle olmasını mı istediler?" diye sorar ve bir karar verir, bize döner ve Illidan'ın da daha önce önerdiği gibi "Artık yolumuzu kendimizi çizeceğiz." der.

Bunun üzerine Üçlü'nün Tacı'nın ikinci parçası olan "Uyanış'ın Mührü" (Sigil of Awakening) kristalinin peşine düşeriz. Bize yardım etmesi için Archmage Y'mera saflarımıza katılır ve mührün Archimonde'un eski bölgesinde olduğunu söyler. Mührü yeniden almamızın tek yolu Archimonde'un sınavlarından geçip, onun geçmişteki yankısı ile yüzleşmektir. Bütün bunları yapıp, en sonunda mührü almayı başarırız ve Vindicaar'daki yerine takarız.

Velen bunun üzerine son parça olan "Bilgi'nin Sorgucu" (Crest of Knowledge) adlı kristalin peşine düşmemiz gerektiğini söyler. Bu sırada Legion'un da Mac'aree'de yeniden aktif olduğunu öğreniriz. Derhal Turalyon ile tekrar yüzeye inip, bölgeyi Legion'dan temizlemeye ve Army of the Light'ın kumandanlarını Velen ile buluşmaya göndeririz.

Velen'i bulduğumuzda eski evinde ve oğlunun yatağında anılara dalmış haldedir. Geçmişi sorgulayan Velen, Legion'un kendisini bulmak için görevlendirdiği baş kumandan ve büyük hain Talgath'ın da son kristalin peşinde olduğunu öğrenir, bu yüzden Talgath ile yüzleşmeli ve kristali elimizden kaçırmasını da, Draenei'lerin peşinden kovalamasını da sona erdirmemiz gerekmektedir. Velen bölgede karanlık ve korkunç başka bir şey olduğunu hisseder ve bu Talgath değildir.

Talgath'ın güçlerini bölgeye getirdiği portalları ve oradaki Legion güçlerinin büyük bir kısmını yok edip, bölgenin ikinci liderinin eski evi olan Kil'jaeden'in Terası'na gideriz. Burada üç liderin heykelleri vardır, ama Velen'in heykelinin başı koparılmış ve gözleri oyulmuştur. Tam bunun önünde Velen ile bir anı yankısı görürüz. Kil'jaeden, Talgath'a kristalin tek başına hiçbir gücü olmadığını, Argus'un eski zamanlarında üçlü yönetimin zirvesi olan Üçlü'nün Tahtı (Seat of the Triumvirate) adlı bölgeye Naaru ile birlikte hapsetmesini emreder.

Bunun sayesinde son kristalin yerini öğreniriz, ama Velen'in hissettiği karanlığın da kaynağı burasıdır, ki zaten bu tehlike ile karşılaşmadan önce Talgath'la yüzleşmemiz gerekmektedir.

Tam bu anda, vicdanının yükünü hafifletmek isteyen Velen, bizimle kritik bir anısını paylaşır:




Sargeras, bizzat Velen, Kil'jaeden ve Archimonde ile konuşmaktadır. Sargeras'ın eski "Evrenin Koruyucusu" halindeki görüntüsü, Üçlü'ye vaadlerde bulunmaktadır:
"Bana sadakat yemini edin, halkınızın kalbini benim davam için ikna edin, ben de sizi değiştireyim, sizlere hayallerinizin ötesinde bilgi ve ölçülemez bir güç vereyim. Beraber Legion olalım ve hepimizi tüketecek olan Void'in açlığını alt edelim!" der.

Archimonde, bu teklifin kazanacakları karşısında çok az bir bedel olduğunu söyler, Kil'jaeden ise güçten etkilenmiş ve Sargeras'ın doğru söylediğini düşünmektedir. İki yoldaşının da Sargeras'ın sözlerinde gizli olan karanlığı görebileceğini uman Velen yanıldığını farkeder, güç açlığı ve gururları yoldaşlarını kör etmiştir. Şüphelendiği geleceği Ata'mal kristalinde görür, Titan'ın teklifini kabul ederlerse bilge liderlere değil, nefret dolu canavarlara dönüşeceklerdir.

Bu anının üzerine Talgath bizzat portal'da belirir, başladığı işi kendisi bitirmeye karar vermiştir. Velen, Turalyon ve Army of the Light kumandanları ile beraber Talgath'la yüzleşiriz. Güçlü Legion kumandanı, savaş sırasında Velen'in geçmişinden bahseder. Kil'jaeden'in arkasından nasıl üzüldüğünü, bir kardeşin ona ihanet ettiğini söyler, ama Velen de aynı acıyı hissetmiştir. Daha kötüsü, Talgath, Velen'in eşi ve çocuğunu emanet ettiği baş yardımcılarından biridir ve ihaneti yüzünden Velen eşini ve çocuğunu geride bırakarak kaçmak zorunda kalmıştır.

Tam yenilmek üzereyken, Talgath bunları hatırlatınca Velen'in içindeki son merhamet kırıntısı da yokolur ve Talgath kaçmak üzereyken bizzat onu durdurur ve son sözlerini söylemesini ister, içinde biraz vicdan kaldıysa bu sözler kristalin yeri olmalıdır. Talgath alaycı bir şekilde artık çok geç olduğunu ve tapınaktan ışığın bile kaçamayacağını söyler. Velen ise bu kez ailesini elinden alan haine acımaz ve güçlü bir ışık büyüsü ile Talgath'ı öldürür.

Bu öğrendiğimiz bilgilerle Vindicaar'a döneriz, dönerken Turalyon, Talgath'ın dediklerini Velen'e sorar, "Işık bile kaçamaz" dediği şey, Velen'in şüphelendiği üzere artık karanlığa dönmüş olan Naaru L'ura'dır. Üçlü'nün Tahtı Tapınağı'nda hapsedilmiş halde karanlık saçmaktadır. Turalyon buna inanamaz, ona göre Naaru'lar ışığın varlıklarıdır, ama Velen "Xe'ra'nın senin bilmeni istemediği çok şey var." diye Naaru'ların karanlık yüzünü ima eder.

[*Ara Not: Bilinci olan kristal varlıklar olan Naaru'lar her ne kadar iyi ve ışıkla ilgili varlıklar gibi gözükseler de, ışıklarını doğal ya da üzerlerinde güç uygulanarak bitirdikleri zaman, önce karanlık Naaru'lara, sonra da Void God'lara dönüşürler. Bu Naaru'ların doğal yaşam döngüsüdür. Bu yüzden aslında Xe'ra'nın Illidan'a davranışında da gördüğümüz gibi, ışık halinde bile çok da güvenilir varlıklar değillerdir. Velen de burada bunu kastediyor.]

Vindicaar'a döndüğümüzde Velen son kristali almak için tek şansımızın gölgenin bizzat kendisiyle yüzleşmek olduğunu söyler. Tam hep beraber tapınağa saldırmaya gitmek üzereyken, son anda Alleria gelir. Bölgeyi keşfettiğini söyler ve gördüklerini anlatır:



Karanlık Naaru'nun bir tür işaret ışığı gibi kendisinin karanlık gücünü kullanmak isteyenleri çağırdığını söyler. Karanlık Ethereal'lar Naaru'nun gücünden faydalanmak için bölgeye üşüşmüştür.

Bu durumu öğrenen Velen, bu tarz bir düşmanla nasıl karşılaşabiliriz derken Alleria bunun bir yolu olabileceğini fakat bir kişiye daha ihtiyacı olduğunu söyler. Bu yardımcı bizden başkası değildir, Alleria'nın yanında bölgeye gideriz.

Bölgedeki Broken'lar (Eski Draenei'ler) Void etkisine girmiş ve dönüşmüş haldedir. Bu durumu çözmek için ipuçları ararken Alleria delirmemiş bir Broken bulur. Arkhaan adlı bu zavallı halkını kurtarmaya çalışmış, ama kendisi dışında başarılı olamamıştır, ki kendisi de yarı yarıya delirmiş haldedir. Yine de bu halinde bize yol gösterir ve ışığın çağrısı sandığı bir noktaya bizi çeker, ama bu bir tuzaktır. Bir Void geçiti açıp içine atlar ve arkasından biz de gireriz, bir Ethereal lideri Arkhaan'ı tamamen yoldan çıkarır ve onu öldürmek zorunda kalırız. Sonrasında ise bir güç bizi karanlık boyuttan dışarı çeker. Bu gücün kaynağı Locus-Walker adında bir Ethereal'dır, Alleria'nın tepkisinden bu Ethereal'ı tanıdığını anlarız ve bu bölgede Ethereal'ların ne yapmaya çalıştığını beraberce keşfederiz.

Fakat Locus-Walker Alleria'nın kendisini bağlayan şeyler yüzünden potansiyelini kullanamayacağını düşünmektedir. Alleria neyi kastettiğini sorar ve Turalyon'u kastettiğini öğrenir, bu kararı karşısında ne diyeceğini sorar. Alleria ise Turalyon'un onun zor kararlarına güvendiğini ve kendisinin de Turalyon'a aynı şekilde güvendiğini söyler. Locus-Walker için güven sorun değildir, yanında bu kadar parlak bir "Işık" varken, nasıl "Gölge"yi kavrayabileceğini sorar, Alleria ise net ve alaycı bir şekilde cevap verir: "Işık olmadan Gölge olmaz, öğretmenim."

Bunun üzerine Locus-Walker bize Ethereal'ları nasıl durdurabileceğimizi gösterir, bölgedeki karanlık enerjiyi emmek için kurulan yapıları yıkıp, başındaki bekçilerini alt ederiz. Arkasından Locus-Walker, Alleria'ya gölge gücünü edinebilmesi için yeni bir şans vermeye karar verir. Void boyutuna geçip, bir Void Demigod'ı ile savaşmamız gerekmektedir, savaş sırasında yaratık defalarca Alleria'yı delirtici saldırılar yapar, ama dikkati üzerimizde tutup, yaratığı beraberce öldürürüz, bunun gölge özünü alması için Alleria yaratığın kalbini yemesi gerekmektedir, Locus-Walker Alleria'yla ilgilenirken biz de yaratığın kalbini alır ve gerçekliğe dönüp Alleria'ya teslim ederiz. Bu değerli ganimetin gücünü kazanan Alleria, Locus-Walker'ın öğretileri eşliğinde uzaklaşır, en son bize tapınağa çekildiğini söyler. Biz de bir grup kahramanla arkasından tapınağa gideriz.

Argus'un eski yönetim merkezi olan tapınak, artık Ethereal'ların işgali altındadır, burada üzerine deney yaptıkları Broken'lar ve karanlık güçleri emmek için kullandıkları yapıların koruyucuları ile doludur. Türlü büyük tehlikeleri atlatıp en son karanlık Naaru L'ura ile yüzleşiriz ve en son yaratığı alt ederiz. Alleria'nın beklediği an budur:



Karanlık Naaru'nun gücünü emen Alleria artık farklı bir varlıktır, gölgenin gücüne hükmedebilen ilk Void Elf'e dönüşmüştür. Locus-Walker'ın da denetiminde bu yeni gücünün limitlerini deneyip kontrolünü geliştirecektir.

Biz de son kristali alır ve Vindicaar'a döneriz, artık geminin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmamız için her şey tamamdır, Üçlü'nün Tacı tamamlanır, Velen de asasındaki son kristali yerine takar ve gemimiz gerçek gücüne kavuşur:





Artık Antorus'a saldırmak için hazır olan gemimizle harekete geçeriz ve Vindicaar'la Antoran Wastes'e dönüp, Legion'un kalbine ilk saldırıyı yaparız:



Savaşın son aşaması böylece başlar, kapılardan girip, Legion'un gerçek gücüyle yüzleşiriz...




- Antorus, The Burning Throne (7.3.2 & 7.3.5)



Antorus, The Burning Throne, yani Legion'un son kalesine baskın başlamıştır, kahramanlar Vindicaar'ın açtığı yoldan kaleye girer ve türlü iblislerle mücadele edip gezegenleri yok edebilecek kadar güçlü, devasa bir golemle karşılaşırlar.

Garothi Worldbreaker
Garothi Worldbreaker adındaki bu devasa makine, Argus'un derinliklerinde özel olarak tasarlanmış ve ölümlülerin işgal hareketini durdurması için karşılarına sürülmüştür. Army of the Light birlikleri derhal bu makineye saldırır, ama ağır bir saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalırlar ve işi kahramanlara bırakırlar. Devasa ölüm makinesinin türlü silahlarına karşı mücadele eden kahramanlar, önce bu silahları tek tek yokeder, sonunda da devasa makineyi alt ederler.


Felhounds of Sargeras: Shatug ve F'harg
Kalenin içinde ilerleyişine devam eden kahramanların yolu, Sargeras'ın bekçi köpekleri tarafından kesilir. Shatug ve F'harg adındaki bu iki devasa iblis, alev ve gölge ile güçlendirilmiş, Sargeras'ın ordularının önünde savaşmaya ve düşmanlarını paramparça etmeye şartlanmış korkunç yaratıklardır. Kahramanlar iki gruba ayrılıp aynı anda bu iki iblisle yüzleşir, türlü büyülerine ve saldırılarına karşı koyup, iblisleri alt ederler.

Bu aşamada kurulan Army of the Light üssü ve kurulan portalın sayesinde kahramanlar, Antorus'un iç kısmına ışık topları halinde hızla geçerler. Burada yukarı çıkan yolu, Velen'in eski kumandanları tutmuştur. Eski zamanlarda Argus'a barış getirmekle sorumlu olan bu deneyimli askerler, artık Legion'un iblis kumandanlarına dönüşmüşlerdir. Legion'un ordularının gücünü Velen'i ve kahramanları alt etmeye kullanmak için saldırırlar, ama kahramanlar hepsini sırayla alt ederek Legion'un en büyük askeri komuta güçlerinden birini yokeder.

Portal Keeper Hasabel
Kahramanlar sonraki kısma ulaştıklarında Legion'un gücünün en büyük kaynaklarından birinin baş kumandanı ile yüzleşirler. Hasabel adlı dişi kumandan, Legion'un ele geçirdiği sayısız dünyayaulaştıran geçit kapılarını ve oradaki güçleri kontrol etmektedir. Kahramanlar, Hasabel'in devasa büyüleri ve karşılarına çıkardığı portallardan çıkan yaratıkları ayrı ayrı alt edip sonunda Hasabel'i devirirler. Böylece Legion'un bir önemli gücü daha etkisiz hale getirilmiş olur.

Bu aşamada kahramanlar korkunç kalenin portal kısmına geçerler ve artık Azeroth'un konuşmacısı olan kristal kral Magni de onlara katılır. Magni, Argus'la da iletişime geçmiş ve kahramanları uyaran çeşitli görüntüler görmüş, bunu da Krokul'ların Argus'la iletişim için kullandığı kutsal taş sayesinde onlara da izletmiştir. Fakat Azeroth ve Argus dışında Magni başka bir Titan'dan daha mesaj almıştır:



Bu dişi Titan, Eonar'ın mesajıdır: "Uyanışı hatırlıyorum... Yaşamın nasıl etrafımızda yeşerdiğini. Birlikteliği... Ta ki ihanetle parçalanana kadar. Kaçışımı hatırlıyorum... O'nu ödülünden uzak tutmak için. Saklanma zamanı bitti. Bana yardım edin... Yoksa her şey biter."

Magni bizi bu mesajla ilgili uyarmıştır, bir şekilde Eonar'ın Sargeras'ın planında önemli bir yeri vardır ve Legion'un portal üssünü ele geçirmemizle artık Eonar'a gidip yardım edebilecek fırsatı yakaladığımızı Magni bize söyler ve bizi Eonar'a götürecek portal'a götürür.

Legion saldırısı altındaki Elunaria, aşağıda da Eonar'ın ruhu.
Portal'a vardığımızda Eonar'ın görüntüsü belirir ve Legion'un saklanma yerine saldırmakta olduğunu söyler, savunmaları çökmek üzeredir ve yardımcı olmazsak Sargeras'ın ödülüne ulaşabileceğini ve Eonar'ı ele geçireceğini öğreniriz. Portal'dan geçtiğimizde Elunaria gezegenine ulaşırız. Eonar'ın ruhunun saklandığı noktanın etrafında türlü Legion güçleri gezegene inip savunmalara saldırmaktadır. Ama kahramanlar Eonar'ın onlara verdiği güç sayesinde hızlıca farklı noktalardaki saldırıları ayrı ayrı savuşturup Eonar'ı kurtarırlar. Portal şebekesini ele geçirip başındaki komutanı da yok ettiğimiz için Eonar artık özgürdür.

Böylece Antorus'a geri döneriz, Army of the Light indiğimiz yerde bizi Vindicaar'a geri götürmesi için Warframe'ler yollamıştır. Alt üsse ulaştığımızda Turalyon ve diğer liderler bu aşamada ne yapmamız gerektiğini tartışmaktadır. Turalyon ve Alleria geriden gelebilecek desteği kesmeye karar verirler, Magni derhal diğer Titan ruhlarını kurtarmamız gerektiğini, yoksa Pantheon'un karanlıkta yeniden doğacağını söyler. Illidan ise Legion'un kritik noktalarını alt etmezsek çabamızın boşa olacağını söyler. Khadgar da Illidan'a katılmaktadır. Bu son kararla üsteki portalı kullanıp sonraki hedefimize gitmemizi önerir. Portalı kullanıp Vindicaar'a çıkarız ve gemi bizi sonraki hedefimize taşır.

Imonar the Soul Hunter
Burada yoketmemiz gereken ise Legion'un baş iz sürücüsü Ruh Avcısı Imonar'dır. Kiralık bir katil olan Imonar'ın daha önce kendisine verilen her hedefi yoketmiş olduğu, kusursuz bir sicili vardır ve son kontratı da bizzat biz ve yanımızdaki kahramanlardır. Imonar ile tuttuğu köprünün üstünde savaş başlar, çeşitli mayınlar ve tuzaklarla kaçak ve onursuzca savaşır, ama Imonar kahramanların zekice bu tuzakların üstünden gelebilmesi sayesinde sonunda alt edilir.

Köprünün devamında ise geçilmez gözüken bir kapı ile yolumuz kesilir, ama Vindicaar'ın efsanevi silahı Light's Judgement yolumuzu açacaktır. Işığın gücünü odaklayan silah, dev metal kapıda bir delik açar ve bu sayede yolumuza devam ederiz. Bu sefer karşımıza Legion'un ölümcül makinelerinin tasarımcısı ve üreticisi olmak için kendisini bu fabrika ile birleştirmiş bir iblis karşımıza çıkar. Kin'garoth adındaki bu ölümcül tasarımcı, Army of the Light'a ve kahramanlara karşı kullanılmak üzere Sargeras'ın emriyle özel olarak hazırladığı bütün ölümcül silahları ve gelişmiş Fel Reaver'larını üzerimizde kullanır. Ama bütün bunlara karşı kahramanca ayakta kalır ve Kin'garoth'un ölümcül zekasını da yenmeyi başarırız.

Kin'garoth
Daha önce, Eonar'ı kurtardığımız savaştan geri dönerken, Eonar bizi Magni'nin bize gösterdiği diğer görüntü ile ilgili uyarmıştır:


Bu görüntüde, yine Aggramar'ı görürüz ve o sırada Sargeras'ın emirlerini duyarız:
"Yeniden doğuşun zamanı geliyor. Ruhlar hazır mı?" ve Aggramar cevap verir:
"Soyumuz gerçek yola direniyor, efendim. Ama yakında boyun eğecekler." bu sırada Shivarra'ların Titan ruhlarına işkence ettiğini görürüz, bu sırada Sargeras'ın sesi tekrar yankılanır:
"Biri halen elimizden kaçıyor. Onun özüne seferimizin zafere ulaşması için ihtiyacımız var."
Aggramar: "Yaşam bağlayıcı (Eonar) yakında kendini gösterecek. Elimden kaçamayacak, efendim!" diye kararlıkla cevap verir. Bunun üzerine Sargeras devam eder:
"Yeni Pantheon'um kurulduğunda evrendeki hiçbir kuvvet Legion'a karşı gelemeyecek!"
Bu görüntünün üzerine Magni "Sargeras bir çeşit Karanlık Pantheon kuruyor! Aggramar'dan önce Eonar'ı bulmalıyız!" der.

Pantheon'un en büyük dört Titan'ının ruhu halen daha Sargeras'ın elindedir ve Shivarra türü iblislerin en güçlü dördünün oluşturduğu Coven (Cadı Grubu)'nun işkencelerine maruz kalmaktadır. İradeleri kırılırsa Aggramar gibi onlar da Sargeras'ın emrine girip, Karanlık Pantheon'un bir parçası olacaklardır. Buna engel olmanın tek yolu işkenceci Coven'i alt etmektir.

Kin'garoth'u yendikten sonra, yeniden Vindicaar'a binip, Antorus'un kalbi olan bölgeye, yani Burning Throne'a (Yanan Taht) ulaşırız. Velen, sonunda savaşımızın son aşamasına yaklaştığımızı söyler. Magni ise bu kısımda işkence halindeki Titan seslerinin ve acı içerisindeki ruhlarının haykırışlarını duyduğunu söyler, Titan'lara yaklaşmakta olduğumuzu anlarız. İlerleyip, Burning Throne'un ilk kısmındaki Titan koruyuculara benzer savunma güçlerini alt edince ulaştığımız yer ise, Magni'nin bize gösterdiği görüntüde gördüğümüz yerdir. Ama Coven'la yüzleşmeden önce, yolumuza artık tanınmaz halde olan eski bir "dost" (!) çıkar:

Varimathras'ın son hali
Varimathras, Üçüncü Savaş'ta Legion güçlerinin başında olan bir Dreadlord'dur, daha sonra Legion'a başkaldıran Lich King'e karşı yenik düşüp, bunun üstüne Sylvanas'a boyun eğmiştir. Son bir çabayla Undercity Savaşı'na sebep olup, yeniden Legion'a işgal yolu açmaya çalışmış, ama Horde ve Alliance'ın ortak çabası ile utanç verici bir yenilgi almıştır.

Bütün bu hatalarının bedeli olarak, Varimathras, Twisting Nether'da zaman bizimki ile aynı geçmediği için, süresi bilinmeyen yıllar boyunca Coven'in işkencelerine maruz kalmış ve sadece vücudu değil zihni de bundan ağır zarar görmüştür.

Yarı delirmiş haldeki bu dengesiz ve tehlikeli yaratığın artık tek amacı, bu acılara sebep olan ölümlülerden intikam almaktır. Bize düşen son görev, eski dostumuzu bu acılarından kurtarmaktır, böylece yenik Dreadlord'u zorlu bir savaş sonunda son kez yenip, huzura kavuştururuz.

Varimathras, eski Undercity günlerinde, Sylvanas'ın yanında
Oyuncakları elinden alınan Coven'ın iblis cadıları, bu durumdan hiç memnun olmaz, bedelini ödeyeceğimizi söyleyerek bizi tehdit ederler. Fakat sırada kendileri vardır. Coven'ı alt edip Titan ruhlarını kurtarmamız gerekmektedir. Ama bu hiç kolay olmayacaktır, işkence ettikleri Titan'ların güçlerini bize karşı kullanan Shivarra'lar, kendi güçlerini ve büyülerini de buna ekleyerek zorlu bir savaşla yüzleşmemize neden olurlar. Tabii ki, mücadele uzun ve zorlu da olsa sonunda, bütün Titanlar'ın yankılarını da Shivarra'lar ile yenmeyi başarırız ve Titan ruhlarını kurtarırız.

Coven of Shivarra, Pantheon ruhlarına Sargeras'a boyun eğmeleri için işkence ederlerken.
Artık önümüzde sadece Antorus'un kalbine ve Argus'un merkezine giden yol kalmıştır. Velen'in de dediği gibi karşımızda belki de Legion için en kutsal bölge vardır. Velen, "İblisler buraya bakmaktansa gözlerini oymayı tercih ederler." der, Illidan ise kendi gözlerini kastederek alaycı bir şekilde "Kim böyle bir fedakarlığı hayal edebilir?" der ve devasa koridorda ilerleyişimize devam ederiz.

Yolun sonundaki açıklığa ulaştığımızda, uzaktan gözüken korkunç alevler içindeki devasa figür Aggramar'dan başkası değildir. Geçmişte Pantheon'un korkusuz savaşçısı ve Sargeras'ın sağ kolu olan Aggramar, Sargeras tarafından öldürülmüş ve ona hizmet etmesi için karanlık bir sureti yeniden canlandırılmıştır. Aggramar'ın koruduğu Legion'un en büyük sırrı ve gücünün olduğu Burning Throne'a iblislerin bile girmesi yasaktır, buraya ayak basmaya cesaret edecek ölümlülerin ise karşılaşacağı tek şey Aggramar'ın yanan kılıcı Taeshalach (Alev Yırtıcı)'dır.

Aggramar, Burning Throne'da, Argus'un ruhunun önünde.

Aggramar da uzaktan yaklaştığımızı görünce, bize: "Ölümlüler, binyıllar boyu sizi kötülüklerden korumak için uğraştım, ta ki gözlerim gerçekliğe açılana kadar." der ve Burning Throne'a adımımızı atmamızla, "Yanacaksınız!" diyerek üzerimize saldırır. Aggramar'ın devasa Avatar'ı ölümcül kılıcı Taeshalach ile üzerimize alev ve yıkım yağdırır.

[*Bu arada Taeshalach'ın kırık olmasının sebebi Aggramar'ın, Sargeras karanlık bir Titan'a dönüştükten sonra Pantheon'a saldırmasında onunla yaptığı savaştır. Titanlar'a karşı en büyük güç olan Fel ile saldıran Sargeras, alev ve ışık ile zıt bir güçle kendisine saldıran Aggramar'ı alt etmiş, kılıçların çarpışması sırasında iki kılıç da kırılmış, ama ölümcül darbeyi alan Aggramar olmuştur. Daha sonra geri çekilen Aggramar, Titan Pantheon'una döner. Sargeras da Pantheon'a saldırıp önce Aggramar sonra diğer soydaşlarını katleder.

Efsaneye göre Sargeras'ın kılıcı Gorribal (Karanlık Yakıcı) ve Taeshalach yeniden birleştirilirse, evrenin gelmiş geçmiş en güçlü silahı olan Gorshalach (Karanlık Yırtıcı) yani Sargeras'ın eski kılıcı yeniden doğacaktır, ama bunu sadece kötücül olmayan bir varlık yapabilecektir.

Zaten Gorshalach'ın ilk parçalanma sebebi de Sargeras'ın Titan'lara ihanet etmesidir. Yarı bilinçli bir varlık olan kılıç, bu ihanet karşısında iki parçaya ayrılmış, Aggramar kalan kırık parçayı dövüp Taeshalach'ı yapmış, Sargeras da elinde kalan parça ile Gorribal'ı yaratmıştır.
]

Aggramar'a ve hizmetkarlarına karşı verilen amansız savaş uzun ve çetin geçer, ama kahramanlar alevlerden ve Taeshalach'ın darbelerinden sağ çıkarak sonunda karanlık Titan'ın Avatar'ını alt etmeyi başarırlar. Aggramar'ın son sözleri "Onu durdurmak için çok geç olabilir..." olur.

Ama savaşın sonunda Magni, Aggramar'ın ruhunun artık özgür kaldığını ve daha önce kurtardığımız Titanlar ile bir araya gelebileceğini söyler. Illidan ise tedbirlidir: "Zaferlerimizin hiçbir anlamı yok." der, "Sargeras, Argus'un ruhu sayesinde sonsuz ordusunu yenileyebildiği sürece Azeroth halen büyük tehlikede." diye ekler ve Magni çözümü söyler: "Titanlar bu bağlantıyı koparabilir, ama burada değil, Argus'un ruhunu onların güç merkezine götürmemiz lazım, Seat of Pantheon (Pantheon'un merkezi)'ne." Velen de ekler: "Yaradılışın kaynağına!"

Magni Titanlar'ın yapacağını açıklamaya devam eder: "Son eylemleri olarak Argus'un ruhunun gücünün son parçasını kullanıp Sargeras'ı hapsedecekler... Kesin olarak."
Magni, daha sonra kaçınılmaz hamleyi bize bırakır: "Kahramanlar, Titanlara başlamaları için işaret verebilirim. Ritüellerine başladıkları zaman... Geri dönüşü yok!"

Bunun üzerine hazır olduğumuzu Magni'ye söyleriz ve Seat of Pantheon'a ışınlanırız:




Ve Titanlar da eski tahtlarına dönerler, Argus'u da getirmişlerdir. Titanlar, Pantheon'un ortasında duran Argus'un gezegen ruhuna enerjilerini odaklamaya başlarlar, ama Sargeras buna müdahale eder ve Titanlar Argus'tan gelen şok dalgası ile acı içerisinde koltuklarına çökerler. Bundan sonra, Sargeras: "Çaldığınız şey, sonunuz olacak." der ve devam eder: "Ayağa kalk, Argus. Ayağa kalk, benim yıkık dünyam." der ve Argus'un ruhu, Sargeras'ın emrindeki ilahi bir yokedici olarak vücuda gelir.

Bunun üzerine acı içerisindeki Aman'Thul, zorlukla bize dönerek: "Ölümlüler... Savaşmanın zamanı geldi, dünyanızın kaderi için." der ve Argus ile amansız savaşımız başlar.

Argus'la yüzleşmemizle "Efendi felaketinizi istiyor!" der ve kozmik güçlerle donanmış silahı ve büyüleri ile üzerimize saldırır. Argus'un vurduğu yerde gerçeklik kırılıp ölüm sisleri oluşmaktadır. Ama Titanlar da ellerinden geldiğince bize yardım etmeye çalışırlar. Ölüm sislerini temizleyip, bizlere güçlerini aktarırlar.

Argus'un silahının görüntüleri bizlere farklı noktalardan gelir ve Argus, aramızdan bazılarını diğer kahramanlara zarar verecek enerji bombalarına dönüştürürken, alabileceğimiz bütün yardımı kullanmaya ve ayakta kalıp Argus'a karşı savaşımıza devam etmeye çalışırız.

Sonunda Argus'u yeteri kadar zayıflatabilince, Argus diz çöker "Umut yok. Acı. Sadece acı!" diye deliliği içerisinde kendi kendine konuşur. Bu sırada, Aman'Thul: "Zaman bana cevap verir, Yokedici! Acımasız öfkeni durdurabilecek tek güç!" der ve geçici bir zaman patlaması yaratıp, Argus'u kontrol altına almaya çalışır.

Ama bu sırada Argus'un hizmetkarları ortaya çıkar, her köşede bir Constellar Designate oluşur ve kahramanlara kozmik büyüler ve silahlarla saldırmaya başlarlar. Buna karşın bu sefer Titan Norgannon kahramanların yardımına gelir ve Argus'un hizmetkarlarındaki zayıflıkları gösteren diskleri ile bizim onları daha çabuk alt etmemizi sağlar.

Fakat hizmetkarları Argus'a gücünü geri toplayabilmesi için gereken zamanı kazandırmıştır. Argus yeniden vücuda gelir ve bu sefer her şeyi bitirecek korkunç bir saldırı yapar. Bütün kahramanları Pantheon'un merkezine toplar, sayısız boyut kapısından üzerlerine büyülerini yollar ve silahı ile son vuruşunu yapıp hepsini aynı anda öldürür.

Kahramanların cansız bedeni Pantheon'un ortasına düşer. Her şey bitmiştir.

Aman'Thul isyan eder: "Hayır! Bütün katlandıklarımızdan sonra... Böyle bitmemeli!" diye haykırır. Cevap Eonar'dan gelir: "Umudunu yitirme Yüce Önder. Bu ölümlülerin içinde halen daha hayatın kıvılcımı titreşiyor." der ve kendi gücü olan yaşam verici büyüsü ile Pantheon'u doldurur.
"Uyanın kahramanlar, dünyanızı kurtarmak için savaşın!" der ve ruhlarımız Eonar'ın oluşturduğu yaşam ağacının gölgesine gidip, yeniden can bulur.

Artık ölümün bile bizi engelleyemeyeceği bir güçle Argus'a yeniden saldırırız. Ama Eonar'ın yaşam ağacı sonsuz değildir, Argus'un yağdırdığı kozmik büyüler ve acımasız saldırıları kahramanları defalarca ölümle burun buruna getirir, hatta tekrar öldürür, ama ruhları yeniden vücut bulup tekrar saldırır. Bu sırada ruhlarının dokunduğu enerjiler ise Titan Khaz'goroth'u güçlendirir, uyanan kahramanlara bu gücünü aktaran Khaz'goroth'un da sayesinde Argus'un son çabasına karşı durabilen kahramanlar, sonunda Argus'u alt etmeyi başarır.



Aman'Thul "Başardınız ölümlüler." diyerek bizi tebrik eder, ama Eonar "Zamanı geldi." diyerek araya girer. Aman'Thul: "Gücümüzü toplamamız lazım. Evinize dönün, Azeroth'un çocukları." der ve tahtına döner.

Bunun üzerine Vindicaar platforma yaklaşır, Velen "Illidan, yapabileceğimiz her şeyi yaptık." der, ama Illidan düşüncelidir: "Her seçim, her fedakarlık beni bu ana getirdi, onunla bir kez daha yüzleşmeye." der ve Velen o anda Illidan'ın ne yapacağını anlar: "Bizimle... Gelmiyorsun..." der.

Illidan, zamanında kendisini yakalayan avcısı Maiev'e dediğini tekrar eder: "Av olmadan avcı bir hiçtir." der ve Velen'e dönerek, yine alaycı bir şekilde: "Bu kaderi görmedin mi, Peygamber?" diye sorar. Velen, gülerek ve Illidan'ın önceki eylemlerini kastederek: "Kader... Kurtuluşumuz hiçbir zaman kaderin elinde değildi." diye cevap verir. Illidan alaycı bir gülümseme ile karşılık verir ve arkasını dönerek uzaklaşır. Velen de arkasını dönüp, Vindicaar'a ışınlanmaya başlar ve "Işık seninle olsun, Illidan Stormrage." diyerek ilk iblis avcısı ile vedalaşır.

Illidan, en büyük fedakarlığı yaparak geride kalmıştır, artık Pantheon'da Karanlık Titan Sargeras'ın sonsuza kadar gardiyanı olacaktır.

Vindicaar, Pantheon'dan uzaklaşır ve Azeroth'a doğru dönüp ilerlemeye başlar. Bu sırada Titanlar da tahtlarındaki yerlerini alırlar ve Argus'tan aldıkları son enerji ile son ritüellerine başlarlar. Devasa büyüleri, Vindicaar'ı da geçip Azeroth üzerindeki karanlık bulutlara ulaşınca Aman'Thul konuşur:
"Kardeşim, seferin sona erdi! der ve bulutların içerisinden Sargeras'ın korkunç görüntüsü belirir. Titanların büyüsü, Sargeras'ı geri çekmektedir.

Devasa Karanlık Titan başına geleceği anlayınca isyan içerisinde "Hayır!" diye haykırır ve elinde korkunç kılıcı Gorribal belirir. Sargeras bütün gücüyle Gorribal'ı Azeroth'a saplar, ama Titanlar'ın büyüsü kendisini halen daha geri çekmektedir. Sargeras, kılıcına tutunmaya çalışır, fakat parmakları kılıçtan ayrılır ve Sargeras hızla Pantheon'a doğru çekilir. Son bir hamle ile Vindicaar'ı tutmaya çalışır, ama bunda da başarılı olamaz ve büyü Sargeras'ı Pantheon'daki terk ettiği eski tahtına indirir.

Bunu izleyen Illidan, Sargeras'ın formu büyünün içerisinde karşısında belirince: "Sonunda..." der ve Pantheon ile Argus'a olan devasa boyut kapısı kapanır. Vindicaar'dan bunu izleyen Velen, Khadgar, Magni ve diğer kahramanlar, boyut kapısının küçülerek yok olmasını, arkasından sadece kırmızı bir yıldız izi kalışını izlerler. Velen sonunda rahatlayarak derin bir nefes verir. Titanlar'ın ve Illidan'ın fedakarlığı sayesinde Sargeras hapsedilmiş, Sargeras'ın "Burning Legion"u yokedilmiştir.

Ama korkunç devasa kılıç Gorribal, Azeroth'a saplandığı yerde bütün heybeti ile durmaktadır...

Magni'nin daha önce öngördüğü gibi, Azeroth yaralanmıştır. Daha önce Aman'Thul'un Y'Shaarj'ı söktüğü gibi, yine gezegenimizin doğmamış Titanı'nın özü yüzeye kanamaktadır. Bu sefer Sargeras'ın kılıcı buna sebep olmuş ve durumu çok daha karmaşık hale getirmiştir.

Daha önce Well of Eternity'yi oluşturan bu güç, bu sefer nelere yol açabilir kimsenin fikri yoktur...

~ Legion'un Sonu ~

(*Son Söz: Evet, çok uzun oldu, farkındayım. Ama gerçekten Legion, genel konu itibariyle de gördüğünüz gibi Lore'un en yoğun olduğu ve en büyük mevzuların hatta "Titanik" boyutta olayların geçtiği bir eklenti paketi. Hatta yan konular olarak bakarsak 36 tane Artifact'ın ve 12 Class'ın tek tek alt hikayeleri var, onlara haliyle hiç girmedim. Bizzat oynayıp deneyimlemek zaten en güzeli.

Zaten Birazdan göreceğiniz üzere sonu bile alengirli, o yüzden böyle oldu. Umarım okudunuz, okurken sıkılmadınız. Oynayanlar anılarını tazeledi, oynamayanlar gaza geldi, öyleyse ne mutlu bana ;b

Evet şimdi o alengirli kısma geçip bitirelim, bakalım Silithus'da, Gorribal'ın saplandığı yerde neler dönmüş?)


Kapanış...

Legion yenilmiş, Azeroth şimdilik üzerinde koca bir kılıç saplı halde de olsa kurtulmuştur, Horde liderleri zaferi büyük bir ziyafet eşliğinde kutlamaktadır:


"Warchief, izin verirseniz?" diyerek Tauren'lerin şefi Baine Bloodhoof söz ister, Sylvanas'ın eliyle izin vermesi ile konuşmasına başlar:
"Acılar ve gururla bugün burada toplandık. Acı, çünkü Horde'un pek çok kahramanını, bu korkunç düşman karşısında kaybettik." der ve Eski Warchief Vol'jin'in duvardaki silahlarına selam verir, "Ve gurur, çünkü bütün her şeye karşın Legion'u alt ettik! Kan kaybettik, şimdi iyileşeceğiz. Yas tuttuk, şimdi kutlayacağız! Horde için!" ve masadaki herkes (Nathanos ve Sylvanas hariç) onlara katılır: "Horde için!"

İçkiler içilirken Horde'un Goblin'leri Bilgewater Cartel'in lideri Gallywix sandalyesinden iner ve neşeli bir şekilde Sylvanas'a doğru gider: "Warchief! Bir dakikanızı alabilirsem?" diye sorar. Gözlerini devirip sıkıntıdan derin bir nefes alan Sylvanas'ın bezginliğini gören Baine, yerine otururken Orc'ların lideri Saurfang'e: "Şüphe yok ki Gallywix en son para kazanma entrikasını yedirmeye çalışıyor." der. Saurfang ise tiksinerek Goblin'in tarafına doğru bakarak: "Sıçanlar kaçışarak iş yapar." der. Baine de "Ve yem olurlar, dikkatli olmazlarsa." diye ekler ve gülerek içkisine döner.

Bu sırada Gallywix, Sylvanas'a bir şeyler fısıldamaktadır ve Sylvanas'ın bakışının değişmesinden, dikkatini çekmeyi de başardığını anlarız. Sylvanas'ın baş kumandanı Nathanos'un bakışları altında Sylvanas ve Gallywix perdenin arkasındaki bir yan odaya geçerler.

Bunu gören Saurfang şüpheyle "Hmm... Sıçan neyin peşinde?" diye homurdanır. Baine de "Silithus'a giderek daha çok Goblin gönderiyor." der. Saurfang'i gülme tutar: "Silithus'dan iyi hiçbir şey çıkmaz!" der.

Perdenin arkasında ise Sylvanas, Gallywix'in asasının ucundaki kristali incelemektedir. Gözleri kristalden çok daha ötesine bakıyor gibidir: "Bu... Her şeyi değiştirecek" der. Gallywix de kendinden emin bir şekilde: "Demiştim sana!" diyerek güler. Sylvanas: "Ve Alliance bununla ilgili hiçbir şey bilmiyor mu?" diye sorar, Gallywix sakindir: "Merak etme Warchief, adamlarım o konuyla ilgileniyor."

Sonra Silithus'u görürüz. Goblinler, Gallywix'in asasındaki kristalin çok daha büyük halinin olduğu bir bölgede kazı yapmaktadır. Burası tam da Gorribal'ın saplandığı yerin etrafıdır. Ama, bizimle birlikte bir Alliance casusu da bunu izlemektedir.

...

Alliance ise Broken Shore'da öldürülen önceki Kral Varian Wrynn için Stormwind'de yaptırılan anıt mezarda toplaşmıştır. Varian'ın oğlu, genç Kral Anduin konuşma yapmaktadır:


"Pek çoğunuz gibi, ben de birini kaybetmenin acısını ilk elden biliyorum. Babam- Kral Varian Wrynn, yaşamını halkını kurtarmak için verdi. Biliyordu ki, hiç kimse, Kralı bile Alliance'dan daha önemli değildir. Ve, o ve başka pek çok diğerleri bu fedakarlığı yaptığı için biz de imkansızı başardık. Burning Legion'u alt ettik. Hep beraber kahramanlarımızı onurlandıralım..." Anduin konuşmasına devam ederken kendisini gururla izlemekte olan Worgen'lerin lideri Genn Greymane'in yanına, yavaşça kalabalığı yaran biri yaklaşır, Genn: "Başcasus Shaw." diyerek kendisini selamlar, "Ne çabuk geri dönmüşsün."

Bu sırada Anduin konuşmasına devam etmektedir: "...Ölerek değil, yaşayarak. Hayatlarımız, neşemiz... Bunlar kaybettiklerimizin bize hediyesidir..."

Bu sırada Shaw, Genn'e ciddiyetle bakar ve "Onunla konuşmam lazım... Şimdi." der.

Anduin de konuşmasını bitirmektedir: "...Kıymetini bilmeli ve kutlamalıyız! Alliance için!" diye yüksek bir sesle konuşmasını bitirip, yumruğunu da havaya kaldırıp kalabalığı selamlar. Coşkun kalabalık da kendisine katılır ve alkışlarla tezahüratlar alanı doldurur.

Anduin düşünceli bir şekilde kürsüden iner ve Greymane ile Shaw'ın yanına gider. Shaw derhal raporunu verir: "Silithus'da alışılmadık yoğunlukta Goblin hareketliliği var. Ve sayıları artıyor."
Anduin: "Goblinler en hoş halk değil, ama bir şey yapıyorlarsa sebebi vardır." der ve Greymane de "Ve bu sebepleri genelde parayla ilgilidir." diye destekler. Anduin de "Yani, Horde değerli bir şey buldu öyleyse?" diye sorar.

Shaw: "Gerçekten de buldular. Bunu." diyerek avcundaki bir cismi Anduin'e uzatır. Anduin, Greymane'e bakar, başıyla onayladığını görünce avcunu Başcasus'a açar. Başcasus Shaw, Anduin'in eline parlak sarı bir kristal bırakır. Anduin şaşkınlıkla "Bu.... Bu nedir?" diye sorar. Shaw: "Bilmiyoruz." diye cevap verir, sinirlenen Anduin: "Görünüşe göre Horde biliyor." der. "Bununla ilgili daha çok bilgi edinmeliyiz." diye yarı emrederek bitirir. Shaw "Katılıyorum. Gözümüz üzerlerinde." der ve Silithus'da kazı yapan Goblinleri ve onları takip etmekte olan Alliance casusunu görürüz.

...



AZEROTH İÇİN SAVAŞ


(World of Warcraft: Battle for Azeroth)

"Azeroth, Legion'un yıkıcı seferini sona erdirmek için çok korkunç bir bedel ödedi - ancak dünyanın yaraları iyileşirken bile, aslında iyileşmesi en zor olanın Alliance ve Horde arasındaki parçalanmış güven olduğu belli oldu. Bu çağlar kadar eski çatışma yeniden doğarken, yeni müttefiklerinizi yanınıza alın ve tarafınızın şampiyonluğunu yapın - Azeroth'un geleceği savaşın alevleri içerisinde yaratılacak."


Azeroth'un kanı; Azerite kristalleri... Silithus'da ortaya çıkan bu yeni güç kaynağı üzerine başlayan çatışma büyümüş ve sonunda Horde ve Alliance tekrar savaşa tutuşmuştur. Alliance, eski başkenti Lordaeron'un yıkıntılarını, yani Horde'un Forsaken Undead'lerinin baş şehri Undercity'yi kuşatmış ve saldırıya geçmiştir. Warchief Sylvanas, savunmanın; Kral Anduin ise saldırının bizzat başındadır...

(Devam Edecek...)


- Battle for Azeroth (8.0)

Yakında™

;b


...

Son olarak İngilizcesi iyi olanlara bonus!

Yine sizlere hizmette sınır tanımıyorum ve sizlere muhteşem ötesi bir YouTube kullanıcısı var Nobbel diye, Warcraft Lore kısmında bir numaradır kendisi, onu tanıştırıyorum!

Onun güzel bir özet derlemesi var, çok daha öncesinden bütün Warcraft Evreni'ni anlatarak başladığı, yine Warcraft oyunlarından cutscene'ler ve cinematic'leri bolca kullanıp kendi gudik Danimarka aksanı ile (hehe) anlattığı, burada sizlere o videoyu linkliyorum, üşenmezseniz izliyor ve hem bilgi hem de fikir sahibi oluyorsunuz, tabii tavsiyem videoyu YouTube'da açıp, layk ve subscribe'ı ihmal etmemeniz, hakeden bir arkadaş kendisi gayet, zaten izleyince bikaç işini bana hak verirsiniz. Bütün mevzuyu özetlediği için azıcık uzun 45 dakika kadar, gidip bi bölüm Lost izleyeceğinize açın bunu izleyin işte mesela! Hayde iyi seyirler ^^
(bu arada altyazıları kapatın, YouTube'un kendi altyazısı yalan yanlış duyduğu gibi yazmış)



Şimdiee, buraya kadar okuduysanız, ya Warcraft'ları oynadık, ya da izledik, okuduk, mevzuyu kaptık. Tamam, oyuna giriyoruz, karar verdik!

O zaman işte bir sonraki en önemli iki soruya geliyoruz:
"Makinam WoW'u kaldırır mı?" ve "Oyunu nasıl almak lazım?" ki bunların da cevabı, detaylı olarak rehberin bir sonraki kısmında:
MADDİYAT, GEREKEN PC ve EKLENTİ PAKETLERİ.

Yok başa döneyim derseniz: GİRİŞ KAPISI da burada.

1 comment:

  1. baba helal olsun valla. Şuan yarısındayım. Cipsim bitti. Allahtan evde patlamış mısır var. Onları şuan hazırlamaya gideceğim. Hazır olduğu gibi okumaya devam edeceğim. Eline sağlık

    ReplyDelete